Gummy translate Turkish
286 parallel translation
The acid will react with the sugars to form an elemental carbon and a thick gummy residue.
Asit şekerlerle tepkimeye girecek ve karbon elementiyle beraber kalın, yapışkan bir tortu oluşturacak.
Hey, Gummy!
- Hey, Gummy!
They're after Gummy again. Come here.
Yine Gummy'nin peşindeler.
They wanted Gummy.
Gummy'i istediler.
Gummy's turning state's evidence.
Gummy kanıtları sulandırıyor.
This is Fat Sam and this is Gummy.
Bu Şişman Sam, bu da Gummy.
Fat Sam left the beach today.
Şişman Sam ve Gummy bugün plajdan ayrıldı.
So had Gummy. It began to occur to me that maybe there's some things happening here that I should become aware of.
Belki burada olan şeyler beni de ilgilendiriyordur.
Gummy Bears.
Şeker.
Gummy Bears?
Şeker mi?
But first, I gotta give you your super-duper birthday tummy-gummy.
Ama önce sana süper müthiş doğumgünü gıdıklaması vermeliyim.
A gummy bear!
Şekerleme!
Come on, gummy. Give me your best shot.
Haydi sakızlı bok, en iyi vuruşunu yap.
For you, and, uh, some ice cream with gummy bears for me?
Senin için yani. Kendim için de şekerlemeli dondurma söyleyeyim.
There was a big rush on Gummy Bears today.
Bugün jelibonlara büyük bir rağbet vardı.
I already have built the perfect woman out of gummy bears.
Ben zaten mükemmel kadını yaptım ayıcık şekerlerden.
Sometimes when atmosphere density gets reduced, what happens is the stuff inside there gets a little gummy.
Bazen atmosfer yoğunluğu düştüğünde içerideki malzeme sakızlaşabiliyor.
And, Gummy Joe, where would you be without that dental plan?
Ve Gummy Joe eğer diş sigortan olmasaydı ne yapardın?
You're not getting in my car with gummy shoes.
Arabama sakızlı ayakkabılarla giremezsin.
- Give me the gummy bears.
- Şu jelibonları bana ver.
It was a gummy bear.
Jelibondu.
I brought gummy bears.
Bu jelibonları getirdim.
These two gummy bears are doing it.
Bak bu ayılar o işi yapıyor.
- Gummy bear?
Jelibon?
I'm like two rentals away from a free pound a Gummy Bears.
Bir yandan şeker yiyip, bir yandan kiraladığım filmleri izliyorum.
- Gummy Bear, please.
- Şeker lütfen.
- Hey, snapping over Gummy Bears... might be a sign that celibacy's not for you.
- Hey, belki de şekerleri böyle çiğnemen bekarlığın sana göre olmadığının bir işaretidir.
Miranda went to get a movie and another pound of Gummy Bears.
Miranda bir paket daha şeker alarak film izlemeye gitti.
Not if you're planting'gummy bears.
Jelibon ekmeyeceksen tabii.
What do you pay your pit crews with? Oreos and Gummy Bears?
Pit ekibine ne veriyorsun, jelibon ve şeker mi?
Gummy Bears.
Jelibon.
IT HAD THE LITTLE GUMMY SEALS.
Zarflarda kuvvetli olmayan bir yapışkan vardı.
- Nothing that a handful of gummy bears can't fix.
Bir avuç jelibonun halledemeyeceği şey yoktur.
We want gummy bears!
Biz bira istiyoruz.
You ever get that crud on your lip, it's kind of a sticky film, kind of a gooey coating, you know if it dries a little bit, it's kind of a cruddy, gummy,
Hiç o uçuk çıktı mı? dudağınızda, Bir çeşit yapışkan poşet gibi, vıcık vıcık bir kaplama,
I used the change to buy candy, and I'm not allowed to have anything besides fruit juice gummy bears.
Artan bozukluklarla şeker aldım. Meyve sulu ayı şekerlemeleri hariç... böyle şeyler almam yasak.
I bet you'd Like some of these gummy bears?
Ayılı şekerlerden istersin, değil mi?
This noble client of yours, as you sit so steeped in principle actually employed a man to seduce his own wife for the sole purpose and I mean "sole," as in the cruddy bottom of a gummy shoe for the sole purpose of interfering with marital relations.
Soylu müvekkiliniz, siz prensipler içinde demlenirken nikâhlı karısını ayartması için adam tuttu. Yegâne amacı,.. ... yegâne diyorum, tıpkı sakız yapışmış ayakkabı tabanı gibi,..
Leafy green, not... gummy green.
Yapraksal yeşil, sakız olarak değil.
- The rice is looking gummy.
- Pirinç lapa görünüyor, Pace.
It's not supposed to be this gummy, okay?
Bu kadar lapa olması gerekmiyordu, tamam mı?
Sorry about that. I ain't a gummy bear. S-so you want to sit down and watch the movie?
- Oturup filmi izlemek ister misin?
Oh, but I got here early and there was nothing to do except feed gummy bears to the bomb-sniffing dogs which, apparently, the United States government frowns upon.
Erken gelmiştim. Bomba bulan köpeklere ayıcıklı şeker.. ... vermek dışında yapacak bir şey yoktu.
It's a perfect fucking ball, man... gummy, beat up.
Mükemmel bir top bu adamım... ele oturuyor, sağlam.
Gummy Sue, this is your lucky day. There.
Bugün şanslı günündesin.
taylor left her gummy vitamins.
Taylor vitaminlerini unutmuş.
Alex, buying your girlfriend more gummy bear isn't going to close the deal
Alex, kız arkadaşına daha fazla şeker alman, konuyo kapatmayacaktır
- Maybe you should try gummy bears
- Belki de ayıcıklı şekerler denemelisin
Oh, gummy bear?
Ayıcık şeker?
The cops and Gummy...
Aynasızlar ve Gummy...
Gummy! Warheads.Jelly Bellies.
Şekerleme!