English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Gallivanting

Gallivanting translate Turkish

148 parallel translation
If you think you're gallivanting off with a lot of hoodlums, to any convention whenever you want to...
Eğer bir kaç çapulcu serseriyle gezip tozacağını düşünüyorsan,.. .. her istediğinde kongrelere gideceğini sanıyorsan...
The postman just told me... ... that Duke Mantee and his gang are gallivanting around here someplace.
Postacı dedi ki Duke Mantee ile çetesi buralarda bir yerdeymiş.
He no longer goes gallivanting around town as he used to
Artık eskisi gibi şehirde fink atmıyor.
You need sleep and so do I. I can't have you gallivanting around.
Dinlenmemiz gerek. Gezip tozmanı istemiyorum.
Most likely gallivanting somewhere where it don't do nobody any good.
Büyük bir ihtimalle hiçkimsenin bir şey yapmadığı ve iyi olan biryerlere takılmıştır.
Maybe it's off gallivanting with a ridiculous horse.
Belki de aptal bir atla koşturup duruyordur.
You two go gallivanting while I stay home and do those boring clippings.
Siz ikiniz gezip tozun ben de evde kalıp sıkıcı kupürlerle uğraşayım.
Your daughter stays out gallivanting till all hours of the morning, and you think it's a big joke.
Tüm gece dışarıdaydı ve bu komik mi?
You've been gallivanting all over the country with Mr Virtue.
Erdem timsali arkadasinla macera pesinde kosuyorsun.
She's gallivanting somewhere.
Muhtemelen başka yerlerde geziyordur.
What's the big idea of gallivanting off in the woods
Ormanda gezip tozmak kimin büyük fikriydi acaba?
Well, we can't have them gallivanting up there like kangaroos, can we?
Orada kangurular gibi dolaşmalarına izin veremeyiz değil mi?
I've just one more thing to attend to, then I'll stop this gallivanting, and go to bed and wait.
İlgilenmem gereken bir konu kaldı, sonra bu serüveni bitireceğim... -... yatıp bekleyeceğim.
Sit and wait, while you are off gallivanting around the country?
Sen ülkede gününü gün ederken ben oturup seni mi bekleyeceğim?
I've had men posted in every town since Dodge City trying to pick you up... while you're gallivanting around the countryside wasting time.
Sen kırlarda gezip tozarak zaman harcarken ben... Dodge City'den beri her şehre seni bulmaları için adamlar koydum.
My husband puts in all the mileage When he's out gallivanting around with the girls.
Kocam genç kızlarla gezerken bütün depoyu boşaltır.
When I look out the window after the rain and watch those white stockings gallivanting along... Damn, Woyzeck, love's coming over me.
Yağmur kestikten sonra penceremden bakınca ve şu beyaz çoraplıları ortalıkta fink atarken görünce lanet olsun, Woyzeck,... içim bir hoş oluyor.
Then let's discuss who else's dreams you've been gallivanting around in.
O zaman, başka kimlerin rüyalarında gezip tozduğunu tartışalım.
She went gallivanting, she had fun.
Etrafta takılıp, kendini eğlendirdi.
He tried to kill me, Charlie, and you was out gallivanting with this...
Beni öldürmeye çalıştı Charlie! Ve sen bu kızla, bu kızla gezip tozmak için orada yoktun!
But I think it's soon for her to be gallivanting with you.
Seninle gezip tozmak onun için biraz erken değil mi?
But he's busy gallivanting here and there.
Ama orada gallivanting mesgul.
I wonder what her husband thinks of her gallivanting around England like this.
Acaba, kocası onun İngiltere'de, böyle gezip tozmasına ne diyor?
The black son you make live in central park while you're gallivanting around Rome!
Siz gününüzü gün ederken Central Park'ta yaşayan oğlunuzdan!
No, you haven't! You've been out gallivanting around... with that floozy of a bigger brother of yours!
