Gm translate Turkish
825 parallel translation
He was driving a Ford Thunderbird, 3382 GM 75.
3382 G 75 plakalı bir Ford Thunderbird'de
Yeah, I need a carburetor rebuild kit for a 1970 GM Quadrajet.
1970 GM Quadrajet için karbüratör kiti lazım.
Go, gm!
Git, git!
The GM's, they're a fucking invitation.
GM arabaları, davetiye gibiler.
Or even being happy sometimes, like when you're near.
Hatta bazen yakınımda olduğunu bildiğimde içim içime sığmıyor.
Ha-ha. He's completely out of hand, mademoiselle.
O ele avuca sığmıyor matmazel.
Napaloni's army is on the Osterlich front.
Napaloni ordusunu Avusturya sınırına yığmış.
The fellow I hired to do scouting and take charge of the livestock.
İzcilikten ve canlı hayvanlardan sorumlu olarak işe aldığm kişi.
He wants to know why we pour water on the ground.
Niye bizim toprağı suladığmızı bilmek istiyor.
I forget their names but I remember I didn't like them.
İsimlerini unuttum ama onlardan hoşlanmadığmı unutmadım.
He's blocked the door.
Kapının önüne bir şeyler yığmış.
Stark's getting big for his britches.
Stark kabına sığmıyor.
You want to be kinder to everyone, so much so that your heart feels about to burst.
Hepimize çok daha şefkatli davranmaya çalışıyorsun. Sanki için içine sığmıyor.
The mind boggles.
Akla sığmıyor.
And there was a little hollow under a tree and you made a pile of leaves for me to lie on.
Bir ağacın altında çukur vardı. Üzerine uzanmam için yaprakları yığmıştın.
Well, thats exactly what we were looking for... the right atmosphere at the right price.
Tam da bizim aradığmız şeydi, doğru ücrette, doğru atmosfer.
It's not exactly sneaky, appearing in a parade.
Bir kortejde apaçık görünmek pek sinsiliğe sığmıyor.
- Didn't I just do what you'd have deputized me to do?
- Bana yaptığmı söylediğin şeyi yapmadım mı?
He won't fit.
Sığmıyor.
- Quite an arsenal they've got piled up here.
Buraya oldukça fazla cephane yığmışlar.
I can't understand it or accept it because it doesn't make any kind of logical sense.
Bunu anlayamıyor veya kabul edemiyorum Çünkü hiçbir mantığa sığmıyor
My, what a big heap you've made!
Vay, amma da çok odun yığmışsınız!
It's a jungle here!
Buraya da çöpleri yığmışlar.
I've outgrown that attitude.
Artık o tutumun içine sığmıyorum.
Yes, I think you're both not completely OK this morning.
Sizi yalnız bırakıyorum. Bu sabah ikiniz de kabınıza sığmıyorsunuz.
Don't make large paintings : they won't fit in the galleries.
Devasa resimler çizme ; galerilere sığmıyor.
I've seen two or three piled together.
Hepsini üst üste yığmışlardı.
Real slippery. Yeah.
Ele avuca sığmıyor.
Someone's causing trouble at the casino
Aradığmız adam şu an kumarhanede.
As long as nobody goes telling tales out at school.
Kimseye anlatmadığmız sürece tabi ki.
In the Fall of 1940, it sent 250 a thousand soldiers for the Lybian neighbor e more 300 a thousand for the Etiópia.
1940'ın sonbaharında, Mısır'ın komşusu Libya'ya, 250.000 kişilik bir kuvvet yığmıştı. Etiyopya'ya da 300.000 kişi göndermişti.
A wed wose.
Kığmızı biğ gül.
You've been involved since Richard and I got together including the time that you threw yourself at him like a desperate maniac.
Ben ve Richard birlikte olmaya başladığmızda kendini ona umutsuz bir manyak gibi attığında çoktan dahil olmuştun.
I'm all aglow again
# İçim içime sığmıyor...
AII agIow again
# İçim içime sığmıyor...
My blood runs hot, I feel I explode!
Kanım damarlarıma sığmıyor...
I mean, we're takin'a live charge down that's all ready to blow, and it can damn sure go off when we place it.
Yani, patlamaya hazır şekilde hazırladığmız Lanet şey yerleştirdiğimiz yerden çıkabilir
He's a bit of a handful.
Ele avuca sığmıyor.
There they were in a pile, a pile of... little arms, and I remember...
Orda yığmışlardı, bir yığın... küçük kol, ve hatırlıyorum...
I'm afraid she's a bit of a handful.
Korkarım, biraz ele avuca sığmıyor.
Maybe I'm so smart I can't contain the thoughts in my head.
Belki de çok zekiyim ve tüm düşünceler kafama sığmıyor.
I put them carefully away in my barn.
# Çiftliğimde bir kenara düzenli olarak yığmıştım.
Doesn't fit in the ambulance.
- Cankurtara sığmıyordu.
It's nothing, considering what they pay
Aldğığm paraya bakarsan yaptığım hiçbir şey
It'll be toasted with more than ginger ale someday...
Zencefilli gazozlarımızla kadeh kaldırdığmız günler gelecek...
They give you some number, and it doesn't fit in the squares.
Öyle bir numara veriyorlar ki, buraya sığmıyor.
- I can't get it to fit.
- Sığmıyor.
- I had the coverage, sir. I made the play.
- Önlemimi alıyorum, ne yaptığmın farkındayım.
You can't wait, can you?
İçin içine sığmıyor, değil mi?
Look at him. He can't wait.
İçi içine sığmıyor.
- You've amassed quite an army.
- Büyük bir ordu yığmışsın.