English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Grazing

Grazing translate Turkish

245 parallel translation
200 acres of first rate grazing and corn land.
Hadi, birinci derecede otlak ve mısır arazisi olarak 100 hektar.
We don't allow town oxen grazing on our pasture.
Şehir öküzlerinin çayırımızda otlamasına izin vermeyiz.
Corn is thicker than fur on a squirrel. And I seen eight beef critters a-grazing in the pasture there.
Mısırlar, sincabın kürkünden daha sık ve oradaki merada otlayan sekiz tane sığır gördüm.
- Little argument over grazing land.
O mera üzerinde bir anlaşmazlık var.
Have you replaced our savings... you so cleverly invested in grazing land no animal could live on?
Bütün biriktirdiğimiz parayla... hiçbir hayvanın otlayamayacağı bir otlak almadın mı? Almadın mı Pete?
Grazing land's good, there's plenty of water, so we're better off than many.
Otlaklarımız iyi ve bol suyumuz var, yani pek çoğuna göre durumumuz iyi.
All I found was her horse grazing calmly.
Bütün bulabildiğim onun sakin bir şekilde otlayan atıydı.
I saw those strays, ma'am, they're grazing in the box canyon across the valley.
şu parazitleri gördüm, Han'fendi, Hayvan otlatmak için vadiden dere yatağına doğru gidiyorlardı.
There's timberland, high-grazing meadows sheep, milk cows, 50 acres of wheat.
Kereste çıkar, yükseklerde otlak var koyun, süt veren inekler, 200 dönüm buğday yetiştirir..
There's lots of good grazing here.
Yemeleri için bolca ot var etrafta.
Keeping him from swallowing up the Half Moon the way he swallowed up every other piece of grazing land.
Bütün otlakları ele geçirdiği gibi... Yarım Ay'ı da ele geçirmesin diye uğraşıyorum.
- They're grazing on Barb land.
- Barb'da otluyorlar.
Thus my father will be avenged, and much stock and grazing land added to our own.
Böylece babamın ruhu da rahata kavuşacak. Başka seçeneğiniz yok, efendim.
And your faithful old horse grazing at the grass by your side.
Yaşlı ve sadık atının yanıbaşında otlanması.
With me, one casual bit of grazing in another pasture and the gate was slammed behind me.
Bende, bir defa başka bir çayırda otlanmak kapının suratıma kapanmasına yetti.
Or what they call a cemetery here : an abandoned lot with grazing goats and children playing marbles on the paths.
Ya da burada mezarlığa ne denirse terk edilmiş otlanan keçilerin alanı ya da patikada mermerlerle oynayan çocukların alanı.
We got them grazing about a mile outside of the town here.
Kasabanın yaklaşık bir mil dışında otlamaya bıraktık.
Mr. Kelly, the grazing is best in the north pasture.
Bay Kelly, kuzey çayırları en iyi otlaklardır.
My men, like satyrs grazing on the lawns,
Adamlarım, çayırda otlayan satirler gibi...
And my herd's been watering and grazing on that land.
Ve benim sürülerim oradan su içip o bölgede otlanıyor.
and if a tired of grazing?
Ya otlamaktan bıkmışlarsa?
Who owns that piece of grazing land just west of here, by the river?
Batıda nehir kenarındaki otlağın sahibi kim?
I sell my grazing rights for 30 cents a head per day!
Sığır başına günde 30 sent karşılığında su ve otlarımı satabilirim!
Exactly. lt is like a huge bull grazing here and there in the pasture of the universe.
Evren büyüklüðündeki bir merayý talan eden... devasa bir boða gibi. Kesinlikle. Bu damlalar hakkýndaki görüþün, Bones?
You steal water from the valley, ruin the grazing, starve the livestock...
Vadiden su çalp, çayrlar mahvedip, hayvanlar açlga terkediyorsun...
It's like a flock of sheep grazing in the ruins of a village.
Sanki bir koyun sürüsü köyün yıkıntıları arasında otluyor.
