English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Glow

Glow translate Turkish

1,639 parallel translation
But the glow sticks may attract jellyfish.
Ama ışıklı çubukların denizanalarını çekebilir.
Now we pass'round the light, let our love glow and warm you. Let our bonds through the years, let our hearts be joined as one...
Mumu dolaştırırız sevgimizin parlaması ve seni ısıtması için bağlılığımızın yıllarca sürmesi için bir bütün olmak için..
But this time, it is my makeup that makes them glow!
Ama bu defa, parlamalarını sağlayan şey, benim makyajım!
Microscopic plankton give off an eerie glow.
Mikroskopik planktonlar, ürkütücü bir parlaklık saçıyor.
Turn on your heart light, buddy. Let it glow. Let it glow.
Gönlünün düğmesini çevir, kanka.
she does have a certain glow about her, doesn't she?
- Daha bir ışıltılı değil mi?
That glow of pure youth.
Saf gençliğin o parıltısını.
The particles in the gas are excited and start to glow.
Gaz içindeki parçacıklar uyarılınca ışıldamaya başlar.
If the tube has only neon inside, it will glow red.
Tüpün içindeki gaz yalnızca neon ise kırmızı renkte parlar.
As the energetic particles in a solar storm stream along Earth's magnetic field towards the Poles, they excite elements in our atmosphere causing them to glow.
Güneş fırtınasının enerji yüklü parçacıkları Dünya'nın manyetik alanı boyunca kutuplara doğru aktığında atmosferimizdeki elementleri uyarıp parlamalarına sebep olur.
For now, humanity basks in the glow of a Sun in the prime of its life.
Şimdilik insanlık, hayatının baharındaki bir Güneş'in ışığının tadını çıkarıyor.
- Apparently your inner glow is becoming your outer glow.
- Anlaşılan dahili parıltın, harici parıltın oluyor.
I mate plants and fish to make them glow.
Bitki ve balıkları, parlamaları için çiftleştirdim.
The head of Global Dynamics is a human glow stick, so unclassify it.
Global Dinamik'in yöneticisi parlak bir insan, bu yüzden gizli değil.
Sound waves reacting with water... causing objects to glow.
Işıldamaya neden olan objeler suya tepki gösteriyor.
It is the show-stopper of our Solar System, basking in its own glow, it seduces all admirers.
O, güneş sistemimizin gösteri starıdır, ve kendi parıltısıyla tüm hayranlarını kışkırtır.
Because one of the great minds of the 21st century is raising glow-in-the-dark fish and weaving serapes.
Çünkü 21. yüzyılın en zeki insanlarından biri karanlıkta parlayan balık yetiştirip Meksika hırkası örüyor.
Fireflies glow like a thousand charms
"Ateş böcekleri parlar binlerce sihirli ışık gibi"
* To cherish with a glow
Sevgiyle bağrına basacağın
Its mystical glow protects us from the creature's evil power.
Gizemli parıltıları bizi yaratığın şerrinden korur.
"A simple regimen of three 20-minute sessions per week," "combined with a sensible diet, will restore your youthful glow."
Haftada üç sefer, yirmişer dakikalık kullanımla uygun bir diyeti birleştiririn, gençliğin parıltısına tekrar kavuşun.
when you are close to your relatives, it will glow with an internal light.
Ailenden birilerine yakınlaştığında, içinde bir parıltı olacak.
The Rejuvenator gives you the flush and glow not only that you might have after hours of exercise but certainly as a young girl.
"Rejuvenator" size, ancak genç bir kızken saatlerce egzersizin verebileceği bir pembelik ve ışıltı sağlar.
What's that unearthly glow?
Bu dünya dışı parıltı da ne böyle?
This region is active with stellarformation... which makes the gas around the stars glow.
Bu bölge yıldız oluşumu bakımından aktiftir. Yıldızların etrafındaki gazlar son derece parlaktır.
This warm glow inside of me that promises everything's going to be all hunky dunky?
Bana her seyin kiyak olacagini söz veren içimdeki bu sicak alevi mi?
Gonna get your glow on and hit him with a little avatar state action?
Işıklarını yakıp Avatar durumunda birkaç yumruk mu indireceksin?
One of'em makes people glow in the dark.
Bir tanesi insanları karanlıkta fosforlu yapıyor.
Go find the glow.
Gidin ve parıltıyı bulun.
On the other, they glow forever.
Diğer tarafında ise, ilelebet ışıldarlar.
Most substances glow when they're heated.
Bir çok cisim isitildiklarinda korlasir.
For centuries people had realised that different substances glow with their own distinctive colours, a bit like a signature.
Yüzyillardir insanlar farkli malzemelerin, sanki bir imza gibi, kendilerine has renklerde korlastiginin farkina varmisti.
Our top-secret formula is automatically color-corrected, scent-adjusted and bubble-contoured into this soothing sweet syrup with its distinctive golden glow you know as...
Çok gizli formülümüz renklendirilip, koku ayarı ve baloncuk ayrıştırma işlemi yapılarak altın gibi parıldayan tatlı şuruba dönüşmesiyle oluşur, ki biz buna...
Through the frayed curtain, a wan glow heralds the break of day.
Yıpranmış perdelerin arkasından süt beyazı bir aydınlık gün doğumunu haber veriyor.
- What's the glow for?
- Ne bu hâl?
♪ By the fire's glow, oh
Özel bir piknik düzenler
What's that ominous glow in the distance?
Uzakta parlayan şey de ne?
Do they glow in the dark?
Karanlıkta parlıyorlar mı?
A special glow they have.
Özel bi parıltıya sahipler.
You glow.. it's a girl, just like me.
Parlıyorsun... o kız, benim gibi.
A man who basked in the reflected glow of those with real talent, getting rich off the blood and sweat and torment of those he represented.
O, gerçekten yetenekli olanlardan yansıyan ışıkla güneşlenen temsil ettiği yazarlara işkence eden ve onların kanını emerek alın terleriyle zenginleşen bir adamdı.
You've got the glow!
Parlıyorsun.
Oh, believe me, there's no glow.
İnan bana. Parlama yok.
The crystal on the obelisk began to glow and everything changed.
Dikilitaş'ın üstündeki kristal parladı ve her şey değişti.
A person which such a glow in his eyes, he can't die.
Gözleri alev gibi yanan bir insan, kolay kolay ölmez.
"Glow" of "tracer" bullets, dope!
- İzli mermilerin parıltısı, ahmak!
"he put day-glow paint all over, and he siphoned the gas out of Brody's car."
"bütün her yeri boyamış, ve Brody'nin arabasından yakıt çekmiş."
You can turn off the lamp. You're beginning to glow.
Parlamaya başladın.
That's this glow that I see happening here?
Uzun zamandır görmemiştim.
Oh, glow-in-the-dark tampons!
Karanlıkta parlayan pedler!
[breathes deeply] for generations, it has blessed waterbenders with its glow.
Nesillerdir ışığıyla Su Bükücüleri kutsuyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]