Gaff translate Turkish
159 parallel translation
- She couldn't stand the gaff.
- Gerilime dayanamadı.
I'm sorry, but I've already subscribed to Click, Pick, Hick, Tick Gaff, Staff, Laugh and Chaff. - Pardon me.
Üzgünüm ama ben zaten Klik, Pik, Hik, Tik Gaf, Staf, Laf ve Çaf'a üyeyim.
The gaff sail lift! You lumps of hardtack weevil!
Zıpkın kalkacak seni geri zekalı budala!
Get a line on this gaff.
Onu bu zıpkınla tuttur!
Gaff wheels, novelties for sucker bait, and two of the best stickmen in the rackets.
Tekerlere için zıpkın, kerizleri kandırmak için yeni numaralar, Ve işini ehli iki dolandırıcı.
He can't stand the gaff.
Derde gelemez.
- All that gaff about being prepared.
- Bütün o hazırlık konuşmaları işte.
He always went down to help him carry the lines, the gaff and harpoon and the sail that was furled around the mast.
Misinayı, zıpkını ve göndere sarılmış yelkeni taşırken her zaman ona yardıma koşardı.
Though he was sure no local people would steal the old man thought a gaff and a harpoon were needless temptations to leave in a boat.
Etraftan kimsenin çalmayacağına emin olmasına rağmen yaşlı adam zıpkını ve kancayı açıkta bırakarak kimseyi gereksiz yere günaha teşvik etmek istemiyordu.
I'm not suggesting you bash round the police station and blow the gaff.
Karakola gidip pot kırmanı istemiyorum.
- I've got a gaff lined up for you.
- Sana kalacak yer buldum.
I've got this northern bird, Annie, staying at my gaff. Can't half cook.
Bende kalan bir kız var, iyi yemek yapıyor.
# # A gentleman's got a walking stick, a seaman's got a gaff
# # A gentleman's got a walking stick, a seaman's got a gaff
I had a 300-pound wrestler one time, gave me some gaff.
300 poundluk bir güreşçi vardı. Bana sorun çıkartmıştı.
Right then, I'll hear from you tonight at my gaff, 9 : 00, all right?
Tamam o zaman, beni bu gece 9 : 00'da yerimden ara, tamam mı?
I'm not going to that gaff.
O sefilhaneye gitmeyeceğim.
More like the gaff in a head act.
Daha çok iletişimle akıl okuma.
The gaff in a head act?
İletişimle akıl okuma mı?
He was the gaff in the head act, and he always brought it off very smooth, very smart.
O akıl okuyordu, ve hep kolaylıkla, zekice başarıyordu.
We don't wanna leave fingerprints all over the gaff.
Mekanda parmak izi bırakamayız.
Could learn from this guy, Gaff.
Bu adamdan bir seyler kapabilirsin, Gaff.
– Come on, Gaff, let's go.
- Haydi Gaff, gidelim. - Üc.
Come on, Gaff.
Haydi, Gaff.
I ran every gaff I know and he beat me.
Sam, bildiğim her yolu denedim ve beni yendi. Oldu mu? Yendi.
Wally's gaff.
Adı ne olacak? "Wally'nin Tekkesi"
Oh, let's all go to wally's gaff and have a lager.
Herkes Wally'nin Tekkesi'ne bira içmeye gidiyoruz diyecek.
Do you wanna use my gaff?
- Sid... - Benim tekkeye gidelim mi?
- No, George, you blew the gaff.
- Hayır, George, dümeni çaktırdın.
Do you realize this gaff's overwhelmed with rodents?
Bu evin kemirgenler tarafından istila edildiğinin farkında mısınız?
You stand to gaff for the men you shot.
Adam öldürdüğün için seni idam edecekler.
Skill with a net, or the line, or the gaff does not make a man a fisherman, Santiago.
Ağ işinde yeteneklisin hattı tut sakın kaçırma ama bunlar birini balıkçı yapmaz Santiago.
Did you blow the gaff on us or did you just fuck up? What was it, Fergus?
Ne oldu Fergus?
No boy, given over to dissipation or negativity, can stand the gaff.
Her çocuk bazı şeylere katlanamaz. Umutsuzluk ve olumsuzluk içindedirler.
If you want a body part, I'll get a gaff- -
Bir vücut parçası isterseniz, bir zıpkın bulmalıyım.
- Like a fishing gaff, for example?
- Bir balıkçı kancası gibi mi?
So, Dr. Whitman, sir, you found the blood on the gaff was not fish blood at all.
- Dr. Whitman, siz balık kancasındaki kanı incelediniz ve bunun balık kanı olmadığına karar verdiniz.
But you also told us that you scraped the dry blood from the handle of the gaff.
Ama bize kanı kancanın sapında bulduğunuzu da söylediniz.
Carl Heine's blood on his fishing gaff.
Carl Heine'nin kanı, ona it olan balık kancasında bulunuyor.
Everything fits : the coast guard report, the lanterns, the freighter's course the coffee cup, the time on Carl's watch and Carl's blood on the fishing gaff.
Herşey uyuyor : Sahil güvenlik raporu, fenerler, yük gemisinin rotası kahve fincanı, Carl'ın kolundaki saat ve balıkçı kancasındaki kan.
Anyway, I was just coming back from a club, right, passed your gaff and I remembered - you owe me 20 quid.
Herneyse, daha yeni bir kulüpten çıktım, senin evi geçiyordum ki aklıma geldi. Bana 20 sterlin borcun var.
All right, now, gaff him.
Tamam, şimdi zıpkınlayın!
Gaff him!
Zıpkınlayın!
Get the gaff!
Buraya bir olta getirin!
This is my gaff.
Bu benim evim.
If I come in here and find these machines in here again, I'll blow this gaff up with you and your old woman in it.
Eğer bir daha buraya gelir ve bu makineleri yine bulursam, burada seni uçuracağım.
You're in my gaff now.
Benim mekanımdasın şu anda.
'I'm gonna blow this gaff wide open.'
Bu gafı yüzüne çarpacağım.
He's going to blow the gaff on the surprise party I've arranged for Paul!
Paul için düzenlediğim sürpriz partiyi mahvedecek!
It all happened because Jack Nicholson who " s a mate of mine, was looking for a gaff in London and there was this little place across the green from me.
Herşey aniden oldu, çünkü arkadaşım Olan Jack Nicholson Londra'da kendine bir yer arıyordu ve şu yeşilliğin karşısında küçük bir yer vardı.
- The gaff is rotten in there.
- İçerisi rezalet.
What's a gaff?
- Tekne ne?