English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Gloating

Gloating translate Turkish

226 parallel translation
Under the circumstances, I'm sure you'll forgive me for not gloating.
Bu şartlar altında, başkasının felaketine sevinmeyişimi mazur görün.
He's gloating.
Sinsice davranıyor.
I can just see that toad Michel at the court martial, laughing, triumphant, gloating at his success.
Askeri mahkemede kurbağa Michel'in halini görebiliyorum, gülüyor, muzaffer havalarda ; başarısından ötürü de böbürleniyor.
The servant is unlocking the door, and meanwhile upstairs... the murderer is gloating over the first victim.
Hizmetçi kapının kilidini açtı ve bu sırada katil yukarıda ilk kurbanını öldürüyordu.
And he just stood there. Watching this one, gloating over it like a bloody watch dog.
Orada durup bana sanki bir bekçi köpeği gibi sinsice baktı.
You two are gloating.
En azından siz ikinizin bir piposu oldu.
Look at you now gloating over a victory which is a defeat.
Şu haline bir bak Zafer sandığın bir yenilgiye seviniyorsun.
Look at them lurking there, gloating.
Baksana şunlara, orada pusuya yatmışlar... Oh olsun! Diyorlar...
Stop gloating.
Böbürlenmeyi kes!
when I was childish they told me I was a real star a shooting star and a gloating star, because I had a big rayon tutu
Daha küçük bir çocukken benim gerçek bir yıldız kayan bir yıldız ve kötü niyetli bir yıldız olduğumu çünkü suni ipekten bir balerin kıyafetim olduğunu söylerlerdi.
Gloating over the fallen body of his victim.
- Kurbanları üstüne kötü niyetle yaklaştı
She should be sitting back and gloating.
İstediğini elde etti.
He just called, gloating about it. But worse than that he says that we broke faith by trying to trap him, so now he's really gonna punish us.
Az önce aradı... sinsice zevk alıyordu ama daha kötüsü bizim ona tuzak kurmamızı anladığı için bizi gerçekten cezalandırmak istiyor.
Though I was upset that I'd been fucked, violated and lost the money too... for a few moments, thinking about it, in the morning... of the Mexicans gloating over having fucked the gringo puto and got his money too... talking about it and laughing, my ass sore.
Umarım bulurlar. Sikilmiş, zarar görmüş ve para kaybetmiş olmaktan dolayı üzgün olmama rağmen sabah, birkaç dakikalığına, Meksikalıların, Amerikalı bir oropuyu hem sikip, hem de parasını almaktan şeytanca bir zevk duyduklarını ve bunun hakkında konuşup gülüştüklerini düşündüm.
I thought she'd be gloating, but she genuinely feels bad for me.
zevk alır sanıyordum ama benim için içtenlikle üzülüyor.
What are you gloating at?
Neye bakıyorsun?
Surprised he's not gloating over his victory.
Zaferinden dolayı çılgınca seviniyor olmamasına şaşırdım.
- And gloating, just like now.
- Aynen böyle şeytanca bakıyordun.
- Are you gloating? - No, never!
- Şeytanca mı bakıyorsun?
There's been no gloating.
- Hayır, asla bunu yapmadım.
Think about that while you sit here gloating at my misfortune.
Burada benim mutsuzluğumdan zevk alarak otururken bunu düşün.
Gloating is underrated.
Zafer umurumda değil.
- I'm not the one gloating over my new job.
- Yeni işini zevkle anlatan ben değilim?
- Gloating?
- Zevk?
All I remember is someone standing over us, gloating.
Hatırladığım tek şey, bizi bekleyen biri olduğu.
Now, look, Niles. Before you start gloating, let me just say this.
Zafer çığlığı atmadan önce söyleyeyim Niles.
I'm not done gloating.
Zevkle seyretmiyorum.
Then you'll be the one gloating.
Sonra zevkle seyredeceksin.
Caught being a selfish brat and you're gloating.
Bencil bir piç olduğunun ortaya çıkmasından zevk alıyorsun.
You don't mean he was gloating?
Yani sana bakıp dalga mı geçiyordu?
You're gloating.
Zevk duyuyorsun.
As is gloating.
Kötü huylu olduğu gibi.
Cos ofthe gloating factor alone, you know.
Kendimizi bir şey sanmamız yüzünden.
But when he wins, he's a gloating moron.
Ancak kazandığı zaman hazımsız bir geri zekalıdır.
I just don't think we should be gloating too much
Ama çok fazla gururlanmamız gerektiğini de düşünmüyorum.
She's gloating about killing Joxer.
Joxer'ı öldürmüş olmaktan sinsice zevk alıyor.
I'm not gloating, don't be a sore loser.
Şeytanlaşmıyorum, yenilmekten sızlanma.
- All right, boy, don't be gloating on it.
- Tamam, evlat, fazla böbürlenme.
and you're a gloating nincompoop!
Sense kötü niyetli bir geri zekalısın.
- You're totally gloating.
- Zevkten dört köşe olmuşsun.
- I'm not gloating.
- Hayır olmadım.
- You're gloating.
- Bundan keyif alıyorsun.
Okay, I'm gloating.
Tamam. Keyif alıyorum.
Some overdressed, over - the - top bad guy floats in, gloating about whatever evil fate awaits us.
Rüküş giyimli, kendini beğenmiş bir kötü adam içeri girer, bizi hangi şeytani kaderin beklediğini zevkle anlatır.
No gloating?
Böbürlenmeyecek misin?
Gloating, are we?
Şeytani bir zevkti sanırım?
Stop gloating.
Böbürlenmeyi kes.
And if I know Cindy, she'll be right there with him, gloating.
Umurumda bile değil.
He was either gloating or doing research,
Archie.
- I can't believe you're gloating. - I'm not.
- Buna sevindiğine inanamıyorum.
- What are you gloating about?
Aklında ne şeytanlık var yine?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]