Grits translate Turkish
254 parallel translation
- The grits is cold.
- Cal, yulaf ezmesi soğumuş.
The grits didn't hold their heat!
Yulaf ezmesi soğumuş.
Full of grits.
Sırf tortu.
Mister, I'm Hominy and she's Grits.
Bayım, Benim adım Hominy ve o da Grits.
- I know mother. Watch it, now it's progressive then you'll collect grits from the floor,
Gerçi herşeyin iyisini ortaya dökersen, parçaları sonra yerden toplarsın ya, neyse.
Found us a boarding house with built-in black-eyed peas and grits.
İçinde sarmaşıklar ve çakıllar olan bir pansiyon buldum.
Hey, it beats hominy grits, don't it?
Bayağı iyi değil mi?
How long since you sold a pound of grits to some smart aleck from New York?
Bak, şunu gözden ka- - Sense daha ne kadar şu New Yorklu ukalalara mısır unu satacaksın?
For the entrée : Venison and hominy grits.
Giriş olarak, geyik eti ve mısır lapası olsun.
How do I know where you get grits?
Nereden bulacağını nereden bileyim?
If a person grits his teeth and shows real determination, he can't fail.
Biri dişini sıkarsa ve gerçek kararlılığını gösterirse, başarısız olamaz.
I want three eggs with crisp bacon, hot porridge with cream, and grits!
İyi pişmiş domuzla üç yumurta, ve kremli sıcak lapa ve mısır ezmesi...
There's a mess of beans and ham up yonder, and there's some coffee and grits too.
- Orada bir kazan fasulye ve etler, kahve ya da arpa suyu var.
Damn grits.
- Lanet olsun, püreymiş.
Get yourself a bucket of grits!
Cehenneme kadar yolun var!
We've eaten everything from Yankee pot roast to grits.
Müsliden tutun da güveçte Yankee rostosuna kadar her şeyi yedik.
You ready for some eggs and grits?
Yumurta ve tahıl gevreği için hazır mısınız?
Anything to get some grits in my stomach.
Karnımı doyurmak için.
Them prime grits there.
Harika bir mısır ezmesi bu.
Can you say "grits"?
"Mısır ezmesi" diyebilir misin?
Say "grits."
"Mısır ezmesi" de.
You better be eating all them grits'cause there ain't no more coming tonight.
O ezmenin hepsini yesen iyi olur çünkü bu akşam başka yemek yok.
Grits.
Ezme.
Grits, dummy.
Ezme, salak.
Loaf of bread and a bag of grits.
Ekmek ve mısır ezmesi.
Watermelon, hominy grits and shortening bread
Karpuz, mısır gevreği ve ekmek,
Grits.
Yulaf tanesi.
Cracklin'grits.
Çatır çutur yulaf tanesi.
The masters just cooking grits and fatback.
Sadece sahip mısır ve domuz eti pişiriyor.
Eggs and grits, I guess.
Yumurta ve kızarmış ekmek tercihimdir.
The grits on the griddle, the corn's on the pone.
Azim un ufak, mısır ekmek oldu.
Is grits.
Peynir.
Grits. Hominy grits!
Kaçar peyniri, kaçar!
I mean, I don't imagine that they have any... Kangaroo steak or possum grits!
Burada kanguru bifteği veya ölü hayvanlar bulunacağını sanmıyorum!
How about you? I hate grits.
Haziran'da New York'tan nefret ediyorum.
You two big motherfuckers in here making red beans and grits is business?
Sizin gibi iki koca dallamanın burada kırmızı barbunya ve yulaf yapması iş mi?
Grits started leaving a bad taste in my mouth.
Arpa ağzımda kötü bir tat bırakmaya başlamıştı.
On Forsyth Street we made many meals out of grits and gravy.
Forsyth caddesinde, yiyecek pek bir şey bulamazdık.
-... and some grits, maybe?
- Belki biraz da yulaf ezmesi yeriz.
Instead of potatoes, they served Mama grits.
Patates yerine ev yapımı mısır ezmesi verdiler.
- You never heard of grits?
- Mısır ezmesini hiç duymadınız mı?
Sure. Sure, I heard of grits.
Tabii, mısır ezmesini duymuştum.
- Them hominy grits.
- Mısır unu ezmesi.
- Eggs and grits.
- Yumurta ve mısır ezmesi.
Eggs and grits.
Yumurta ve mısır ezmesi.
How do you cook your grits?
Mısır ezmesini nasıl seversiniz?
- Regular. Instant grits?
Hazır mısır ezmesi mi?
No self-respectin'Southerner uses instant grits.
Kendine saygı duyan bir Güneyli asla hazır kullanmaz.
Grits?
- Arpa suyu mu?
Well, kiss my grits!
İnanılmaz!
I like grits, too.
Severim.