Haddie translate Turkish
402 parallel translation
~ To dine on my fine finnan haddie ~
# Harika füme mezgit balığımı yesin diye...
♪ To dine on my fine finnan haddie ♪
Bir oğlanı davet edersem
To dine on my fine finnan haddie
Benim lezzetli füme edilmiş mezgitten yemeye
And if you need anything, just let Agent Haddie know.
Eğer bir şeye ihtiyacın olursa, Ajan Haddie'ye söyle.
Haddy McGonigal.
Haddie Mcgonagle.
If you ever feel a tapping on your shoulder, that could be Haddy, begging for her life. And it could mean that you're next.
Omzuna birinin dokunduğunu hissedersen hayatı için yalvaran Haddie olabilir ve sıradaki de sen olabilirsin.
Amber's out with Haddie and her friends.
Amber, Haddie ve arkadaşlarıyla dışarı çıktı.
Haddie, can you go grab his uniform, please?
Haddie, formasını alır mısın? Çamaşır odasındaydı, tamamdır.
I don't have an appetite now. Haddie, it's fine.
Haddie, tamam.
You sure?
- Emin misin? - Haddie?
Haddie!
- Eminim!
Well, that's quite an image there. So, it was Haddie's?
Amber yalan söylememiş mi?
Haddie's smoking pot. Well, Amber told me the truth.
Ama Amber doğruyu söylemiş.
My daughter Sylvia's in A.P. Chem with Haddie.
Kızım Sylvia, A.P. kimya dersini Haddie'yle alıyor.
Oh, you know what? Haddie's my niece, actually.
Aslında Haddie yeğenim oluyor.
You know, I thought he was a loser Before he started dating Haddie.
Daha Haddie'yle çıkmadan önce eziğin teki olduğunu anlamıştım.
Hey, Haddie.
- Haddie? - Anne?
Um, you know what? Haddie has to log off the computer.
Haddie'nin şimdi bilgisayarı kapatması gerekiyor.
Haddie, do not walk away from me When I'm talking to you.
Haddie, seninle konuşurken arkanı dönüp gitme.
Hey, you know what, Haddie?
Sana bir şey diyeyim mi, Haddie?
Tell you what, if you really want to thank me, You can help me figure out what to do About yo-yo and Haddie.
Çok teşekkür etmek istiyorsan Yo-Yo ile Haddie meselesinde yardımcı olabilirsin.
Mm-hmm. I'm just trying to, you know, cheer Haddie up After everything that happened with Steve yesterday.
Dün Steve'le kavgalarından sonra Haddie biraz neşelensin.
- Haddie!
- Haddie!
Haddie, Honey.
- Haddie, canım.
No, no, there's a three-hour bug movie playing at the imax,
Hayır, hayır. Imax'te oynayan üç saatlik bir film varmış ve Haddie Max'i ona götürdü.
And Haddie took Max, so you know what that means?
Bu ne demektir, biliyor musun?
You know, Haddie really got me thinking about why I got into law.
Haddie neden hukuk okumayı seçtiğimi sorgulattı bugün.
Hey, where's Haddie?
Haddie nerede?
Trying to get Haddie involved with family time.
Haddie'yle ailecek vakit geçirmeye çalışıyorum.
Haddie, I want you to look around here.
Haddie, etrafına bak.
I don't mind, I don't mind.
Önemli değil. Haddie, git hadi.
Please, Haddie, go. Be 15.
15 yaşında gibi davran.
- No, Haddie.
- Olmaz, Haddie!
Haddie!
- Ne oldu?
I forgot to tell you that haddie has a biology test,
Haddie'nin biyoloji sınavı olacağını söylemeyi unuttum sana.
That I'm not worried about haddie.
Haddie'yle ilgilenememem gerçeğine.
And when I'm not worried about haddie... It's just like it never stops, you know?
Haddie'yle de ilgilenemediğim zaman beynim hiç susmuyor.
Did Haddie win her game? Oh, God.
- Haddielar maçı kazanmış mı?
Let's go. Haddie's game.
Haddie'nin maçı vardı.
Hi, sweetie. Haddie, listen. We are so sorry.
Haddie, çok özür dileriz.
Yeah. Haddie?
- Evet.
Where does it go? All right.
- Haddie...
Could Haddie babysit for us tomorrow night?
Haddie yarın bizim kıza bakabilir mi?
Hey, Haddie! Haddie!
Haddie?
That's Haddie's cell.
- Haddie'nin cep telefonu faturası.
He's a junior at Haddie's high school.
Haddie'nin lisesinde ikinci sınıftaymış.
That's weird.
Haddie'ninmiş o zaman.
Amber told the truth.
- Amber doğruyu söylemiş. - Haddie esrar içiyormuş.
Haddie? Are you all right?
İyi misin?
KRISTINA :
- Haddie!
Come on, baby. ADAM : Haddie.
- Merhaba, tatlım.