English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Girder

Girder translate Turkish

59 parallel translation
Let go of the girder.
Kirişi bırakın.
Let go of the girder now.
Kirişi bırakın şimdi.
You know, it's primarily this girder.
Öncelikle şu kirişi halletmeliyiz.
The hospital is a steel-girder construction, no problem.
Hastahane çelik kirişlerle yapılmış, sorun yok.
You know, an iron girder?
Metal kiriş mi?
- Put me down on the girder.
- Beni kirişe bırak.
# Though you are stiffer than a girder
# Bir kalastan da sertsin oysa
Even if I were an iron girder, it would want to smash me.
Demirden bir direk olsam dahi beni ezecekti.
A girder broke away. I was there!
Kirişlerden biri savruldu.
Watch the girder. Come on.
Kirişe dikkat.
Uh, MacGyver, the girder.
MacGyver, şu kiriş.
Try and come this side of the girder.
Kirişin bu tarafına gel.
That girder went right through the brainpan.
Kiriş tam baş tarafından girmiş.
As the girder comes up, you jump out on it and grab the baby.
Vinç yukarı geldiğinde sen uzan ve onu kap.
I was checking the specs on the end line for the rotary girder.
Rotatiflerin son durumunu... kontrol ediyordum... yani putrellerin.
I was welding a girder up on the ninth floor of a new office building.
Edison'daki yeni ofis binasında, dokuzuncu katta potrel kuruyordum.
A girder came loose from the bulkhead and impaled me through the shoulder, here.
Geminin kirişlerinden biri gevşedi buraya, omzuma doğru saplandı.
Gaz, who's gonna buy a rusty girder?
Paslı bir putreli kim ne yapsın Gaz?
I could bend a girder to any angle.
Kirişleri her açıda kırarım.
The story where he takes the device and puts it on the girder in his office and, you know, gets the frequency of the building and...
Cihazını alıp ofisindeki kirişe koyduğu hikayeyi biliyorsunuz, binanın frekansını yakalıyor ve...
Crushed his right foot under a girder.
Sağ ayağı kirişin altında kalmış.
Please insert girder.
Lütfen bükülecek kiriş verin.
I am Bender please insert girder
Ben Bender, lütfen bükülecek kiriş verin
I hit my lamp on a girder overhead.
Lambam bir kirişe çarptı.
- The girder.
- Kiriş.
- The girder?
- Kiriş mi?
You have to cross the girder, Kate.
Kirişten geçmen lazım, Kate.
That girder?
O kirişten mi?
- Stuart, I can't cross that girder.
- Stuart, o kirişi geçemem.
Give the word and I'll drop this unbendable girder. Clamp-ka-bamp!
Tamam patron, işaret ver, ben de bu bükülmez kirişi bırakayım.
- I'm saying I've got an unbendable girder to bend.
- Diyorum ki bükülecek bir bükülmez kirişim var.
The girder staunched the bleeding, but once we lifted it off, the dam broke.
Kiriş kanamayı durdurmuş, ama kaldırınca baraj yıkıldı.
- A steel girder?
- Bir çelik kiriş mi?
The bridge has not adjusted well to its always-strapped foster home, and it often turns in its sleep when it is possibly dreaming of its lush and joyous originally intended home and pops a girder out of place.
Köprü, sürekli sabit olan yeni evine alışamadı. Sık sık uykusunda dönüp duruyor. herhâlde rüyasında zengin ve coşkulu asıl evini düşünüyor ki bir kirişini koparıyor.
- Broken arm, bruised ribs, about an inch away from being crushed by a girder.
- Kırık bir kolum ve iki santimetre yakınıma kadar gelen bir kirişin yaptığı zedelenmiş kaburgalarım var.
Saw you, Rebecka - behind the... girder.
Rebecka, kirişin arkasında gördüm seni!
I don't care if we have to tear this place apart girder by girder.
Burayı kiriş kiriş parçalasak da umurumda değil.
Sawing, hammering, eating out of a lunch pail as my working-class fellows and I sit perched precariously on a girder high above the metropolis.
Testere kullanmak, çekiçlemek, öğle yemeğini iş arkadaşlarıyla sefer tasından yemek, metropolün üzerinde, kirişte tehlikeli bir şekilde oturmak.
Another girder always swings in for you to walk on right when you get to the end.
Tam yolun sonuna geldiğinde her zaman başka bir kiriş ayağının hemen dibinde biter.
Where's the other girder?
Diğer kiriş nerede?
He was working on a girder on a Conway Construction job.
Conway İnşaatçılık işinde bir hatıl işi yapıyordu.
He loved sitting on a steel girder 1,000 feet in the air, eating his lunch over the city that he helped to build.
Yerden 300 m yüksekte yapılmasına yardım ettiği bir çelik kirişin üstüne oturup yemeğini yerken şehri seyretmeyi çok seviyordu.
Corporal, jump up there and tell me if there is a terror bird on that girder above me.
Onbaşı, zıpla ve üzerimde kuş var mı bak.
When I hung myself on the girder, I saw him looking at me and crying.
İşten atılmalar ve soygunlar gördük. Bunları görmek beni ağlatıyor.
I call him Girder.
- Ona Girder adını verdim.
Now obviously your Girder is a moving target.
Senin Girder'ın hareket ediyor tabii.
Same thing he did to Girder.
- Girder'e yaptığı şeyi yapsın diye.
Yeah, but if he had to go, flattened by a girder's not a bad way.
Ama eğer orada olsaydınız, kiriş tarafından dümdüz edilirdiniz, kötü anlamda değil.
Let's just say, if a girder landed on me, I'd still be seeing your Fudgie the Whale groomsman cake.
Söylemek istiyorum ki, eğer kiriş üstüme düşseydi bile, pastayı nasıl balina gibi yediğini yine de hatırlardım.
- No. Zombie Girder.
Zombi Girder.
I got a pretty big girder in my way here, though.
Ama yolumda oldukça büyük bir kiriş var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]