Hacienda translate Turkish
149 parallel translation
My hacienda is overrun with them.
Çiftliğim bunlarla doludur.
The Hacienda dos Encantos.
The Hacienda dos Encantos.
As you can see by this room, even in the wilderness of Paraguay in his hacienda surrounded by desolate pampas, he lived a cosmopolitan life.
Bu odadan da anlaşılacağı üzere, Paraguay'ın bakir doğasında bile çorak bozkırlarla çevrili çiftliğinde kozmopolit bir yaşam sürüyordu.
Sort of hacienda - like.
Sanki bir çiftlik.
Quite a hacienda.
Büyük bir evmiş.
" "Thus, all the precautions had been taken around the ha.. ha... hacienda."
"Böylece, tüm önlemler plantasyonun etrafında alındı."
Your brother moved into the hacienda de Ayala.
Biraderiniz Hacienda de Ayala'ya taşındı.
He grandfather, he was in the hacienda happy?
O büyükbaba, o çiftlikte mutlumuydu?
If I was in this hacienda happy?
Çiftlikte mutlumuydun? ( Duyamıyor )
Come to the hacienda with me,
Benimle hacienda'ya gel, babamla tanış.
Now, from the top of the mountain to the hacienda. How far?
Dağın tepesinden çiftliğe ne kadar var?
You see, we'd rustled more than a thousand head at Haciendo Puerto across the border, but those Mexicans trailed us back here.
Biz Hacienda Puerto'dan binden fazla hayvan çaldık fakat Mexica'lılar bizim arkamızdan buraya kadar geldiler.
Hacienda... " Give it to me, give it to me!
Hacienda... "
"Professor Zalamea, Hacienda Bello Horizonte, Valencia...".
- Verin bana. "Profesör Zalamea, Hacienda Bello Horizonte, Valencia."
Welcome, gentlemen, welcome to the Hacienda Bello Horizonte, welcome.
- Hoşgeldiniz, baylar. Hacienda Bello Horizonte'ye hoşgeldiniz.
And that evening, at the Hacienda Bello Horizonte...
VE O AKŞAM BELLO HORIZONTE ÇİFTLİĞİNDE...
As long as my investigation continues, gentlemen, I have to ask you not to leave the hacienda.
Soruşturmam süresince, çiftlikten ayrılmamanızı istiyorum, baylar.
Every week he goes to the Hacienda for deliveries with his father.
Her hafta, babasıyla birlikte, teslimat için çiftliğe gider.
From there I'll organise an expedition to the Hacienda.
Evet. Oradan Çiftliğe bir gezi düzenleyeceğim.
We absolutely must go back to the Hacienda Bel Horizonte, incognito.
Kesinlikle, Bel Horizonte Çiftliği'ne gizlice geri dönmeliyiz.
It's important to take your wife and child and leave the Hacienda as soon as possible.
Bir an önce Hacienda'dan ayrılmanız karınız ve çocuğunuz açısından çok önemli.
Hey, Perico, let's go back to the hacienda.
Hiç bir şey yok! Hadi Perico, Hacienda'ya geri dönelim.
and build us a big old hacienda out there by the pig house so as the old man wouldn't have to work no more.
Ve domuz ahırının yerine büyük bir hacienda yapacaktım ki ihtiyar adam bir daha çalışmak zorunda kalmasın.
- What part of the hacienda is she kept?
- Çiftliğin hangi konumunda tutuluyor?
Beyond those hills... the hacienda.
O tepelerin ötesinde... çiftlik var.
The milk that you brought to the hacienda this morning... Who was that for?
Bu sabah çiftliğe götürdüğün süt kimin içindi?
When it's the hacienda of my father, when Raza is only a stable boy.
Babamın çiftliği varken, Raza sadece kararlı bir çocukken.
There's a hacienda just over that hill.
Karargâhlarını gördük.
You're gonna help us rob a hacienda?
- Onu soymamız için bize yardım mı edeceksin?
Above the high hacienda walls... floats a plaintive song.
Çiftliklerin yüksek duvarları arkasında hüzünlü bir şarkı söylenir.
These lands... are a part of the Tetlapayac hacienda... in Llanos de Apam.
Kaktüsün yetiştiği yerler Tetlapayac hacienda ile Llanos de Apam arasındadır.
Tonight at the old hacienda.
- Eski çiftlik evinde.
At the old hacienda... tonight.
Eski çiftlik evinde.
That's it... the old hacienda.
Şu eski ev.
Welcome to my hacienda, Mr McQuade.
Sarayıma hoş geldin, Bay McQuade.
Big house, hacienda style.
Büyük ev, malikane tarzında.
So your job is to help me get into Ryerson's hacienda.
Yani senin işin beni Ryerson'ın çiftliğine sokmak.
He has confiscated my hacienda in Masaya.
Masaya'daki çiftliğimi kamulaştırdı.
Hell, in our own hacienda.
- Kendi evimiz.
I saw them... up at the Hacienda.
Hacienda'da Onları gördüm...
The Hacienda... the hotel up in Ross.
- Nerede? - Hacienda'da... Ross'da ki otel.
Have you ever heard of a place called the Hacienda?
hiç hacienca diye biyer duydun mu?
At the Hacienda?
Hacienda'da?
The Hacienda?
Hacienda'da mı?
The Hacienda, right?
Hacienda'da, di mi?
The first morning... paying Stanton's bill at the Hacienda... sending the fax... hiding his Porsche in the garage... and not knowing if you were dead or alive... but praying and, God, working... to protect you if you were alive.
Hacienda'da stanton un faturalarını ödedim... faksı gönderdim... Porsche'i garaja sakladım ve senin ölümü sağ mı olduğunu bilmiyordum... fakat dua ediyordum ve, tanrım, eger hayattaysan... seni korumaya çalışıyordum.
I had a little talk... with the valet parking man at the Hacienda.
hecienda'da ki araba park eden valetle... küçük bir konuşma yaptım
She called me... she called me at the Hacienda.
beni aradı... Hacienda'dayken beni aradı.
People say your hacienda is the most beautiful property for miles.
İnsanlar çiftliğinizin, Mayalar için en güzel arazi olduğunu söylüyor.
It came closer and closer... and stopped in front of the Hacienda.
Gitgide daha da yaklaştı ve Hacienda'danın önünde durdu.
- We could live in a hacienda.
- Ve bir çiftlikte yaşarız.