Gutter translate Turkish
1,115 parallel translation
But the parcel had rolled into the gutter.
Ama, paket hendeğe yuvarlanmıştı.
They call me the Gutter Poet.
- Kötü şair olduğumu söylerler.
The so-called "Gutter Poet" is besmirching the Court.
- "Kötü Şair" dedikleri adam mahkemeye çamur atıyor.
You really are the Gutter Poet?
- Sahiden sen o kötü şairmisin?
" I, the Gutter Poet, will tell you all the truth.
- Ben "kötü Şair" size doğruları söyleyeceğim.
I demand that the Gutter Poet never be troubled.
- Ben asla şairin rahatsız edilmemesini istiyorum.
And bring the Gutter Poet to me.
- Ve bana kötü şairi getir.
And I was always afeared of dyin'in the gutter With a bellyful of bad booze.
Hep alkol dolu bir mideyle, bir kaldırım kenarında ölmekten korkardım.
Ask him to look at that loose gutter.
Üst oluklara da baksınlar.
In other words, the moment Thomas knew the cup was a bribe... he dropped it into the nearest gutter.
Yani Thomas kupanın bir rüşvet olduğunu anlar anlamaz... onu önüne çıkan ilk lağım çukuruna atmış.
Filthy, stinking, gutter-fed, turnkey!
Pis, lağımcı kılıklı gardiyan!
What, you're backing overthe gutter?
Ne, destek mi oluyorsunuz?
They wear the people's cap on their heads, but their underwear's embroidered with crowns and if so much as a shop gets looted they squeal : "Beggars, villains, gutter rats!"
Kafalarına halk başlığı takıyorlar, ama iç çamaşırlarına kraliyet arması işlenmiş bir dükkan yağmalanmaya görsün, basarlar çığlığı : "Dilenciler, hainler, lağım fareleri!"
The gutter's deep and red...
Kan kırmızı toprak...
That there's the champion hog-gutter of this camp.
Bu adam, bu kampın şampiyon oburu.
Where's a gutter, there's a stream
Irmak nerede, su orada.
Next time you decide to go out on a drunk, why don't you pick a nice comfortable gutter?
Bir daha sarhoşken çıkacaksan daha güzel ve rahat bir oluk seç.
If he's in a gutter, who would know him?
Bir yolun kenarında yatıyor olsa kimin haberi olacak ki?
I'll starve. You'll find me in the gutter with me feet in the air.
Cesedimi sokakta bulacaksınız.
I pulled you out of the gutter!
Seni sefaletin için çekip çıkardım.
And not this gutter trash you've given me.
Ve verdiğin bu çöp torbalarına da değil.
Nothing but you egg-sucking, chicken-stealing gutter trash... with not even 60 rounds between you.
Bir yığın tavuk hırsızından başka bir şeyim yok üstelik bunu bile beceremezler.
- ln the gutter.
- Oluktan.
I found it in the gutter.
Onu pisliğin içinde buldum.
I'm doing it by layback up this gutter
Bu kanalizasyona yatarak tırmanıyorum.
- No, to the gutter!
- Hayır. Sokaklara
Now, lay down in that gutter!
Şimdi, kaldırımın kenarına yatın!
In the gutter!
Yatın dedim!
I ask you to note... that I did not call you callous-ass strumpets... fornicatresses, or low-born gutter sluts.
Şunu belirtmek isterim ki size kıçları nasır tutmuş fahişeler zinacı karılar veya alt tabakadan adi kevaşeler demedim.
Don't touch that silk, throw it into the gutter! Throw it all away!
O ipeğe dokunmayın, su yoluna atın!
Hey, there's a dog in the gutter.
Hey, zavallı bir köpek var.
Call the Sanitation Department, maybe they've picked him up in some gutter.
Temizlik Bölümünü ara belki kanalizasyonun birinde bulurlar.
I know where your gutter-loving friends are.
Senin sefil arkadaşlarının nerede olduğunu biliyorum.
You call people gutter-loving, but you're equally afraid of the plague.
Sen insanlara sefil diyorsun, ama salgından sen de onlar kadar korkuyorsun.
As you said, I'm no better than a gutter lover.
Söylediğin gibi ben "yoksul seven" den başka bişey değilim.
is dedicated to fighting what he calls "the un-German type of art" or "art of the gutter,"
Alman sanatı olmayan ya da düzeysiz sanat olarak adlandırdığı mücadeleye kendisini adamıştır.
I yearned to spurt myself into the gutter.
Özlemini duydum kendimi gayretle çatı oluğuna bırakmanın.
Velma from the gutter, whore from Amthor's.
Velma kötü yol kızı, Amthor'ın fahişelerinden.
I pulled her out of the gutter.
Onu bataklıktan çıkardım ben.
In the gutter?
Batakta mı?
Carry on and you'll end up in the gutter.
Böyle devam et de hayatın bir çukurda sonlansın.
He's like something I might pick up on my shoe in the gutter - very unpleasant on a hot day!
O bana bir hendekten geçerken yanlışlıkla ayağıma yapışan bir şeyi hatırlatıyor!
You'll crawl in the gutter, you red bastard!
Sürüm sürüm süründüreceğim seni, kırmızı şerefsiz!
I gave him a shove and he went tumbling into the gutter.
Onu itekledim ve çukura devriliverdi.
So tomorrow, Howard goes back to the old format and all of this gutter depravity comes to an end.
Bu yüzden yarın, Howard eski formatına geri dönüyor ve bütün bu saçmalık sona eriyor.
I did, too, called them bad language, dirty, filthy, foul, vile, vulgar, coarse, unseemly, in poor taste, street language, locker room talk, gutter talk, barracks language, naughty,
Ben de yaptım. Küfürlü çirkin, ahlaksız, terbiyesiz iğrenç, ayıp, amiyane kaba, münasebetsiz, yakışıksız, sokak ağzı bel altı, koğuş ağzı, seviyesiz, münasebetsiz yılışık, cıvık, teşhirci, nezaketsiz, nahoş, uygunsuz saygısız, açık saçık, densiz, yersiz galiz, davetkar rezil, edepsiz, pis.
Stay outta the gutter!
Çizgiden uzak dur!
He was tired of livin'like the rest of them - nosing'around like a pig in a gutter.
Diğerleri gibi yaşamaktan bıkmıştı, bataklıktaki domuzlar gibi.
You are going to have to make polite conversation with men whose minds are in the gutter.
Kafası pislikten başka şeye çalışmayan adamlarla kibar sohbetler yapacaksınız.
I suppose I'll die in the gutter somewhere.
Sanırım bir çöplükte ölürüm.
Filthy, starving, reduced to the gutter.
Şu halinize bakın, Assisi'nin gurur kaynakları!