English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hammocks

Hammocks translate Turkish

47 parallel translation
After supper bring all those hammocks into the tent!
Yemekten sonra bütün hamakları çadıra getirin!
Seems back home, they've got an idea this here is one great big picnic, that all we do is swing in hammocks with blonde Fräuleins, swap cigarettes for castles on the Rhine and soak our feet in sparkling Mosel.
Anlaşılan eve şu düşünceyle dönecekler : Burası büyük bir piknik alanı bütün yaptığımız sarışın Alman kadınlarıyla salıncaklarda sallanmak sigara karşılığı Ren üzerindeki şatoları takas edip Mosel ırmağına ayaklarımızı daldırmak.
I'll tell you one thing I'm not sleeping in one of these bloody hammocks.
Sana bir tek şey söyleyeceğim... Bu hamaklardan herhangi birinde uyumaya niyetim yok.
Why do we have to sleep here and not in our hammocks?
Neden hamakta değil de burada uyumak zorundayız?
One, I'm into hammocks.
Birincisi, Hamak işine girdim.
A whole bunch of hammocks.
Bir sürü Hamak.
Hammocks, as I told you.
Söylediğim gibi, Hamaklar.
They can make the best hemp hammocks in the world down here.
Dünyadaki en iyi kenevir hamakları burada yapıyorlar.
I have an idea to build two hammocks for Federico and Alberto.
Frederico ve Alberto için iki hamak yapmalıyız bence.
We have hammocks we can string up later.
- Hamaklarımız var.
Someone has to swing the hammocks when the water in their heads starts to boil.
Ben hydrocephallere ninni söylüyorum, onların kafasında su kaynarken.
What you guys need is hammocks.
Size hamak lazım.
Sir, where can I get some business hammocks?
Ne istiyordun? Efendim, iş hamaklarını nereden bulabilirim?
Why didn't I think of that? Hammocks!
Bunu ben neden düşünemedim?
There's Hammocks "R" Us. - Right.
Hammocks "R" Us var.
- Back to the hammocks, my friend. - Yes.
- Hamaklara gelelim, dostum.
There's a little place called Mary Ann's Hammocks.
- Evet. Mary Ann'in Hamakları adında küçük bir dükkan var.
Minus the water and the hammocks.
Bir tek su ve hamaklar eksik.
Hammocks. Get your hammocks.
Hamak, hamak alın.
And the trees will grow tall, bringing shade for hammocks, so its people may rest their backs.
Ağaçlar uzayacak, hamaklara gölge verip halkının dinlenmesini sağlayacak.
You know Sao Bento is the city of hammocks.
Biliyorsun Sao Bento hamakların şehridir.
Everybody here works on hammocks, Mr. Romao.
Burada herkes çalışır. Hamaklarda Bay Romao.
Our hammocks are sold all over Brazil.
Bizim hamaklar satılır, Brezilya'nın her yerinde.
My Jurema told me your wife has worked on hammocks.
Benim Jurema'm senin karının hamaklarda çalıştığını söyledi.
Five, six... seven, eight hammocks.
Beş, altı... Yedi, sekiz hamak.
How about a line of hammocks?
"İp hamak", nasıl?
"Hope They've Got Hammocks in Heaven."
"İnşallah Cennette Hamakları Vardır."
Relaxing. Hammocks.
Rahatlatıcı.
There'll be banana-hammocks everywhere.
Her yerde slip don olacak!
I was thinking hammocks against this wall, how's that sound?
Şu duvarın karşısına hamak koymayı düşünüyordum. nasıl?
You idiots are wearing banana hammocks... and you're laughing at me?
Siz donla gezerken bana mı gülüyorsunuz?
Hmm. Maybe we can screw our hammocks and tents into the cliff.
Belki hamağımızı oraya çivileyebilir ve uçurumda çadır kurabiliriz.
Right, our hammocks and tents and other appropriate camping equipment.
Doğru, bizim hamağımız, bizim çadırımız ve diğer kamp eşyalarımız.
Also, uh, hammocks, banana pancakes and the color magenta.
Muzlu kek yiyemiyorum. Ayrıca hamakta sallanamıyorum hatta macenta rengi kullanamıyorum.
Oh, can we count the banana hammocks?
Kaç tane varmış sayalım mı?
Mr Plastic Man has hammocks between Underpants'man chop...
Bay Plastik Adam Kanlı Don'un organlarını...
And she makes hammocks.
Ve hamak yapabiliyor.
This is the games area underneath the house, chill on hammocks and stuff.
Burası evin altındaki oyun alanı gibi. Hamaklarımız falan da var.
Anyway, who needs beds when you've got... hammocks? !
Her neyse, kimin yatağa ihtiyacı olur ki eğer hamak varsa?
They grow their own food and make kick-ass hammocks.
Kendi ürünlerini yetiştirip, muhteşem hamak yapıyorlar.
It's a five-day trek and you only sleep in hammocks.
5 günlük yolculuk ve sadece hamakta uyuyabilirsin.
- It is, yeah, but it's better that way, because you meet the real locals and there's none of that luxury bullshit like hammocks and medical supplies.
- Evet, öyle. Fakat en iyisi böyle. Gerçek yerlilerle tanışıyorsun hamak ve ilaç gibi lüks zamazingoların hiçbirisi yok.
Now, so help me, I will come down there and shove one of those banana hammocks right up your...
Tanrı şahidim, oraya gelip o muz hamaklarını bir tarafına monte ederim. Ne?
Yeah, they have palm trees and hammocks and cocktails and sunsets, pineapples...
Evet. Palmiye agaçlari, hamaklar ve kokteyller var. Bir de gün batimi, ananaslar...
I've done everything you've asked. I've mastered napping, sleeping in, hammocks, hot tubs.
Kestirmede, hamakta uyumada, kaplıcalarda ustalaştım.
The five most truly free moments of a human's life in ascending order... leaving his parents'home, dumping a girl hard, deciding to eat a whole pizza, hammocks... and finishing a writing project.
İnsanın hayatında en özgür hissettiği beş an küçükten büyüğe doğru şöyledir, ailesinin evinden taşınmak bir kızı sağlam terk etmek, bir pizzayı tek başına yemeye karar vermek hamakta yatmak ve yazılı bir projeyi sonlandırmak.
Hammocks.
Hamak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]