English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Haggle

Haggle translate Turkish

181 parallel translation
I won't haggle.
Pazarlık etmeyeceğim.
Oh, leave us not haggle. I'll give you 30 bucks for it.
- Haydi, pazarlık etmeyelim. 30 $ veririm.
- Let us not haggle.
- İşi pazarlığa dökmeyelim.
We won't haggle, Moyzisch.
Pazarlık yapmayacağız Moyzisch.
Well, I was just thinking that if he had a volley at the psychological moment, he might not be so inclined to haggle.
Düşünüyorum da yaylım ateşi duyarsa, pazarlık yapmaya çok istekli olmayabilir.
You haggle with me like a seller of melons in the marketplace?
Benimle pazar yerindeymiş gibi pazarlık mı yapıyorsun?
No, I will not haggle, great prince.
Pazarlık etmeyeceğim.
Paul, let's not haggle over this anymore.
Paul, artık bu konuda pazarlık yapmayalım.
Let us not haggle.
Pazarlık etmeyelim.
20. I help you, and you haggle?
Ben yardım ediyorum, sen pazarlık ediyorsun.
I am not one of these merry devils who haggle over hearts.
Kalpler üzerine sıkı pazarlık eden şen şakrak iblislerden değilim ben.
- Bit of a haggle going on outside.
- Dışarıda biraz tartışıyorlar.
Haggle over the fare
Ücret için pazarlık ederler.
Come on. You're not going to haggle over 20 lire.
Anne...
Oh, I'm too pooped to haggle, Mr. Nazerman.
Pazarlık edemeyecek kadar bitkinim Bay Nazerman
You're a Sir William, and you haggle about the rent?
Sayın William'sın ve kira pazarlığı mı yapıyorsun?
- Don't let's haggle about it.
- Pazarlık yapmaya kalkmayın.
And we never haggle with anybody!
Kimseyle pazarlık da etmeyiz!
Oh, I wouldn't haggle if that's what you mean.
Oh, kastettiğin buysa pazarlık etmeyecektim.
And excuse me for trying to haggle.
Bu küçük pazarlık için özür dilerim.
No one even wanted to haggle.
Kimse pazarlık etmek istememişti.
Don't haggle, please!
Pazarlık etmeyin, lütfen.
Are we going to stand here and haggle all day?
Bütün gün burada durup pazarlık mı edeceğiz?
- Big nose, let's haggle. - What?
- Koca burun, pazarlık edelim.
- Well, we're supposed to haggle.
- Pazarlık etmeliyiz.
- This bloke won't haggle.
- Bu adam pazarlık etmiyor.
- Won't haggle? !
- Pazarlık etmiyor mu?
- Haggle properly, this isn't worth 19.
- Doğru dürüst pazarlık yap, 19 etmez.
- Come on, haggle.
- Haydi, pazarlık et.
- Don't you want to haggle?
- Pazarlık istemiyor musun?
If you want to buy their embroideries, don't haggle.
Eğer biraz nakış işi satın almak istiyorsanız, pazarlık yapmayın.
I'll buy you a little déjeuner and we can haggle about price over the steak tartare.
Sana Dajeuner ısmarlayacağım ve böylece biftek sonrası fiyat pazarlığı yapabiliriz.
Let's haggle.
- Ne söyleyeyim? Haydi. Pazarlık edelim.
- Haggle?
Pazarlık mı?
Haggle with them.
Şansını dene.
Now, I don't haggle, Smith.
Şimdi, pazarlık etmiyorum Smith.
Offer him six or seven thousand, but haggle with him.
6000 frank, hatta 7000 frank öner ama pazarlık da yap.
Are you irritated because we left you in the car while we went upstairs to haggle over the price?
Biz yukarıda pazarlık yaparken sizi arabada yalnız bıraktığımız için mi sinirlisin, Peg?
We can haggle over price later.
Ücret üzerinde daha sonra pazarlık edebiliriz.
So... let us haggle.
Öyleyse... pazarlık yapalım.
I shall receive pardon, pension, promotion, which you will share, but you haggle!
Karşılığında da ileriye dönük yardım, barınak ve... gelişme bekliyorum. Hakkını alacaksın.
I don't haggle with runts like you.
Senin gibi serserilerle pazarlik etmem.
I will shoot you and her through the fuckin'eyeballs! It's silly to haggle over details.
Detaylar konusunda bu hassaslığın gerçekten takdire şayan.
48, and don't make me haggle.
Pazarlıksız kırk sekiz dinar.
- Well, yes, but I can't haggle with those vultures in the marketplace.
- Evet ama pazar yerindeki akbabalarla pazarlık edemem.
I tried to haggle them down.
Onları pazarlıktan atmaya çalıştım.
You wanna haggle over the price of your French dip?
Yediğin Fransız çöreği için mi pazarlık yapmak istiyorsun?
No, I wanna haggle over the price of fine art.
Hayır, güzel sanatın değerinde pazarlık yapmak istiyorum.
Come on, let's not haggle.
Böyle pazarlık etmeyelim.
Look, if you wanna browse, haggle and squander, go ahead.
Bak, eğer göz gezdirmek, sıkı pazarlık ve çarçur etmek istiyorsan, devam et.
We have no time to haggle.
Pazarlık etmek için vaktimiz yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]