English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Fudge

Fudge translate Turkish

885 parallel translation
I thought we might run up a few curtains and make a batch of fudge, while we were planning what to wear to the country club dance Saturday night.
Cumartesi gecesi golf kulübündeki dansta ne giyeceğimizi planlarken aramızdaki buzları eritip, iki lafın belini kırarız diyordum ben de.
I'll pick up a little fudge.
Biraz kopya çekelim.
- Agnes, that's enough fudge.
- Agnes, bu kadar çikolata yeter.
Uh, could you fudge up a photoelectric fuse in a thing a little larger in size... that'd work any way up and not be damaged by dropping it?
Peki her şekilde çalışacak ve düşmeyle hasar görmeyecek bundan biraz daha büyük bir şey için fotoelektrik bir fünye uydurabilir misin?
- Get that in the fudge box.
- Bunu tekzip kutusuna koy.
My, that fudge smells yummy.
Şekerleme nefis kokuyor
And you don't get a smidgen of my fudge unless you stay for the picnic.
Ve pikniğe kalmazsanız şekerlememden bir tane bile tadamayacaksınız.
Come along here, get some fudge.
Gelin, biraz şekerleme alın.
- I don't want no fudge.
- Ben istemiyorum.
Have some fudge, lambs.
Biraz daha şekerleme alın, kuzularım.
Halva, fudge, coconut cakes
Helva, şekerleme, hindistan cevizli kekler.
You'd sell out your own mother for a piece of Fudge, but you're smart... Smart enough to know when to sell and when to sit tight.
Biraz çıkarın varsa anneni bile satarsın, ama akıllısın... ne zaman satıp ne zaman kendini tutacağını iyi biliyorsun.
Academically I've learned, you know, since I've been talking to you smart, young fellows, it means you're wrapping a bomb in a package that'll look like two pounds of fudge.
Academik açıdan öğrendim, öğrendim, biliyorsun, çünkü seninle, zeki, genç kişilerle konuşuyorum, yani sen bir bombayı pakete sarmışsın, bir kilo boş şey gibi görünüyor.
No, she hasn't. Have some fudge.
Gelir gelmez ilk önce onu sordu.
A chocolate fudge sundae with whipped cream and a cherry on top.
Cevizli çikolatanın üstündeki kremaya ve onun da üstündeki kiraza.
- I'd rather have a hot fudge sundae.
- Sıcak bir sundae'yi tercih ederim.
- I got a fudge bar!
- Bende şekerleme var.
Coming past the stands for the first time... it's Fudge in the middle of the track...
İlk kez kenardan dönen... Vahşi Sayfa ikinci.
Out of the turn and into the stretch... it's Fudge in front... The Spoiler second, Aces Up third.
Hızlanarak, Dostum öne geçti, Mızıkçı ikinci, Giriş İzni üçüncü...
I have here two quarts of ripple fudge ice cream in this bag and I'd love to accommodate you girls before it melts.
Çantamda yarım kilo karışık dondurma var siz kızların yerinde olsam erimeden gelirdim.
A kilo of fudge?
Bir kilo karamela?
I've come to get the fudge.
Tatlı almaya gelmiştim.
It'll cost him a fortune in fudge.
Bu onu batıracak.
Because that pipe goes to the Fudge Room.
Çünkü boru doğruca Lokum Odası'na gidiyor.
Take Mrs. Gloop to the Fudge Room, but look sharp or her boy will get in the boiler.
Bayan Gloop'u Lokum Odası'na götürün, ama dikkatli olun oğlu buhar kazanına düşmesin.
I would like a double thick roast beef sandwich, medium rare on rye bread, mustard on the top, mayonnaise on the bottom and a coffee, hot fudge sundae with a large bottle of diet anything.
Bir biftekli sandviç istiyorum, az pişmiş olsun... çavdar ekmeğiyle yapın, üstüne hardal, altına mayonez koyun... bir fincan kahve, bir dilim çikolatalı pasta ve bir şişe soda.
- Fudge kind and regular kind.
- Biri çıtır, diğeri normal. - Bay Marlowe, şimdiye kadar...
Regular and the brownie mix with the double fudge.
Bir tanesi sade, diğeri ise içi çift kremalı. - Muhteşem.
You mean there was no deep fat? No steak or cream pies or hot fudge?
Yani katı yağ, biftek yaş pasta ve sıcak çikolata yok muydu?
- Like what? - Hot fudge sundaes.
Kocaman birer dondurma kupu.
Hot fudge, nuts, cherry on top?
Üstünde ceviz ve kiraz olsun mu?
- Hot fudge?
- Sıcak tatlı?
Hot fudge sundae with cream on top.
Kremalı meyveli dondurmadan.
Oh, fudge!
Lanet olsun.
Chocolate, vanilla coffee, peach fudge, rum, banana?
Çikolatalı, vanilyalı, kahveli, şeftalili? - Muzlu?
I dropped by the farmers'market and got you some fudge.
Pazara uğradım, sana çikolata aldım.
Home-made fudge, carrot cake, date nut bread.
Ev yapımı şekerleme, havuçlu pasta, cevizli ekmek.
His mother sent him fudge.
Annesi ona şeker yolladı.
– Want some fudge?
- Şeker ister misin?
I know Sarah and Meg would want some of this Fudge Royale.
Sarah ve Meg'in bu nefis dondurmadan isteyeceğini biIiyordum.
Hot fudge!
Sıcak çikolata!
Hot fudge?
Sıcak çikolata?
Peanut butter, hot fudge sauce, slight orange flavor.
Fıstık ezmesi, sıcak çikolata sosu, hafif portakal tadı.
Only I didn't say "fudge." I said the word.
"Siklet" demiştim demesine ama o sözcük de içindeydi.
No, that's a recipe for hot fudge sauce.
Hayır, bu sıcak kara orman pastası sosu tarifi.
- Fudge. My grandmother sent it to me.
Ev usulü karamelli şeker.
She makes great fudge.
Anneannem bana göndermiş.
Fudge broke on top... but with Dirty Boots and Wild Page a close second.
Vahşi Sayfa ikinci...
Fancy That- - Fancy That and Fudge.
Şık Şey en önde.
The fudge kind.
- Çıtır tipi olsun.
Oh, fudge!
Hasss siiii siiik... let!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]