O, Büyük Ağabeyler fahişesiyle..... gününü gün ediyordun!
You won't go gallivanting off on some Caribbean vacation.
Karayiplerde hovardalık etmeyi bırakacaksınız.
No, they're too busy gallivanting around the world.
Dünyayı gezmekle çok meşguller.
Besides, what would happen to the restaurant if I went gallivanting around the galaxy?
Ayrıca ben galakside günümü gün ederken lokanta ne hale gelir?
It was fun at first... gallivanting around the galaxy, using my omnipotence to impress females of every species.
İlk başlarda, galakside gezip tozmak, her türeden kadınları, yeteneklerimi kullanarak etkilemek eğlenceliydi.
She didn't mean climb out a window and go gallivanting.
Pencereden kaçıp kasabada gezip tozmanı söylemediğini ikimiz de biliyoruz.
And then you come in and spend two seconds with us and then expect to go off gallivanting with your friends?
Ve sonra sen geldin ve bizimle 2 saniye durup arkadaşlarınla gezip tozabileceğini düşünüyorsun?
Gallivanting around after hours is beside the point.
Etrafta hovardalık etmek başka bir konu.
You off gallivanting'with your fancy fool's ball friends at school, while I'm sittin'here all day with nobody to keep me company, except Steve?
Bunu bana nasil yaparsin anlayamiyorum. Ben butun gun burada yapayanliz oturuyorum steveden baska kimsem yok
" that's enough gallivanting for you, young lady.
"Bu kadar aylaklık yeter sana küçük hanım."
She should be home with her child, not off gallivanting.
Evde çocuğuyla olmalı, gezip tozmamalı.
Who she gallivanting with?
Kimle gezip tozuyor?
But I'm already in love with Ga with gallivanting around, fighting for peace and justice.
Ama ben zaten aşıktım, Gab... etrafta hovardalık etmeye, barış ve adalet için dövüşmeye.
No wonder his wife goes gallivanting off.
Karısının zevk peşinde koştuğuna hiç şüphe yok.
Probably gallivanting around London like a bull out to stud.
Herhalde damızlık edilmiş boğa gibi gününü gün ediyordur Londra'da.
I don't intend to have Miss Mulroney gallivanting around Europe.
Bayan Mulroney'in Avrupa'da jet sosyete kaçağı gibi dolaşmasına izin veremem.
After you stayed out all night, gallivanting around town... ruining a one of a kind gown... that God only knows how am I gonna pay for it.
Bütün gece yoktun, şehri gezdin pahalı elbisemi mahvettin ve şimdi bana söyler misin bunları nasıl ödeyeceğim?
You're just gallivanting around in my suit, pretending to be a mover and a shaker.
Benim elbisemi giyip, büyük adam havalarında gezip tozuyordun değil mi?
Her doctor's in Spain, gallivanting.
Onun doktoru İspanya'da eğleniyor.
You takes your chances, gallivanting around on these rocks.
Şansını bu kayalarda denemiş.
Why are you gallivanting around?
Niye buralarda dolaşıyorsunuz?
Just writing, gallivanting, eating.
Yazıyorum, geziyorum, yiyorum. Her zamanki gibi.
We will return to Port Royal immediately, not go gallivanting after pirates.
Derhal Port Royal'e dönüyoruz korsanları izlemeyeceğiz.
I have no idea what you're up to... gallivanting out and about at this hour one week after having a heart attack. But if you were my dad... I would have you home in bed, recuperating.
kalp krizi geçirdikten bir hafta sonra bu saatte dışarıda takılarak ne yapmaya çalıştığınızı bilmiyorum ama babam olsaydınız, yatakta dinleniyor olurdunuz.
You were busy gallivanting all around Europe.
Avrupa'da gezip tozmakla meşguldün.
She'd been gallivanting all day yesterday!
Bütün gün gezip duruyor!
All your gallivanting about, you know you're only here about half the time.
Aylak aylak dolaşıyorsun, sen de bunu biliyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]