English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Grocer

Grocer translate Turkish

245 parallel translation
We've tried to trace the origin of this wrapper in every coffee shop and grocer's within a two-kilometre radius, to no avail.
İki kilometre çaplık alandaki kahve dükkanı ve marketlerde araştırma yaparak nereden... alındığını anlamaya çalıştık. Ama bir şey bulamadık.
The grocer...
Manav...
He's a grocer.
- Bir bakkal.
He owes it to the tax collector... the green grocer, to everybody.
Vergi tahsildarına manava... herkese.
Cushman might have been a grocer But a first-class seaman, no, sir
Cushman'dan bakkal da olurdu Ama iyi bir denizci olması zordu
- Did you see the grocer's daughters?
- Bakkalın kızlarını gördünüz mü?
It says "Paid." And I paid the butcher and the grocer and the drugstore.
Kasaba, bakkala ve eczaneye olan borcu da kapattım.
I mean the grocer and the drugstore and all.
Bakkalın, eczanenin falan yani.
- You mean the grocer's!
- Bakkalı mı diyorsun sen!
- At the grocer's.
- Bakkaldan.
Next, I want to find out who's been buying sticky stuff at the grocer's.
Sonra da bu yapıştırıcı şeyleri bakkaldan kimin aldığını öğrenmek istiyorum.
- You mean the grocer.
- Bakkal demek istedin sanırım.
Ask your nearest grocer for the large economy-size package today.
Bugün en yakın bakkala gidip ekonomik boy paketi isteyin.
The butcher was closed, but I got everything else from the grocer.
Kasap kapalıydı, ama diğer her şeyi marketten aldım.
Hmm, he's lost, all right, with a captain cursing a blue streak and wondering why he ever went to sea instead of opening a grocer's shop like a sensible man.
Kaybolduğu kesin. Kaptanı, lanetler yağdırıp niçin her aklı başında insanın yapacağı gibi bir bakkal dükkanı açmak yerine denize açıldığını merak ediyordur.
With that I buy groceries, the grocer makes a profit.
Bu karla erzak alıyorum ve bakkal da kar elde etmiş oluyor.
Nobody loves a fat man, except his grocer and his tailor.
Bakkal ve terzi hariç, kimse şişman adamları sevmez.
Say I'm the butcher and Aldo Capelli is the dairyman and the grocer, but he works on a...
Diyelim ki ben kasabım, Aldo Capelli ise sütçü ve manav ben % 35 ile çalışırken o- -
The grocer.
Manavı.
" the dying grocer told Sgt. Dan O'Rourke...
" Komiser Yardımcısı Dan O'Rourke'a...
Got anything on that kid that killed the grocer at 110th Street?
110. Sokakta manavı öldüren çocuk hakkında bir şey var mı?
There's a bill to pay at the grocer's
Bakkala para ödenecek.
The Portuguese grocer will do anything for a kiss
Portekizli bakkal bir öpücük için her şeyi yapar.
- I'm delivery boy for the grocer nearby.
Bugün müşterilere evin yanındaki eczaneden aldığım paketleri götürüyorum.
All of a sudden, you find a grocer from that part of the country... and there you are, he sells it.
Bir de bakarsınız, yurdun o bölgesinden gelmiş bir bakkal var o da bu peyniri satıyor.
Well, sir, I understand we're taking this river scow halfway round the world on a grocer's errand.
Yani, efendim anladığım kadarıyla, bu nehir mavnasını manavların işleri görülsün diye dünyanın öbür ucuna götürüyoruz.
Ιt was a Spanish grocer's.
İspanyol bir bakkalındı orası.
Oh, dear, if you wish to have lunch, I'd better go to the grocer's.
Gidip yemeklik bir şeyler alayım.
Grocer's boy, milkman... junk man, salesman.
Manavın oğlu, sütçü... çöpçü, seyyar satıcı.
We have to go to the butcher's and to the grocer's to buy 50 cans of crab.
Kasaba, manava gideceğiz ve 50 kutu yengeç konservesi alacağız.
Do you think I can pay my bill at the grocer's with the pigeons?
Sence, bakkala güvercinlerle ödeme yapabilir miyim?
She wiggles her fat can at the grocer.
O şişko kıçını bakkalda oynatıp duruyor!
The way you beat up that grocer was masterly, Alec.
O bakkalı dövüş şeklin oldukça ustacaydı Alec.
She knows no one here but the grocer...
Bakkal dışında hiçbir yeri bilmiyor...
Bookkeeper at a grocer's.
Bakkalda muhasebeci.
Run into the grocer's with this!
Koş bunu bakkala götür!
A grocer who cheats himself deserves to be cheated.
Kendini kandıran bir bakkal kandırılmayı da hak ediyordur.
What about the grocer Davidson?
Bakkal Davidson'a gittiniz mi?
A grocer from Kilburn.
Kilburn'den bir toptancı.
A grocer from Kilburn is automatically a missing person.
Kilburn'den bir toptancı otomatik olarak kaybolan kişidir zaten.
And the corner grocer, who extended her a maximum of credit, and sniffed ether, also saw him move.
Büyükanneme inanan ve uyuşturucu çeken köşedeki bakkal bile onun kımıldadığını gördü.
- Even the grocer is suing us.
- Bakkal bile bizi dava ediyor.
From my grocer's thing down there.
Oradaki bakkalımdan bir şeyler gönderiyordum.
The grocer, with steady customers.
Bakkal, sürekli müşterileri vardır.
- We had robbed the grocer...
- Bakkalı soymuştuk...
- Hercules the grocer?
- Manav Herkül mü?
THE HOUSE I LIVE IN, A PLOT OF EARTH, A STREET, THE GROCER AND THE BUTCHER AND THE PEOPLE THAT I MEET, THE CHILDREN IN THE PLAYGROUND,
Yaşadığım evim, bir arazi parçası, bir sokak,... bakkal ve kasap ve tanıştığım insanlar,... parkta oynayan çocuklar,... gördüğüm yüzler,... tüm ırklar, tüm dinler, Amerika benim için budur.
I'm a small grocer who's worn out.
Yorgunum, anlayın.
Oh, I'm sure I can make good if... my decision is final. A grocer? I'm afraid he knows more about groceries than about hospitals.
- Bakkal mı?
His pet is a grocer.
Hayvanı bir bakkal.
Then maybe we could scare a grocer!
Öyleyse bakkalı da korkutabiliriz belki!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]