Halls translate Turkish
1,119 parallel translation
- Yes, in concert halls.
- Evet, konser salonlarında.
As time went on we saw less and less of Teddy and Vern until eventually they became just two more faces in the halls.
Aradan zaman geçtikçe, Teddy ve Vern'ü daha az görür olduk. Sonunda koridorlardaki pek çok isimsiz yüzün arasına karıştılar.
♪ deck the halls with boughs of holly ♪
Koridorları çobanpüskülüyle donatın
What a great honour it is to be invited here to make merry, in the halls of our King's loins'most glorious outpouring.
Buraya davet edilmek, Kralımızın zürriyetinin muhteşem örneğinin salonlarında eğlenmek ne kadar büyük bir onur.
The diagram upon it appears to be the plan of part of a large building with numerous halls, corridors, and passages.
Üstündeki taslak büyük bir binanın bir parçası gibi gözüküyor. çok sayıda salon, koridorlar, ve pasajlar.
Junkies roaming the halls.
Koridorlarda dolaşan keşler.
Then again a great man must build industrial halls - or he'll be forgotten like a wooden horse at Halloween.
Demek ki büyük bir adam sanayi tesisleri inşa etmeli... yoksa unutulacak Cadılar Bayramı'ndaki tahta at gibi.
One last thought before the bright halls of high school fade into memory...
Lise günleriniz anılarınızda yer almadan önce,.. ... size son bir şey söylemek istiyorum.
I can't stand music. Or concert halls. I don't go in for being superior.
Müziğe ve konser salonlarına katlanamam.
He's heavy in the halls.
Buralarda oldukça yoğun.
Everybody out of the halls.
Herkes koridoru boşaltsın.
I know, but this is a hospital. There are sick people here in the halls.
Biliyorum ama burası bir hastane, koridorlarda hasta insanlar dolaşıyor.
Oh, you're just decking'the halls, huh?
Noel süslemesi yapıyordunuz o hâlde.
You know, we really should know each other, were passing each other in the halls for years.
Birbirimizi daha yakından tanımalıyız. Yıllardır farkında olmadan koridorda birbirimizin yanından geçiyoruz.
They believed that in Heaven God`s mansion has many halls.
Onların inanışına göre, cennette... Tanrının malikanesinin pek çok odası vardır.
And that one of these halls is the Hall of Souls.
Bu odalardan biri de Ruhlar Odasıdır.
How did you get on with the music halls?
Müzikhol işi nasıl gitti?
I do believe we are in for a spell, as they used to say in the music halls.
Müzikhollerde dedikleri gibi, bir büyüdeyiz sanki.
How can we fight for freedom... when our fathers sit in the government's beer halls and get drunk?
Babalarımız devletin birahanelerinde oturup sarhoş olurken özgürlük için nasıl savaşabiliriz?
We'd be the first living men to set foot in the Halls of the Gods.
Tanrıların Salonu'na ayak basan ilk canlı insanlar olacağız.
You have set your foot in the Halls of Asgaard, Erik.
Asgaard Salonu'na ayak bastın, Erik.
Observe the commandments of God. Then, when the Lord comes to the heavenly wedding feast, you will be able to meet him with all the saints in the halls of heaven and live forever and ever.
Sonra efendimiz ilahi düğün ziyafetine geldiğinde cennet odalarındaki bütün azizler gibi onunla tanışabilecek ve sonsuza dek yaşayabileceksin.
William wright. He will be my avenging angel as you teachers reclaim the halls.
Siz öğretmenler koridorları ehlileştirirken kendisi benim intikam meleğim olacak.
Mrs. Carter, i ran into kaneesha in the halls.
Bayan Carter, Kaneesha'ya koridorda rastladım.
People, move to the right of the halls.
Millet, koridorun sağ tarafına geçin. Hızlı hareket edin.
I was walking the hallowed halls the other day... and I asked myself...
Önceki gün kutsanmış koridorlarda yürüyordum... ve kendime şunu sordum...
I bet she's kind of shy... like so many of us, briskly walking the halls... pretending to be late for some class... pretending to be distracted.
Bahse girerim çoğumuz gibi... biraz utangaç, koridorlarda hızla yürüyüp... sanki bir derse geç kalmış gibi davranıyor... çok endişeli gibi davranıyor.
