Guillaume translate Turkish
282 parallel translation
Bertrand, Guillaume, why don't you stop him?
Bertrand, Guillaume, neden durdurmuyorsunuz onu? İmkansız.
Guillaume.
Guillaume.
He's even wary of his friend Guillaume.
Arkadaşı Guillaume'den bile sakınıyor.
Guillaume the Ferret.
Hafiye Guillaume.
Search him, Guillaume.
Üzerini ara Guillaume.
Raymond and Guillaume, stay.
Raymond ve Guillaume, siz kalın.
Right, Guillaume?
Değil mi, Guillaume?
You know him.
Guillaume'u tanıyorsun.
He is already Emperor of Galilee.
Guillaume, zaten Galilée imparatoru.
Guillaume, can I buy two pins from you?
Guillaume, terzi malzemelerin var mı?
Let's go, Guillaume!
Guillaume, Hadi!
Guillaume!
Guillaume!
It's you and me, Guillaume.
Sadece sen ve ben, Guillaume.
Guillaume?
Guillaume!
I'm Guillaume Peuch-Drummond.
Ben Guillaume Peuch-Drummond.
Guillaume usually worked fast, but Suzanne held out until that dinner.
Guillaume genelde hızlı bir şekilde çalışırdı ama Suzanne o akşam yemeğine kadar ayak diremeye devam etti.
Most of the year, Guillaume lived alone in the house, as his mother was traveling.
Yılın büyük bir kısmında Guillaume, annesi devamlı seyahat ettiğinden evde tek başına kalıyordu.
Suzanne took her role as lady of the house seriously, but Guillaume went straight after Sophie and seemed set on breaking down her resistance.
Suzanne, evin hanımı rolünü oldukça ciddiye almıştı ama Guillaume Sophie'nin üzerine üzerine gidiyordu ve onu direncini kırmaya hazır bir şekilde beklediği görülmekteydi.
Guillaume was helping me out by monopolizing her.
Guillaume ise onu tekeli altına alarak bana yardımcı oluyordu.
Guillaume, that's going too far.
Guillaume, bu çok oldu.
I'd already spent a Sunday at Bourg-la-Reine, and Guillaume would certainly have asked me to stay, happy to have an audience for his triumph.
Şimdiden Bourg - la - Reine'de bir pazar günü geçirmiştim ve Guillaume, zaferine tanıklık etmemden mutluluk duyacağı için kesinlikle kalmamı isteyecekti.
I simply hated her, as I did all Guillaume's conquests.
Ondan nefret ediyordum aynı Guillaume'nin zaferlerinden nefret ettiğim gibi.
The next day, Sunday, Guillaume called me after lunch.
Ertesi gün, yani pazar günü, öğle yemeğinden sonra Guillaume aramıştı.
Guillaume?
Guillaume?
- Guillaume?
- Ya sen Guillaume?
Waiting for Suzanne, I began to transfer the anger I'd built up towards Guillaume to her.
Suzanne'ı beklerken, Guillaume'ye karşı biriken sinirimi ona geçirmeye başlamıştım.
Guillaume was too nice.
Guillaume çok iyiydi.
- You know Guillaume well?
- Guillaume'yi iyi tanıyor musun?
I don't care about Guillaume.
Guillaume umurumda bile değil.
The next day, Guillaume was waiting for me after class.
Ertesi gün, Guillaume ders çıkışı beni bekliyordu.
Guillaume finally left to visit his mother.
Guillaume en sonunda annesini ziyarete gitmişti.
As I was getting ready, Guillaume showed up.
Tam hazırlanırken, Guillaume gelmişti.
While Guillaume was on the phone, Suzanne handed me 10 more francs. I refused.
Guillaume telefondayken Suzanne elime 10 frank daha tutuşturmuştu ama kabul etmedim.
How's Guillaume?
Guillaume nasıl?
You can tell Guillaume.
Guillaume'ye söyleyebilirsin.
I'd just gotten back and was unpacking, hiding 400 francs my parents had given me for a suit, when Guillaume knocked.
Guillaume gelip kapımı çaldığında eve daha yeni gelmiş, eşyalarımı boşaltıyor ve ailemin takım elbise almam için verdiği 400 frankı saklıyordum.
But some things I'll only take from Guillaume.
Bazı şeyleri yalnızca Guillaume'den alırım.
Whatever you might think, I never took Guillaume seriously, even if I was a little bit in love with him.
Ne düşünürsen düşün, Guillaume'yi hiç ciddiye almamıştım. Onu az da olsa severken bile.
Another of Guillaume's theories.
Guillaume'nin başka bir teorisi.
Try Guillaume.
Guillaume'ye sor.
Guillaume must know.
Guillaume kesin biliyordur.
Was it Guillaume?
Parayı çalan Guillaume miydi?
Anyway, I preferred to think Suzanne was guilty than to suspect Guillaume, whose dirty tricks had never been aimed at me before.
Her neyse, o pis numaralarını daha önce bana hiç uygulamamış Guillaume'den şüpheleneceğime Suzanne'ın suçlu olduğunu düşünmeyi tercih etmiştim.
What makes me think it's not Guillaume is the 100 francs left in the book.
Bana, suçlunun Guillaume olmadığını düşündüren yegane şey ise kitapta bırakılan 100 frank.
He was at Guillaume's party that night.
O gece Guillaume'nin partisindeydi.
Until then, I'd only thought of Suzanne as Guillaume's victim.
O zamana kadar Suzanne'ı, sadece Guillaume'nin kurbanı olarak görüyordum.
There was a clear physical resemblance, I finally began to see, between all of Guillaume's girls.
Guillaume'nin takıldığı tüm bayanlarda daha yeni görmeye başladığım fiziksel benzerlikler vardı.
Dismissing tall girls like Sophie as storks, Guillaume didn't try to justify his attraction to small, plump women.
Sophie gibi leyleğimsi kızları bir kenarda bırakırsak Guillaume ufak tefek ve balıketli kızlara olan ilgisini haklı göstertmeye çalışmamıştı.
- Oh, Guillaume! - Mademoiselle Angelique!
- İyi kalpli yaşlı Guillaume.
- Stop, Guillaume, I order you!
- Dur, Guillaume! I sana emrediyorum!
I told you they were disgusting.
Evet. Gördün mü Guillaume, demiştim sana, iğrenç bunlar.