English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Futures

Futures translate Turkish

535 parallel translation
Our futures are intertwined with one another, right?
Yollarımız gelecekte kesişecek, değil mi?
All three of us with no pasts, just futures.
Üçümüzün de geçmişi yok, sadece gelecegi var.
Well, we have nothing to lose but our futures.
Geleceğimizden başka kaybedecek neyimiz var ki?
- Well, he might not be. - Mmm, possible futures.
Çabuk ol.
Yes, we bought futures at 5 cents... and the war came along and the price went sky-high.
Evet, mahsulü önceden 5 sente kapattık... savaş çıkınca fiyatlar tavana vurdu.
I have been to their cities and I have seen the altars upon which they sacrifice the futures of their children to the gods of science.
Onların şehirlerine gitmiştim. Bilimin tanrısına çocuklarının geleceklerini kurban ettikleri sunakları gördüm.
I only read futures.
Ben sadece geleceği görürüm.
They are trying to plan people's futures, and they cannot do it because...
Milletin geleceğini yönlendirmeye çalıştılar, ama bunu yapamazlar çünkü...
She has two possible futures then. And depending on whether she lives or dies... all of history will be changed.
Olası iki geleceği var demektir, tüm tarih, onun ölümüne ya da yaşamasına bağlı olarak değişecek.
It was a terrible accident, and because of it... our careers, our futures, could have been ruined.
Kariyerimizin tehlikeye düştüğünü ve geleceğimizin mahvolduğunu birkaç saniye içinde sezinler gibi olmuştuk.
Now, we both have fine futures.
İkimizin de iyi gelecekleri var.
Maybe he'll subscribe to a little railroad stock or... cotton futures... maybe some corn, tobacco, sugar, wheat... all from his ranch... where he's got a fancy saloon... and his own private gambling hall for a watering hole.
Belki biraz demiryolu hissesi alır veya... pamuğa yatırım yapar... belki kendi çiftliğinde... mısır, tütün, şeker ve buğday yetiştirir. O çiftlikte para basan şık bir barı... ve kendi özel kumarhanesi olur.
How many futures are there?
Kaç tane gelecek var?
May all your futures be pleasant ones
Şen olsun tüm hayatınız
It's a number. It's a letter... but it determines salaries and futures.
O bir rakkam... bir numara... fakat geleceğimizi ve maaşımızı belirliyor.
So when I got that money from you, I thought I saw a big chance and took a flyer and some futures, you know?
Senden bu parayı alınca, büyük şans diye düşündüm hisse senedi aldım, vadeye yatırdım, bilirsin.
Futures.
Vadeli sözleşmeler.
Your employer's interests are in the cobalt market, doctor and the high finance of manganese futures.
İş verenin ilgisi kobalt ve manganes pazarıyla ilgili doktor.
I am interested in the uncertain futures of seashores deserts and children.
Ben deniz kıyılarının, çöllerin ve çocukların belirsiz gelecekleriyle ilgileniyorum.
I and the 1,673 people I represent, whose names are on this petition, will not allow their futures to be determined by bureaucrats at the beck and call of industrialists like yourself, for whom the elderly and children are just figures in a ledger.
ben ve temsil ettiğim 1,673 kişi, ve bu dilekçede isimleri bulunanlar, geleceklerini, yaşlılar ve çocukların hesap defterinde yalnız numara olarak gören ve sizin gibi sanayicilerin emrinde olan bürokratlar tarafından, belirlenmesine müsaade etmeyecekler.
He leveraged his ass deep into soy beans and cocoa futures.
Soya filizi ve kakao hisselerinin üzerinde yatıyor.
- in fish futures...
- Balık?
Fish futures smell.
Balık işi kokar.
Remind me to ask him about gold futures.
Hatırlatta altının durumunu sorayım.
More interested in talking to him about immediate futures.
Hemen olacakları sormayı tercih ederim.
All about the money he lost in Silver Futures... And all about his father's thing for tall women.
Silver Future'da kaybettiği paralardan... ve babasının uzun kadınlara olan ilgisinden.
To think our futures are riding on that snake-eyed hussy!
Geleceğimizin o yılan gözlü kadına bağlı olduğunu düşünüyorum da...
Because of Josépha, the sergeant... Our futures were already planned.
Jozepha bir, çavuş diğer taraftan.
Kid, the way I'm doin'with watermelon futures, you're gonna want to get rid of that thing.
Ufaklık, karpuzdan sağlayacağım gelecek sayesinde o şeyi zaten istemeyeceksin.
Our futures depend on these.
Geleceğimiz bunlara bağlı.
Did you net in the cocoa futures?
Kakao'dan kar ettin mi?
Very risky for both our futures.
İkimizin geleceği için de riskli.
They have sacrificed their futures because they believed that the good of the one-you - was more important to them.
Onlar, birinin - senin- varlığının kendileri için daha önemli olduğuna inandıkları için geleceklerini feda ettiler.
you're big on futures, prince.
Sen gelecek konusunda iyisin, prens.
Did I tell you about the futures market?
Sana geleceğin pazarından bahsettim mi?
Remember, both of our futures depend on this.
Unutma, gelecek buna bağlı.
And now, on to the lawsuit. While carrying canned goods to their local church group my beloved children, Bud and the girl had their futures maliciously torn asunder by the merciless destruction of an Aryan super car.
Şimdi davaya geçelim Yerel kilise gruplarına konserve gıda taşıyan sevgili çocuklarım Bud ve de kız aryan bir süper arabanın acımasızca saldırısıyla Geleceklerinden haince Mahrum bırakılmışlardır.
Through the dark of futures past, the magician longs to see
"Gelecekteki geçmişin karanlığından büyücü görmeyi arzular."
- May your futures be filled with purpose and success.
- Umarım geleceğinizde böyle başarılarla dolu olur.
I'm seeing guys in overalls discussing hog futures.
Ben işçi tulumu içinde domuz pisliğinden bahseden herifler görüyorum.
People with futures are talking here.
Burada geleceği olan insanlar konuşuyor.
There are many possible futures, and we never know to which our actions will lead.
Birçok farklı gelecek var,... ve yaptıklarımız sonucunda hangisi gerçekleşecek bilemeyiz.
So tomorrow. I'll talk to you all individually about your futures here.
Yarın, geleceğinizle ilgili, sizinle ayrı ayrı konuşacağım.
These kids have bright futures.
O çocukların parlak gelecekleri var.
To our prosperous futures.
Zengin geleceğimize.
If he dies our futures are secure.
Ölürse geleceğimiz güvence altında demektir.
Our futures were guaranteed.
Geleceğimiz garanti altına alınmıştı.
I think we make our own futures.
Ben, geleceğimizi kendimizin belirlediğine inanıyorum.
I told you a hundred times, you gotta sell your pumpkin futures before Halloween.
Sana yüz defa söyledim, balkabağı teslimatlarını Cadılar Bayramı'ndan önce yapmalısın.
By ignoring them, you're selling out these children's futures.
Bunları görmezden gelerek, bu çocukların geleceklerini gözden çıkartıyorsun.
We all breathe the same air. We all cherish our children's futures.
Eğer Amerika Birleşik Devletleri Başkanını öldürebiliyorlarsa... benim gibi iki paralık bir dansçı için gözlerini kırparlar mı sanıyorsunuz?
future 113

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]