English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Giggly

Giggly translate Turkish

42 parallel translation
You're getting giggly.
Kıkırdıyorsunuz.
I like my girls giggly.
Hatunlarımın kıkırdamasına bayılırım.
I bet you go all girly and giggly every time you "look at me"!
İddiaya girerim ki, bana her baktığınızda hepiniz, kız gibi kıkırdıyorsunuzdur!
I got this Asian flower on one hand, all giggly and dewy-like, and this hard-boiled Navy nurse outta Omaha, on the other.
Bir yanımda kıkır kıkır gülen, üstüne çiğ düşmüş bir Asya çiçeği öbür yanımda Omaha'lı taş gibi bir donanma hemşiresi.
There's enough juice here to keep us all fat and giggly.
Burada kendimize saklayacak kadar şişman ve kıkırdak enerji var.
Well, don't get too giggly too quick.
Alelacele sevinme hemen.
Now, let's get down with our little higgly-giggly and alien selves.
ve çok daha fazlası bu haftasonu.
WHAT ARE YOU GIRLS ALL GIGGLY ABOUT?
Siz kızlar neye gülüyorsun bakalım? Pekala.
Where the slaves are full of giggly joy and love.
Mutluluk ve sevgiyle kikirdeyen köleler.
Um, too much champagne, I get giggly.
Um, Çok şarap içince, fazla gülüyorum.
- When have you ever been giggly?
- Sen ne zaman kıkırdadın ki?
You look kind of giggly.
Kikirdek biri gibi görünüyorsun.
Giggly, do you have anyone else coming in?
Kikirik, seninkilerden gelen kimse olacak mı?
What are you all giggly for?
Neden kıkırdıyorsun?
'All giggly, and I'm sat there with my boobs like something out of the National Geographic.
"Kikirdeyerek, sişkin memelerimle, burada sanki National Geographic'ten bir şey gibi oturuyorum."
I'm afraid we're getting rather giggly on it - isn't that safe!
Biz de ondan bahsediyorduk işte. Güvenli, değil mi?
You know, kind of getting us a little giggly, a little silly.
Anla işte, biraz güleriz, gevşeriz...
Okay, now, listen, before we get all girlie and giggly about this, just tell me one thing.
Tamam, dinleyin, kız kıza konuşmaya başlamadan şunu söyleyin.
You're not your usual, giggly self.
ÇÖZÜCÜLER Her zaman ki kıkırdayan halinde değilsin. - SORUN
Hey, hey, giggly, it's rude to talk on the phone in front of your friends.
Kıkırdak, arkadaşlarının önünde telefonla konuşmak kabalık sayılır.
Just half a glass. Otherwise I get too giggly.
- Yarım kadeh olsun yoksa gülme krizine girerim.
Giggly, cute, fucking nut.
Kıkırdak, sevimli manyağın teki.
Giggly, flirty, charming person. Who was that?
Cilveli, çekici insan kimdi öyle?
She gets out all giggly... giggly, and, uh, he follows her out, wearing that smug grin he always used to wear.
Herzamanki kıkırdamasıyla çıktı... kıkırdıyarak, ve, şey, herif de peşinden... Üzerinde herzaman eğreti duran sahte şıklığıyla...
What's up, giggly?
- Ne var kıkırdak?
We'd seen this giggly little Indian guy with a beard coming on TV, and we liked him.
John ve George'dan : "Adamla tanışmak için Wales'e gidiyoruz. " Adamı dinledik.
Ms. Cordner noticed one of the girls in her trig class was abnormally giggly.
- Bayan Cordner trigonometri sınıfındaki kızların birisininin anormal şekilde kikirdeğini fark etmiş.
And Lennox, you're a typical ditzy giggly girl- -
Lennox, sen de tipik alık akıllı kızın tekisin- -
Okay, why are you being weird and giggly?
Neden kıkırdıyorsunuz?
Yeah, I'm just a giggly schoolgirl with a big old crush on famous Lavon Hayes. Uh...
Evet, ben şu ünlü Lavon Hayes'e abayı yakmış sürekli kıkırdayıp duran liseli bir kızım.
Ain't standing for you red-eye and giggly.
Kırmızı gözlerle kıkırdamak yok.
I know all that. But it's cancelled out by that weird giggly laugh and that stupid feather necklace he wears all the time.
Onları ben de biliyorum ama kıkırdayarak gülmesi ve sürekli giydiği tüy kolyeyle her şey anlamını yitirdi.
I drank three beers, and I got, like, all giggly and tired.
Üç bira içince kıkırdamaya ve yorulmaya başladım.
Look at your fat, pasty, giggly ass.
Şu yağlı, hamur gibi olan bıngıl bıngıl götüne bir bak.
- Well, I'm supposed to get all giggly and girly and you're supposed to squeal.
- Peki, benim kıkırdayıp kızsal şeyler yapmam, senin de çığlık atman gerekti.
I've got a giggly stowaway here.
Arabada kıkır kıkır gülen bir kaçak yolcu var.
I mean, he calls her Debbie, she calls him Stewie and they're all giggly around each other.
Birbirlerine Debbie-Stewie diye hitap ediyorlar ve kıkırdaşıp duruyorlar.
Albert, Salami, Giggly, Jumpy, Tom, Thomas, Tambourine,
Albert, Salami, Giggly, Jumpy, Tom, Thomas, Tambourine,
Not my words, a very giggly Anderson Cooper.
Ben demiyorum, Anderson Cooper'ın dedikleri.
I'm all giggly and gay for you.
Seninleyken nasıl da sevecen ve gey gibi oluyorum.
I get giggly.
Hemen kıkırdamaya başlıyorum.
Oh. Makes me giggly -
İçimi kıpırdatıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]