Gap translate Turkish
1,797 parallel translation
I think when people accept the gap between how you wanted to be and the reality of what you are, that's when you become an adult.
Bence çocukken olmak istediğin kişiyle gerçekte oluverdiğin kişi arasındaki farkı kabullendiğinde bir yetişkin olursun.
But for Friend the gap between his ideals and reality was too big.
Ama Arkadaş... Olmak istediğiyle gerçekte olduğu kişi arasında çok büyük bir fark vardı.
Probably an unacceptably large gap.
Korkarım bu kabullenemeyeceği kadar büyük bir farktı.
You're saying it's the guy who has the gap in his teeth?
Dişlerinin arası açık, bu adam olduğunu mu söylüyorsun?
Don't say gap.
"Açık" deme.
He's not speaking because he's afraid you'll criticize his appearance, just like you did with tooth-gap boy.
O, hiç konuşmuyor. Çünkü görüntüsünün ayıplanacağından korkuyor. Açık dişli çocukta yaptığın gibi.
I had no idea until I went to the Gap and saw a three-way mirror, and I was like, "Wow, I didn't know I had that thing." Yeah.
Ta ki bir GAP mağazasına gidip üç kollu bir aynada kendimi görüp "bende böyle bir şey olduğunun farkında değildim" deyinceye kadar.
Just leave a gap for my eyes and nose.
Sadece gözlerimi ve burnumu açıkta bırak yeter.
The gap between us grew bigger.
Aramızdaki mesafe büyümeye başladı.
than the bottom 95 % combined. The memo gloated about the growing gap between rich and poor and how they were now the new aristocracy and that there was no end in sight for the gravy train they were on.
Rapor zengin ile yoksul arasındaki uçurumun büyüdüğünü ve artık nasıl yeni aristokratlar haline geldiklerini ve gittikçe artan kazançlarının görünürde bir sonu olmadığını sevinçle dile getiriyordu.
I'm just trying to bridge the gap between what just happened, and the fact that I'm going to be doing the rest of the presentation.
Henüz olanlarla, sunumun geri kalanını benim yapacağım gerçeği arasında bir köprü kurmaya çalışıyorum.
Okay, now, if he fires up too early to close the gap...
Tamam, şimdi eğer çok erken ateşlerse...
I just got Kara's medical records, and during that two-year gap in her history, she was admitted twice to hospitals in Pennsylvania.
Kara'nın sağlık kayıtlarına ulaştım. O iki yıllık boşlukta Pennsylvania'da iki kez hastaneye yatmış.
As luck happened, I spotted a gap in the pack, sidestepped my way through and asked her for a dance.
Şans eseri, kalabalıkta bir boşluk gördüm, yan adımlarla oraya doğru gittim ve ona dans teklifinde bulundum.
She runs a day clinic here, and it's shown remarkable success in bridging the gap between full-time and part-time care.
Burada bir gündüz kliniği işletiyor ve fevkalade başarılara imza atıyor. Tam gün ve yarım gün ilgilenmek arasındaki boşluğu dolduruyor.
There is a generation gap between us.
Aramızda kuşak farkı var.
Remains the provision compensatory on which you agree that there was great income gap between the two and therefore there is no need.
Her iki tarafın da yüksek gelirleri olması ve anlaşmış olmaları gereği tazminat hükümlerinin... uygulanmasına gerek görülmedi.
Brian, will you take me down to baby gap? I want to dress like a small douche.
Brian, beni bebek giyim mağazalarına götürür müsün?
But, at the Moment of Truth, when the time gap occurs, von Wolff's sword will behead the Commander.
Kader Anı'nda von Wolff onun kellesini uçurmaya çalışacak.
You expect me to be impressed by a Gap ad?
Benim etkilenmemi mi bekliyorsun?
I couldn't help seeing her potential peeping out of the gap where her fastenings didn't meet.
Düğmelerinin kavuşmadığı yerlerden taşan potansiyelini görmeden edemedim.
Charles Mitchell, president of National City Bank, spotted a lucrative gap in the market.
National City Bank'ın başkanı Charles Mitchell piyasada kârlı bir boşluk farketti.
Could plug the Watford gap with that.