These halls are dangerous.
Buralar pek güvenli değil.
" So when you meet me in the halls or in class
"Bu yüzden benimle koridorda, sınıfta veya..."
Were these meetings held in halls or homes?
Bu toplantılar salonlarda mı yoksa evlerde mi yapılıyordu?
Now, Fred, I'm sure if we thought about it we'd decide that pool halls are no place for someone your age.
Bak Fred. Eğer bunun hakkında konuşsaydık bilardo salonlarının senin yaşında biri için uygun olmadığına karar verirdik.
All of a sudden, for no apparent reason, he just gets up and walks out of the halls of Parliament.
Birden, ortada hiçbir sebep yokken... ayağa kalktı ve meclis salonunu terk etti.
Joy, Cheer, deck the fucking halls with boughs of holly!
Evi kutsal çam ağacıyla süsle.
For years, the halls of our firm have resounded with the call of Henry Turner throwing on his jacket, striding through the office, crying, "Come on, guys, let's go out and break some balls."
Dört yıl, Şirketin duvarları, Henry Turner'ın büroya doğru... uzun adımlarla ilerlerliyerek ceketini fırlatırken çıkardığı, coşkulu sesleriyle yankılandı. Coşkuyla "Haydi, çocuklar, çıkıp bazı kafaları patlatalım." derdi.
No talking in the halls.
! Koridorlarda konuşmak yok.
An alumni of the hallowed halls of Baumann Institute.
Kutsanmış Baumann Enstitüsünün hollerinde bir mezuniyet adayı kız.
Once, I roamed these halls like a king.
Bir zamanlar bu koridorda bir kral gibi dolaşırdım
I live to rocket down these halls.
İndir beni! İşte en sevdiğim şey başlıyor.
In the elevator, in the halls...
Asansörde, holde...
He said if your cooking was like your accent, it was strictly for the beer halls.
Dediğine göre yemeğin de aksanın kadar kötüyse sadece meyhanede çalışabilirmişsin.
In the halls of the Palace... instead of armors, there were paintings... of workmen and partisans, working their guts out.
Sarayın koridorlarında zırhlar yerine bağırsaklarını çıkarmaya çalışan işçilerin ve partizanların tabloları vardı.
So, how bad is the stench down at the halls ofjustice these days, William?
Pekâlâ. Adaletin koridorlarındaki koşuşturma ne kadar kötü gidiyor William?
Tomorrow, the halls of the Orujo family, the owners of the world famous bakery Orujo, will be prepared to host the wedding of Patricia Orujo, the only daughter and heiress of the Orujo empire, with Luis María de Ostolaza.
Dünyaca ünlü, Orujo unlu mamullerinin sahipleri Orujo ailesinin evi Orujo imparatorluğunun biricik kızı ve tek varisi... Patricia Orujo ile Luis María de Ostolaza'nın düğününe ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
In high school, I took him to the best pool halls... and in college, I got him into parties to score some chicks... meet some girls.
Lisede onu en iyi bilardo salonlarına götüren benim. Üniversitede ise kız tavlaması için partilere götüren benim.
Mr. Gould, you stated that in our culture there are economic... and social forces at play which have already rendered... concert halls obsolete.
Bay Gould, gösteri alanında kültürümüzde ekonomik ve sosyal baskı olduğunu belirttiniz. Konser salonları da kadük kılındı.
Furthermore you expected... these halls to disappear by the year 200O.
Dahası bu salonların 2000 yılına kadar yok olup gideceğini düşünüyorsunuz.
It's not quite the exhibition halls you're used to.
Alışık olduğunuz sergi salonlarına pek benzemiyor.
Because of his most ambitious pride and insolence for which God expelled him from the Halls of Paradise.
Hırslı kibri ve küstahlığı yüzünden. Bu yüzden Tanrı onu Cennet'in bahçelerinden kovdu.
♪ fa-LA-LA LA-LA-LA LA LA LA ♪ ♪ deck the halls with boughs of holly ♪
Koridorları çobanpüskülüyle donatın
Of the halls of the apartment house.
Erteleme talep edeceğim.
( Both ) # Deck the halls with boughs of holly # Fa-la-la-la-la, la-la-la-la
"Etrafı çiçek dallarıyla süsleyin."