English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Goomar

Goomar translate Turkish

35 parallel translation
You're friends of Tony's goomar, right?
Tony'nin metresinin dostusunuz.
Tony's goomar is Russian, you couldn't ask for a nicer person.
Tony'nin metresi Rus. Daha güzelini bulamazsın.
His goomar either.
Metresi de öyle.
I was at my goomar's. I told Silvio I was coming.
Goomar'ımdaydım. ( Metresimleydim. ) Silvio'ya geliyorum dedim.
I scared your goomar's date a little.
Goomar'ınla çıktığı için adamı biraz korkuttum.
I could deal with the goomars.
Goomar'lara ( Metres'lerine ) katlanıyordum.
But this psychiatrist you know, she's not just a goomar.
Ama bu psikiyatrist basit bir goomar ( metres ) değil.
Having that goomar on the side helps.
Metresle daha kolay.
Ralphie's had this Brazilian goomar for years.
Ralph'in Brezilya'lı bir metresi vardı.
Ralphie Ritaldo with his goomar, the vasectomy, no vasectomy, now this.
Ralphie Ritaldo ve metresi, "vazektomi" meselesi ve şimdi de bu.
I should've stayed with my goomar tonight.
Bu gece metresimle kalmalıydım.
Because in a year, tops, you're gonna have to accept a goomar.
Çünkü en fazla bir yıl içinde bir metresi kabullenmek zorunda kalacaksın.
Is there a goomar that lets him hold a gun to her head when they fuck?
O metresi sevişirlerken kafasına silah dayanmış hâlde görmek isterdim.
I was at my goomar's all night.
Bütün gece benim goomar'daydım. ( metres )
She was not your goomar.
Metresin de değildi.
My goomar's mother was in the hospital.
Goomar'ımın ( metres ) annesi hastanedeydi.
So, what are you getting your goomar for Christmas?
Goomar'ına ( metres ) Noel'de ne alıyorsun?
Sil was on the phone. He was talking with somebody about how Bobby was the only one of them who doesn't have a goomar.
Sil telefonda birine aralarında sadece Bobby'nin bir metresi olmadığını söylüyordu.
- With a goomar.
- Metresi de var.
One of my bar girls knows his goomar.
Bardaki kızlardan biri onun metresini tanıyor.
He was down the shore with his goomar.
Manitasıyla sahil kenarına gitmiş.
He's got a goomar.
Bir metresi var.
- They're driving back from Manhattan with Uncle Jun and his goomar.
- Aman Tanrım, ne oldu? - Jun amca ve metresiyle Manhattan'dan dönüyorlardı.
Phil's at his goomar's every Friday night.
Phil her cuma akşamı kapatmasının evine gidiyor.
You ever see Phil with the goomar?
Sen Phil'in hatunu görmüş müydün?
- Apparently, the goomar had to be taken out too.
- Kapatmanın da işini bitirmişler ama.
We started it? We got a dead goomar
Biz mi başlattık?
Hey, I got to look good for my goomar.
Kumama hoş görünmem lazım.
Goomar?
Kuma mı?
You're the goomar?
Kuma sen misin?
You're the goomar.
Kuma sensin.
That's a goomar ring.
Bu kuma yüzüğü.
If you spoke Italian, which I knew you did not, you would have known that those were goomar-goombah vows.
İtalyanca bilseydiniz ki bilmiyorsunuz, ettiğimiz yeminin kuma ve koca yemini olduğunu anlardınız.
You know, Vinnie was a good earner. If Oscar had taken the case, he'd have got Vinnie off, and he wouldn't have run off with his goomar.
Oscar davayı almış olsaydı, Vinnie'yi özgürlüğüne kavuştururdu o da metresiyle kaçmak zorunda kalmazdı.
Remember Ginnie, the gum-chewing "goomar"?
Ginnie'yi hatırlıyor musun? Şu sakız çiğneyen metres.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]