Glory translate Turkish
5,517 parallel translation
With Falcone, the mayor, blaze of glory? Be nice, for my sake.
Falcone, Belediye Başkanı, zafer parıltısı?
Yeah, or maybe for some sickening pursuit of glory, who knows?
Evet, belki de mide bulandırıcı bir şöhret peşine düştün, kim billir?
- Glory?
- Şöhret mi?
You think this is about glory?
- Sence şöhretle mi ilgili?
Glory is for football players.
- Şöhret futbolcular içindir.
- Glory? Glory?
- Şöhretmiş, şöhretmiş.
Just don't tell me I'm about the glory.
Şöhret peşinde olduğumu söyleme.
If there was only a place that they could pursue the glory of combat without worry of inflicting damage.
Keşke etrafa verecekleri hasarın endişesi olmadan görkemli savaşlarını yapabilecekleri bir yer olsa.
Columbus was a huckster and a glory hog.
Columbus huckster ve zafer domuz oldu.
Human nature untethered in all its flawed glory.
İnsan doğası tüm kusurlu ihtişamıyla zincirlerinden kurtuldu.
All right, here she is, in all of her mint, first-edition glory.
Tamam, işte burada. Gıcır gıcır, ilk basım olmanın görkemiyle.
Today's feature presentation of Glory will not be seen.
Bugün, Mutluluk Deliği adlı film yayınlanmayacaktır. Ne?
What's gonna fill the Glory hole?
Mutluluk deliğinin boşluğunu ne dolduracak şimdi?
In place of Glory, we will be showing Shaft, starring Richard Roundtree.
Mutluluk Deliği yerine Richard Roundtree'nin başrolde oynadığı Engerek'i yayınlayacağız.
What? You can't just shove Shaft in the Glory hole.
- Mutluluk deliğini Engerek ile dolduramazsınız!
Dick? Dick would slide right into that Glory hole.
Kobra, Mutluluk deliğini doldurabilir.
No, no, Dick's too short for that Glory hole.
Kobra, Mutluluk deliğine kısa gelir.
But if you also put in Edward Furlong's movie, Pecker, you got Pecker and Dick in the Glory hole, and you got a tight squeeze, but it-it ought to fit.
Ama Edward Furlong'un filmi olan Anakondayı da koyarlarsa, ikisi birlikte Mutluluk deliğinin boşluğunu doldurmada başta biraz zorlanabilirler ama öyle ya da böyle o boşluğu doldurmalılar.
And the glory of the officers'ash, asks us to spread it on the graves of the brave russian troops.
Memurların şan ve şaşkınlıkları, Onu mezarlara yaymamızı ister Cesur Rus askerlerinin.
- No guts, no glory.
- Cesaret yoksa zafer de yoktur.
History is filled with glory.
Tarih zaferlerle dolu.
We're not even going to imitate this orchestra in its glory days.
Hatta bu orkestranın ihtişamlı zamanlarını bile taklit etmeyelim.
What does he mean, this orchestra in its glory days?
Bu orkestranın ihtişamlı zamanları derken?
Be grateful for the chance to sacrifice yourself for my glory.
Davamız için kendini feda edeceksin, bu şans için teşekkür etmelisin.
It seems to me to be about glory.
Bana hep görkemli gelmiştir.
He wanted to share a drink, relive the glory days.
O görkemli günleri yad etmek için birkaç kadeh bir şey içtik.
Desperate for the astonishing Lotus not to hog all the glory, I decided the Porsche would get the Mustang moving.
Şaşırtıcı Lotus'un tüm övgüleri almasını istemediğim için Mustang'i Porsche'nin kurtarmasına karar verdim.
"appareled in celestial light, the glory and the freshness of a dream."
"göksel ışığa bürünmüş,.. Hayalin zaferi ve saflığı gibi."
" but trailing clouds of glory do we come
" ama bizim geldiğimiz zafer bulutları..
" My favorite one is called clouds of glory.
" Favori atım var ki, ihtişam bulutları diye çağırılıyor.
" that I call clouds of glory.
" ona ihtişam bulutları diye sesleniyorum.
The crown of the great Gustav, Lion of the North, who gave his life fighting to defend the glory of Sweden.
İsveç'i savunmak için savaşarak canını veren Kuzey'in Aslanı büyük Gustav'ın tacını.
And I, like him, intend to work day and night for the glory of our kingdom, in keeping with the teachings of Luther, our spiritual guide.
Ve ben de onun gibi Krallığımızın zaferi için gece gündüz ruhsal rehberimiz Luher'in öğretileri ışığında çalışacağım.
You work to ensure the glory of Sweden and your queen.
İsveç'e ve kraliçenize şeref sağlamak için çalışıyorsunuz.
There is no glory in hypocritical treaties that do nothing but grant the enemy time to rearm.
Zafer iki yüzlü anlaşmalarla sağlanmaz. Çünkü, düşmanlar her defasında yeniden silahlanırlar.
Glory to you, your Majesty!
Bu şeref sizindir Majesteleri!
He will come again in glory, to judge the living and the dead.
Yaşayanları ve ölüleri yargılamak için ihtişam içinde geri dönecek.
Glory me, blood bag!
Öv beni kan torbası.
- You found a glory hole. - Russ, no.
- Dikizleme deliği bulmuşsun.
"And while sitting there and basking in the glory and sublimity of mercy..."
" Ve Tanrı'nın ihtişamına ve haşmetli merhametine nail olduğum o anda...
For thine is the kingdom and the power and the glory forever and ever.
~ Çünkü egemenlik, güç ve yücelik... ~... sonsuzlara dek senindir.
For thine is the kingdom, and the power, and the glory, for ever and ever
Kudret ve güç ebediyen senindir.
Our Fuhrer made Germany great and will lead us on to glory
Führer, Almanya'yı yüceltti ve bizi zafere götürecek.
It's like a finger pointing to the moon, don't concentrate on the finger, or you'll miss all the heavenly glory.
Ay'ı işaret eden parmak gibi parmağa konsantre olmayın yoksa o eşsiz görünüşü kaçırırsınız.
-... and so much joyous glory, appears to have ended ignominiously here tonight.
-... ve çok fazla keyifli zaferleri olan bir kariyer, bu akşam aşağılayıcı bir biçimde sona ermiş görünüyor.
He just names the glory of the trees, the beehives... and the life in the country.
Sadece ağaçların zarafetini bal arılarını ve taşra hayatını ifade ediyor.
I miss those goddamn glory days.
O lanet olası güzel günleri özledim
Glory be to the Father, to the Son and to the Holy Spirit.
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına.
It's African, and it means "past glory."
Afrika dilinde'eski şan şöhret'demek.
Just basking in the glory of our good fortune.
Güzel hayatımızın tadını çıkartıyoruz.
Maybe you left glory and fame.
Belki geride şan ve şöhreti bıraktınız.