English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Goldmine

Goldmine translate Turkish

70 parallel translation
It's on a piece of land that K Group and L Group will be developing together so it's a goldmine of a property.
K Grup ve L Grup'un geliştirecekleri alanın içinde, ben de elimde tutuyorum.
Her father died and left her a goldmine.
Babası öldü ve ona bir altın madeni bıraktı.
- A goldmine?
- Altın madeni mi?
They have a deed to a goldmine left to her by her father.
Ellerinde babasının altın madeninin tapusu var.
For a goldmine, I could be Cleopatra.
Bir altın madeni için, Kleopatra olabilirim..
This joint's the biggest goldmine in Deadwood.
Burası Deadwood kasabasındaki en büyük altın madeni.
"Goldmine boys", Who work underground.
"Altın madeni çocukları", yeraltında çalışanlar.
I found this goldmine. I'm not telling an old claim-jumper who she is.
Ben altın madenini buldum, sana nerede olduğunu söylemem.
Got a regular goldmine there.
Tam bir altın madenine sahip orada, para basıyor!
30 years ago, World War ll was a goldmine.
30 yıl önce, II. Dünya Savaşı bir altın madeni idi.
Where every prairie dog hole is a goldmine.
Her fare deliği bir altın madeni burada.
Delilah, my own brand of cosmetics... a goldmine.
Delilah, kendi güzellik markam, altın madenim.
Boys, put this little goldmine out for our customer to pick up.
Çocuklar, bu küçük altın madenini müşterimiz için toparlayalım.
He said you were sitting on a goldmine here.
Burasının bir altın madeni olduğunu söylüyor.
Look at it, mobile goldmine, I can feel it in me water.
Şuna bak, tekerlekli altın madeni. Bunu hissediyorum.
Well, Lydia, sometimes you get the goldmine, sometimes you don't.
Şey, Lydia, bazan altın madeni oluyorsun, bazan da olmuyorsun.
Harlem is a... goldmine.
Harlem bir g.g.. Altın madeni.
So far, it's not much of a goldmine
Ne de olsa, bir altın madeninden başka bir şey değil.
It's a goldmine.
Joe, bence bu krater bir altın madeni!
Then they realized they were sitting on an even bigger goldmine.
Sonra çok daha büyük bir altın madeni üstünde oturduklarını anladılar.
We've got a goldmine.
Altın madenimiz var.
A box of DVDs is not a goldmine.
Bir kutu DVD altın madeni değildir. Sana söyledim, taşıyamam- - Dosyaya bak.
You have to go straight for the goldmine.
Direk olarak altın madenine doğru gitmelisin.
Goldmine...
Altın madeni...
A miracle cure can be a goldmine.
Mucize tedavi bir altın madeni olabilir.
He even owns a goldmine.
- Fransızcam gibidir.
The Seville Expo was a goldmine.
Seville Sergisi bir altın madeniydi.
The first day of the month there is a goldmine I suitcase in his room.
Bir ay içinde, bir servetimiz olacak.
This is a goldmine.
Burası altın madeni.
It's a goldmine.
Burası bir altın madeni.
- Goldmine?
- Altın madeni mi?
Goldmine.
Altın madeni.
He is the richest in our country because he's been feeding on this goldmine.
Bu altın madeni sayesinde ülkenin en zengin adamı oldu.
Motherfucking goldmine.
Kahrolası bir maden.
You're handsome, women are a goldmine if handled right.
Yakışıklısın kadınlar doğru kullanıldığında altın madeni gibidir.
You're sitting on a goldmine.
Yani bir altın madeninin üzerinde oturuyorsunuz!
And there's none around, it's gonna be a goldmine.
Üstelik yakınlarda başka yok. Altın madeni.
Military satellite was a goldmine.
Askeriyenin uydusu çok işe yaradı.
As you can imagine, Dr. Sidharth was a goldmine,
Tahmin edebileceğiniz gibi,
As you can imagine, Dr. Sidharth was a goldmine, as far as this subject was concerned.
Astronomi söz konusu olduğunda, Dr. Sidharth tam bir altın madeni.
A goldmine of data, rich and strange, plus easy access to potassium chloride.
Bilgi merkezi, zengin ve tuhaf, ayrıca potasyum klorürü rahatlıkla edinebilir.
If we turn those mudflats into a housing lot, we'll have a goldmine in our hands.
Eğer bataklıkları kullanılabilir hale getirirsek köşeyi döneriz.
That lot soon to become a residential goldmine, Gaepo.
Gaepo'daki o arsa yakında altın değerine yükselecek.
I promised him we'd look for the goldmine together.
Beraber altın madenini arayacağımıza ona söz verdim.
I told you this place would be a fucking goldmine.
Burasının lanet bir altın madeni olduğunu sana söylemiştim.
Yeah, a potential goldmine.
Evet, saklı altın madeni.
You'd have passed up a goldmine.
Altın madenini kaçırırdın böylece.
You didn't share that goldmine with the communists.
Bu altın madenini komünistlerle paylaşmadın.
Naturally, my own experience is of the froth and frivolity variety. But having spent the day attempting to outfit 40 infants, I can assure you, a department supplying ready-made items for the young would be a godsend for their carers and a goldmine for you.
Doğal olarak meziyetlerim lâkırdı yapmak ya da keyif vermek olsa da günü 40 çocuğu giydirmekle geçirdikten sonra bir mağazada çocuklar için hazır yapım giysiler bulunursa, emin ol bakıcıları rahata erer, sana da talih kuşu konar.
Could have been a goldmine of information.
Bizim için iyi bir bilgi kaynağı olabilirdi
These rolling hills have turned out to be an archaeological goldmine.
100 yil önce tepelerin içinden geçen bir demiryolu yapildi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]