Grapes translate Turkish
1,158 parallel translation
Tomorrow, you and me go picking grapes.
Yarın, sen ve ben üzüm toplamaya gidiyoruz.
What's this got to do with picking grapes?
Üzümleri toplamak, ne anlama geliyor?
Well, it says right up there, "Grapes Motor Hotel,"
Yani, orada ne yazıyor : "Üzüm Motel". Peki, burası neresi : Pickens...
It seems like only yesterday I was crushing the grapes in my father's vineyard.
Sanki daha dün gibi babamın bağında üzüm çiğniyorum.
Now, if there are any sour grapes...
Şimdi, eğer hiç ekşi üzüm varsa...
Is it possible to have a few more grapes?
Bir kaç tane daha üzüm almak mümkün mü?
Grapes?
Üzüm mü?
It seems like only yesterday I was crushing the grapes in my father's vineyard.
Sanki daha dün gibi babamın bağında üzümleri çiğniyorum.
- The grapes are sour, I believe.
- Üzümler ekşiymiş galiba.
- What with? - Grapes.
- Ne ile yaptın?
The garden of the palace is decorated with vine leaves and ivy and bunches of grapes, wine vats and presses.
Sarayın bahçesi asma yapraklarıyla ve sarmaşıklarla süslenmişti salkım salkım üzümler, şarap fıçıları.
The grapes had less sugar in them.
Üzümler az şeker içermişti.
It was only sour grapes.
Kedinin uzanamadığı ciğer hesabı.
I'll sour all his grapes before I'm done.
Onun ciğerlerini sökeceğim.
And maybe grapes.
Ve sonra bir salkım üzüm.
No grapes this year.
Bu yıl hiç üzüm yok.
Such a shame about those grapes.
Üzümlere çok yazık olmuş!
For as long as I can remember... the owners and I have made jelly out of those grapes.
Hatırladığım kadarıyla ev sahipleri ve ben bu üzümlerden reçel yaptık.
Last week you took the only good grapes we have... and now the crab apples.
Geçen hafta, üzümlerimizin iyisini topladın ve şimdi de yaban elmalarımızı alıyorsun.
" The yellow-speckled leaf in the fecund autumn... surrenders gently all its golden grapes to the fruit-gatherers.
" Bereketli güzün benekli sarı yaprakları altınımsı üzümlerini ırgatlara teslim eder.
Two pounds of grapes and two pounds of tangerines for Eva.
İki kilogram üzüm... iki kilogram da mandalina Eva için.
/ picked grapes and cucumbers
# Üzüm ve salatalık topladım #
ElderPrincess, where should I putthe grapes?
Büyük Prenses, Üzümleri nereye koyayım?
Won't the bread and grapes go sour?
Ekmek ve üzüm ekşimeden mi gidecek?
Only if the grapes were good.
Üzümler iyiyse tabii.
It's like when everybody was supposed to stop eating grapes.
Herkesin üzüm yemeyi bırakması gerektiği gibi.
I didn't because I like grapes.
Ben üzüm sevdiğim halde bıraktım.
THE GRAPES OF DEATH
GAZAP ÜZÜMLERİ Çeviri : fatih4444
It's celery, apples, walnuts, grapes!
Kereviz, elma, ceviz, üzüm!
It's celery, apples, walnuts, grapes!
Kereviz, elma, ceviz, üzüm! - Evet!
There's no celery, there's no grapes.
Kereviz yok, üzüm yok. Ceviz!
Perhaps I should explain, we normally get our celery delivered on a Wednesday, along with our cabbages, onions, walnuts, grapes...
belki de açıklamalıyım... normalde kerevizlerimiz ; lahanalar, soğanlar... cevizler ve üzümlerle birlikte çarşamba günleri geliyor... - Ama bu hafta, şoför...
The stem from a bunch of grapes.
Bir salkım üzümün sapı.
Eventually the pouch can no longer hold them, and they hang beneath he like squirming pink grapes.
Sonunda kese onları taşıyamaz hale gelir ve annenin alt tarafından sarkan pembe üzümler gibi gözükürler.
We must hire 20 farmers to press the grapes.
Biz 20 çiftçi kiralamalıyız üzümleri sıkmalıyız.
"Golden grapes sweety treasure".
''Altın üzümler...'' .. tatlı hazine''.
"Press hard and sing along" "You are strong and will win!" "Grapes and happiness".
''Daha hızlı sıkın ve birlikte söyleyin''''Sen güçlüsün ve kazanacaksın!
Take some grapes.
Biraz üzüm alsana.
Miraculously, he was saved, but... then he choked on some grapes.
Mucize eseri kurtulmus amam... bu kez de bogazina üzüm kaçmis.
A sweet soul adrift in a sea of sour grapes.
Varamadığı hedefler ummanında sürüklenen sevimli bir ruh.
- A sea of sour grapes. - Think about it.
- Varamadığı hedefler ummanı.
For a bunch of fucking grapes.
- Alt tarafı bir avuç üzüm.
What's she gonna do with those grapes now?
Bu üzümlerle şimdi ne yapacak?
Clusters of grapes
"... birer üzüm salkımı. "
Grapes.
Üzüm.
I want to buy some grapes.
Portakal almam lazım.
I forgot to buy grapes.
Portakalı unuttum.
They don't have grapes.
Portakal satmıyorlar orda.
- And feed me grapes?
- Üzüm yedirir misin?
We taught you agriculture. We gave you oranges, grapes, your irrigation system.
Size tarımı öğrettik, portakal verdik, üzüm verdik, size bir kültür verdik.
Maybe we should've brought flowers... or grapes.
Belki de üzüm yadaçiçek getirmeliydik.