English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Glows

Glows translate Turkish

194 parallel translation
Each has a glimmer that glows and fades.
Her birinin kor halinde ya da solan pırıltısı var.
The neon city glows up
Neon lambaları parıldar şehirde
Everywhere that beauty glows, you are
Her yerde parlayan güzellik, sensin
It even glows in the dark.
- Mushu!
Where the evening moon glows pale and red
# Akşam güneşi # Işığını kaybedip kızıla döndüğünde
Oh, it glows.
Parıldıyor.
Where, at the edge of evening, glows the day...
Akşamın kıyısında, gün parıldar...
- Thank you. If you pick up a fatal dose of radiation, it glows red.
Öldürücü dozda radyasyon alırsanız kızarır.
If you pick up a fatal dose of radiation, it glows red.
Eğer öldürücü dozda radyasyon alırsan, kızarır.
The late evening sun in our window glows
Bizim penceremizde akşam güneşi ışıldar.
The sun that shines, the moon that glows.
Parlayan güneş, ışıldayan ay.
Look at the way it glows.
Parlama biçimine bak.
Glows in the dark'cause it's iridescent
Karanlıkta parlar çünkü yanardöner
And it glows in the dark.
Karanlıkta parlıyor.
Hold fast to that which in us glows.
İçimizde parıldayan şeye sıkıca bağlıyız
Hold fast to that which in us glows.
İçimizde parıldayan şeye sıkıca bağlıyız.
The sword is to be heated until it glows to the colour of the morning sun.
Kılıç, doğan güneşin rengine ulaşana dek ateşte kalmalıdır.
Now, don't inhale until the tip glows.
Şimdi ucu iyice yanana dek sakın içme.
"My body glows like desert sand burned and charred " and the dry Sirocco of madness rages "and my blood flows."
Bedenim çöl kumu gibi korlaşmış yanmış ve kömürleşmiş ve kuru Siroko deliliği gittikçe şiddetini arttırıyor ve kanım akıyor.
" What glows over the sea?
Denizin üstünde parlayan nedir?
[both singing] * NOT ONLY GREEN WHEN SUMMER GLOWS *
Dalların ne kadar da güzel. Haydi, söyle.
In song, in life and as far as the eternal light glows. Now further on the church grounds... and the sun comes shining in. We sing good morning, we sing hello, we sing our father, thank God for all we have...
Ebedi nur parlamaya devam ettiği sürece ötede kilisenin ayakları yere bastığında ve güneş parıldadığında günaydın der, selam veririz babamıza dua eder, Tanrı'ya şükrederiz.
It glows.
- Bu parlıyor.
Can't you see anything yet? Glows?
Henüz bir şey göremedin mi?
"She wears it often, especially at night, since the design glows in the dark."
Sık sık onu giyiyor, özellikle akşamları ; motifleri karanlık odada parladığı için...
When worn by one with a courageous heart the Stone glows red.
Cesur bir kalp tarafından takılınca, taş kırmızı kırmızı parlar.
Take me my washing glows quick.
- Bulaşık eldivenini getirin! Hadisenize! - Gardiyan!
I believe that somewhere in the darkest night a candle glows.
İnanıyorum ki zifiri karanlıktaki bir yerde bir mum yanıyor
His cock glows warm in my hand.
"Pasqualone der kadını Cecilia'ya : daha sıkı tut!"
MY SHIRT GLOWS IN THE DARK!
TİŞÖRTÜM KARANLIKTA PARLIYOR!
If it glows green, that's the time to watch out for yourself.
"Eğer o yeşil yeşil parlarsa, kendini kollama zamanın gelmiştir" demişti.
And how come Rudolph's nose glows?
Rudolph'un burnu nasıl parlıyor?
Well, how come your grandfather's nose glows?
Büyükbabanın burnu nasıl parlıyor, peki?
- It glows in the dark.
- Karanlıkta parlar.
See if anything glows.
Görünen bir şey var mı diye.
I bet you this shit glows in the dark.
Bu pisliğin karanlıkta parlayacağından eminim.
The way it... glows.
Şey... parıldamasını.
Semen glows in ultraviolet light.
Ültraviyole ışıkta meni parlar.
- Look at the way she glows.
- Yanakları nasıl da parlıyor.
Everything just glows.
Herşey parlaklaşıyor.
And this one glows in the dark.
Ve bu karanlıkta parlıyor.
It glows in the dark.
Karanlıkta parlıyor.
Well, the minute the demon steps into the grid, this glows and he's zapped.
İblis sınırların içini girdiğinde parlayacak ve iblis sıkışmış olacak.
It glows! Whoo!
Parlıyor!
The blade glows blue when Orcs are close.
Orklar Yaklaştığında Mavi Olarak Parlar.
It glows, like the eye, lesser.
Küçük göz gibi parlıyor.
Glows in the dark.
Karanlıkta ışıldar.
It glows.
Parlıyor.
Something that glows.
Parıldayan bir şey.
Look, my boy. They have skin that glows
Tatlılarım benim, gördünüz mü oğlum, tenleri ışıl ışıl parlıyor.
That little fellow glows in the dark, huh?
Şu küçük şey karanlıkta parlıyor, ha?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]