Watford Geçidi onunla tıkanabilir.
Every time I do it, the gap between me and humanity gets wider.
Her seferinde benimle insanlık arasındaki uzaklık git gide genişliyor.
Couldn't take it at Gap, huh?
GAP'ta * çalışmaya dayanamadın, değil mi?
How did you know I worked at the Gap?
GAP'ta çalıştığımı nereden biliyorsun?
There's a gap here!
Burada bir boşluk var!
Hey, I'm spiritual, too!
Ben de Stan'inki gibi balıkçı yaka istiyorum. Baby Gap'den alırım.
Scientific thinkers moved into the intellectual lead, and a gap opened between religious ways of thinking and science, which has never truly closed.
Fikrî önderliğe bilimci düşünürler geçti, dini düşünce ve bilimin yolu arasında hiçbir zaman gerçekten kapanmayan bir boşluk oluştu.
And, despite some educated mockery afterwards, it proved a great shot in the arm for the American Christian fundamentalist movement, which showed the scale of the political and cultural gap between believers in the old-time religion and the modernisers.
Ve sonraki bazı ince alaylara rağmen, Amerikan Hıristiyan köktenci hareket cephaneliği için eski zaman dinine inananlarla modernistler arasındaki siyasi ve kültürel boşluğun boyutlarını gösteren büyük bir silah olduğunu kanıtladı.
Shoot the shit, bridge the gap.
Muhabbet edeceğiz, takılacağız.
Don't know exactly what I'm gonna put in that little gap in my resume.
Özgeçmişimdeki o 12 yıllık boşluğu nasıl dolduracağımı bilmesem de.
There was this huge gap where a doctor was supposed to be, and so I jumped in.
Doktorun olması gereken yerde koca bir boşluk vardı ve devreye ben girdim.
Okay, Rachel. This is a mash-up of "Young Girl" by Gary Puckett the Union Gap... and the 1980 Police classic, "Don't Stand So Close To Me."
Rachel, bu Gary Puckett ve Union Gap'ten "Genç kız" ve... 1980 Police klasiği "Bana çok yaklaşma" nın bir karışımı.
It fills the gap.
Eksiği kapatır.
At last, there's a gap in the reef.
Nihayet, resifte bir boşluk var.
And at the gate of grief, the gap between Africa and Arabia became much smaller.
Ve, Afrika'yla Arabistan arasında Bab el Mendep boşluğu çok daha küçük hale geldi.
He used to work for KIM Gap-sik.
Eskiden KIM Gap-sik için çalşıyordu.
Gap-sik?
Gap-sik mi?
How much did you get from KIM Gap-sik?
KIM Gap-sik sana ne verdi?
The dye, and the speedboats overhead, discourage the tuna from making a dash through the closing gap in the wall of net.
Boya, ve yukarıdan geçen sürat tekneleri, ağ duvarı kapatılırken balıkların kaçmaya yeltenmeleri için heveslerini kırıyor.
It's channelling a gap between the segments.
Bu bölümler arasında bir kanal açma işlemidir.
As in New Guinea, there are no monkeys on these islands, so this skink simply filled the gap in the market and branched out.
Yeni Gine gibi, bu adalarda da maymun bulunmaz, yani bu kertenkele açıkça piyasadaki boşluğu doldurmuş.
They're trying to close the racial achievement gap.
Irksal başarı boşluğunu kapatmaya çabası içindeler.
You might want to get an anion gap.
Anyon açığı değerlerine bakmak isteyebilirsin.
If I can not close that gap now I may never get the chance.
Aramızdaki mesafeyi şimdi kaldıramazsam bir daha fırsat bulamayabilirim.
For most people, there's a gap between who they'd like to be and who they really are, but not me.
Çoğu insan için, olduğu insan ile olmak istediği insan arasında büyük fark vardır, ama bende yok.
- I work at the gap.
- Ben Gap'ta çalışıyorum.
How about that? I've been to the gap.
Ben de Gap'ta bulunmuştum, buna ne dersin?
So, stop shaving your armpits and get backto your sloppy gap pullovers and your hicima salad. You're wasting your time!
Zamanını boşa harcıyorsun.
What about the time gap - -
Peki ya zaman aralığına ne demeli?