Gloomy translate Turkish
639 parallel translation
Heavy and gloomy is the sleep of the off duty.
Nöbet bittiğinde ağır ve derin bir uykuya daldılar.
I'm a pretty gloomy guy tonight.
Bu akşam biraz huzursuzum.
It is a gloomy place. 10 years almost made me forget it.
Ne kadar kasvetli bir yer. 10 yılda nerdeyse unutuyordum.
So, even though you haven't asked me yourself... I might as well tell you the gloomy details and get the whole thing over with.
Bana sormamış olmana rağmen gereksiz detayları bile, sana anlatacağım.
I feel gloomy enough as it is!
Zaten yeterince dertliyim!
Lock me in that gloomy chateau you've got somewhere?
Bir yerlerdeki karanlık şatona mı kilitleyeceksin?
Why so gloomy?
Neden öyle sıkıntılısın?
What are you looking so gloomy about?
Neden bu kadar üzgünsün?
"? Henry, don't be so gloomy about the case ", she said.
Henry, dava için sakın endişe etme diyordu
It was so gloomy at Zabel's.
Zabel'in yanında çok sıkılıyordum.
But don't look so gloomy.
Ama bu kadar üzülmeyin.
Don't be gloomy about it.
Kuruntu yapma.
I sometimes think, my dear, that you've taken an unnecessarily gloomy view about my future.
Ahem. Düşünüyorum da karıcığım... bazen geleceğim hakkında gereksiz karamsar bir tablo çiziyorsun.
- Nothing gloomy, I hope.
- İç karartıcı değildir umarım.
- and gloomy foreboding. - Thanks.
- sizi uyarmak istiyorum.
It's so gloomy here.
Çok kasvetli de.
George seems to like the life there in his grand, gloomy and peculiar way.
Görünüşe göre George, oradaki kasvetli, tuhaf hayat tarzını seviyor.
- Gloomy William.
- Kederli William.
It's gloomy.
Kasvetli bir yer.
My dear fellow, that's rather a gloomy point of view.
Sevgili dostum, bu sizce de çok umutsuz bir bakış açısı değil mi?
Well, what are looking so gloomy about, Pierre.
Evet bu kadar kasvetli olan nedir, Pierre.
Gloomy Gus!
- Asık suratlı!
When life is on the water And joy upon the shore For winter, gloomy winter... Then reigns o'er us no more.
# Yaşam su yüzüne çıktığında... # #... sevinç hakim olur kıyılarda... # #... kış, kasvetli kış... # #... peşimizi bırak artık. #
- What a gloomy place!
- Ne kadar kasvetli bir yer.
It's a little gloomy, isn't it?
Biraz karanlık, değil mi?
Your dingy, gloomy office in that dingy, dirty street, the rotten smell from the factory chimneys pressing down on the shabby little houses?
O izbe muayenehanen, insanın içini boğan, pislik içindeki bir caddede üzerineydi, fabrika bacalarından çıkan pis kokuların virane barakaların üzerini kapladığını, virane küçük barakaların üzerini kaplıyor?
It's going to look mighty gloomy for the party.
Demek parti karanlık olacak ha?
Here I bring up a great proposition, and everybody's as gloomy as closing in New Haven.
güzel bir teklif getiriyorum herkes sanki perde kapanıyor gibi endişeli.
The prospects are not as gloomy as you think.
Her şey sandığınız kadar ters olmak zorunda değil.
This route does not take you towards the shining heights it descends into a gloomy valley deep into the dark, dank forest
Bu yol insanı üzerinde güneşin ışıldadığı tepelere çıkarmaz. Kasvetli bir vadinin, karanlık kapkaranlık bir ormanın içlerine indirir.
No one ever came and met him. Pretty gloomy, even for a drunk.
Arkadaşı yok, sürekli içerdi.
Oh, I hate that kind of customer. Why? 'Cause he was so damned gloomy.
Bu tiplerden nefret ederim, karanlık adamlardır.
I think Colonel Holland is taking altogether too gloomy a view.
Bence Albay Holland olaya fazlasıyla karamsar yaklaşıyor.
And don't be so gloomy!
Ve sakın hüzünlenme!
Ah, not quite so gloomy.
Bak, keder meder kalmadı.
- What's everybody so gloomy about?
- Neden herkesin yüzü asık?
- This ball tonight is gloomy.
Bu geceki balo hüzünlü.
Well, what a gloomy party.
Bu ne iç karartıcı bir parti.
Mr Dodd, who is that tall, gloomy man that hangs around backstage?
Bay Dodd, kuliste takılan uzun boylu, kasvetli adam kim?
And when I'm gloomy
# Kederli olduğım zaman
- You're a gloomy sort.
- Fesat birisiniz.
I was a lad, I was gloomy and sad as I was from the day I was born!
Ben, doğduğum andan itibaren hüzünlü ve içine kapalı bir genç oldum.
Of all your friends, I kind of like him, with his gloomy air.
Her ne kadar sıkıcı bir tip olsa da arkadaşların arasından bir tek onu seviyorum.
What a gloomy place.
Ne kasvetli bir yer.
I've forgotten all about those gloomy cases.
O kasvetli davayla ilgili her şeyi unuttum.
You're just plain gloomy.
Sadece iç karartıyorsun.
Life is gloomy.
Hayat çok sıkıcı.
But it's a gloomy business, anyhow, isn't it?
Yine de hüzün verici bir iş değil mi?
Before, I found this town gloomy and sad, but it was my fault because suddenly, it's all brightened up!
Önceleri, bu şehri karanlık ve kasvetli bulurdum ama bu benim hatammış çünkü birden, her şey aydınlanıverdi.
... gloomy winter Then reigns o'er us no more.
BU YÜZYILIN SONUNA DOĞRU, BİR GAZETEDE ÇALIŞIRKEN... #... kasvetli kış peşimizi bırak artık. #
Gloomy in here, isn't it?
Burası da çok kasvetli değil mi?