Cattle has been grazing here for years and nothing ever happened.
Bunca yıl sığırlar otladı, hiçbir şey olmadı.
And the problem of tooth wear is something which faces grazing animals all over the world.
Dişlerin aşınması da dünyada otlayan bütün hayvanların karşılaştığı bir sorundur.
One grazing and coming back to suckle, one within the pouch and one within the body itself, awaiting the best strategic moment in which to be born.
Bir yavru otlayıp arada süt emmeye gelirken bir tanesi kesede bulunuyor. Diğeri ise vücudun içerisinde doğmak için en stratejik anı bekliyor.
The grass fades to a beautiful blond colour that offers excellent grazing.
Otlar şahane bir sarı renge döner ve harika bir otlanma imkanı sağlar.
There's no grass for grazing over there. But he brought his cows here because he knew that his mother would come here for the caravan's departure.
Sürüsünün yiyeceği yeşillik yok ama yine de inekleriyle buraya gelmiş çünkü annesi göçmenleri yolcu ediyor.
When you reach this bunker, you lay down grazing fire on this defilade.
Bu korugana ulaştığınızda, yere yatın ve sütreleri kullanıp yalayıcı ateş açın.
- Yeah, what's grazing fire?
- Evet, yalayıcı ateş nedir?
He was grazing in the pasture.
Çayırda otlanıyordu.
He let his sheep out of the pen and led them to their grazing.
Koyunlarını ağıldan dışarı salıp onları otlatmaya götürdü.
There were waterfalls, grassy meadows, enough tree stars to feast on forever... And grazing upon them, their families.
Şelaleri ve çimenli çayırları vardı, sonsuza kadar beslenecek yıldız yapraklar onların ve ailelerinin üzerinde yükseliyordu.
This was used as grazing land by old man Devine.
Yaşlı Devine tarafından otlatmak için kullanılıyordu.
Joe can't afford a grazing permit, so he keeps his cow in Sammy Cantu's field.
Joe'nun otlama izni alacak gücü yok bu yüzden ineğini Sammy Cantu'nun tarlasında tutuyor.
What do you do if you find a cow grazing on federal land without a permit?
Federal bölgede izinsiz otlayan bir inek görürsen ne yaparsın?
You know, "Move along, Bossie, no grazing here."
"Yürüsene koca kız, burada otlanmak yasak."
But you haven't lived till you heard my solo on "Grazing in the Grass."
Benim enstrümanım için yeterince parça yoktu. Ama benim "Grazing in the Grass." solomu dinleyene kadar yaşamamış sayılırsın.
Carmen and I figure, even as farmland, grazing land it's worth 1 O million.
- 440 dönüm. Carmen'le hesapladık. Çiftlik arazisi, hatta otlak olarak bile 10 milyon eder.
He was grazing on grass and I stroke his ears.
O otlardı, ben de kulaklarına vururdum.
That's what you get for grazing your cattle on my property.
Hayvanlarını benim mülkümün üzerinde otlatırsan, işte böyle olur.
It's an actual log cabin with actual deer grazing in our yard.
Geleneksel bir Noel olacak. Orası kütüklerden yapılmış gerçek bir dağ kulübesidir.
Some may spend 2 / 3 of their lives grazing.
Bazıları hayatlarının üçte ikisini otlanarak geçirir.
Ever seeking good grazing... for their cattle herds.
Sığır sürüleri için Serengeti'de köşe bucak verimli otlaklar arıyorlar.
So if I were you, I would either lose some poundage or start grazing someplace else.
Bu yüzden eğer sizin yerinizde olsaydım, ya biraz kilo verirsim veya başka bir yerde otlamaya başlardım.
Stackhouse wants to talk about grazing rights, trust me. I`m sorry.
Stackhouse sadece bu işten sıyrılmak istiyor güven bana.
Cows were grazing... And he asked the boy in signs,
Ve çocuğa işaretlerle sordu :
Horses been grazing'wild.
At otlatmışlar burada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]