English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hardship

Hardship translate Turkish

522 parallel translation
Over this Pass men faced untold misery and hardship.
Bu geçitte insanlar sonsuz sefalet ve zorlukla karşılaştılar.
Now they were homeward bound and they were leaving the hardship and toil of Alaska to live in the land of milk and honey.
Eve dönüyorlar. Alaska'nın zor şartlarına veda ettiler. Süt ve bal diyarında yaşamak için.
No great trail was ever blazed without hardship.
Büyük keşiflerin her zaman meşakkati olmuştur.
I don't mind hardship as long as it's for his sake.
'Sake'içilir olduğu sürece sıkıntıları önemsemem.
I shouldn't have caused you hardship.
Senin üstüne bu ağır yükü bindirmemeliydim.
Your hardship encouraged me.
Senin darlık içinde olman beni cesaretlendirdi.
" where no hardship e'er befalls.
" zorlukların uğramadığı yer.
It means danger, great hardship anyhow.
Bu tehlikeli ve meşakkatli olacak.
You suffered hardship for me
Benim için çok acı çektin.
I've nothing to offer you but a life of hardship and danger, but we'd be together.
Sana zor ve tehlikeli bir hayattan başka bir şey veremem ama birlikte oluruz.
It'll work no hardship on me.
Benim için hiç fark etmez.
This is the reward for all your hardship
Bu tüm o sıkı çalışmanın bir ödülü.
For five long years we lived through such hardship and suffering
5 uzun yıl boyunca birçok zorluk ve acıyı atlattık.
He has no experience but having gone through much hardship we are together again
Hiçbir tecrübesi yoktu ama böyle zorlukları atlatmış olduktan sonra tekrar beraberiz.
[Man] Hardship is all she ever gave to me
# Bana tek verdiği cefa oldu #
Work again, work to wipe out the memory of idleness and hardship.
Yine iş başı yapıldı. Aylaklık günleri, zorlukların anısını silmek için çalışıldı.
" Don't tell me life in the Dakotas was hardship.
" Dakota'lardaki hayat zor demeyin.
A great reality that will eventually... triumph over hardship and privation.
Bu büyük gerçeklik en sonunda her türlü zorluk ve mahrumiyet olmasına rağmen zafer kazandı.
It's a great hardship because I like to get around.
Zor geliyor çünkü gezip tozmayı severim.
We shall endure hardship.
Güçlüklere dayanacağız.
Hardship doesn't add up.
Böyle yapması saçma değil mi?
A cold man like you never gets the hardship of humans!
Senin gibi duygusuz biri insanoğlunun cefasını asla anlayamaz!
It's a life of suffering and of hardship and uncompromising devotion to your oath and your duty.
Bu, zorluğun, acı çekmenin görevine ve yeminine koşulsuz olarak kendini adamanın yolu.
But I'd put up with any hardship just to keep you under this roof.
Ama seni bu çatı altında tutmak için her türlü zorlukla başa çıkabilirim.
AFTER TEN YEARS, THE YOUNG CHILDREN HAVE DEVELOPED INTO STURDY YOUNG ADULTS IN SPITE OF THEIR LONG HARDSHIP AND MISERY.
On yıl ardından, uzun süren sıkıntı ve ıstıraplarına karşın küçük çocuklar dayanıklı gençler haline geldi.
I understand their attitude towards hardship - they grin and bear it
Zorluklarla nasıl baş edebildiklerini anladım : Gülüp geçiyorlar.
I hate to see a hardship worked on any man.
Hiç kimsenin zorda kaldığını görmekten hoşlanmam.
I thought you'd have some defense, some tale of hardship. Your mother ran off when you were young. Your father beat you or something.
Zor zamanlar geçirdiğinize dair bir hikayeniz olacağını, annenizin sizi bıraktığını veya babanızın sizi dövdüğünü sandım.
Leaving won't be exactly a hardship.
Ayrılmak mesele değil.
But at least it'll work no hardship on you to be free of the bothers of my affairs.
Fakat en azından benim sorunlarımın sıkıntılarından kurtulmana bir güçlük çıkarmayacaktır.
- And under extraordinary hardship.
- Aynı zamanda bin bir zorlukla elde ediliyor.
I'm sorry for the hardship and... the humiliation that we've...
Verdiğimiz zahmet için özür dilerim. Ve size hissettirdiğim...
So this is man's future : to bask in the sun, bathe in the streams and eat the fruits of the Earth, work and hardship forgotten.
Demek insanın geleceği bu : güneşlenmek, nehirde yıkanmak ve dünya meyvelerini yemek. Tüm işler ve dertler unutulmuş.
Spare our son Sancho no hardship or danger... but teach him also that peace, not war, is the real task of a king.
Oğlumu tehlikelerden ve sıkıntılardan koru. Ve ona savaşı değil de barışı öğret. Bir kralın gerçek görevi olan barışı...
Endure pain and hardship in silence.
Acıya ve zorluğa sessizlikle katlan.
I'll endure hardship for you as long as I live.
Senin için yaşadığım sürece her sıkıntıya katlanırım.
Surely that must have been his greatest hardship?
Kesinlikle bu onun en büyük sıkıntısı olsa gerek?
She hasn't experienced hardship in this world. I mean, she's spoilt. She doesn't know what poverty is.
Yani bu dünyada sıkıntı görmemiş, yani nazlı büyütülmüş yani yokluğun ne olduğunu bilmeyen bir insan var karşımızda.
You've served well through many years of hardship.
Pek çok zorlu seneler boyunca iyi hizmet ettin.
Everyone's enduring hardship.
Herkes zorluklara dayanıyor.
If... it were just me, I would endure any bitterness and hardship, but to think that it might affect the life of the future generation...
Eğer bir tek ben olsaydım, üzüntüye ve her acıya katlanırdım. Ama yeni neslin yaşamının etkileneceğini düşündüğümde...
After the war, my mother suffered hardship and committed suicide in the wake of a nervous breakdown by hanging herself down from the staircase at the store.
Savaştan sonra, annem çok zorluklar yaşadı,... bir sinir krizinin ardından mağazanın merdiven boşluğunda kendini astı.
It was getting closer and closer, that special moment, for which so much work had been done and so much hardship endured,
O özel an gittikçe yaklaşıyordu, uğruna bu kadar çaba harcanan ve güçlüklere katlanılan,
It's no hardship to miss a meal occasionally.
Arada sırada bir öğün atlamak çok da zor değil.
Of course, he found this a great hardship.
Tabii ki bunu çok zor buldu.
End disease, hunger, hardship.
Hastalık, açlık ve zorluklara son vermeyi.
It was a desperate hardship, of back-breaking toil, and then a divine providence graced our genius and our dedication with the power of powers, and through it our every need instantly materialised.
Umutsuz bir zorluk, bir tükenmişlik vardı, sonra güçlerin gücüyle bizim adanışımız ve dehamız sonucu yüce bir sağgörü kazandık, her ihtiyacımız anında gerçekleşti.
I've had all kinds of hardship.
Her türlü sıkıntıyı yaşadık.
To restrict a segment of the population to such hardship is unthinkable in an evolved culture.
Nüfusun bir bölümünü böyle sıkıntıya mahkum etmek düşünülemez.
Spare our son no hardship or danger.
Oğlumu tehlikelerden ve sıkıntılardan koru.
Think of the years of suffering, deprivation and hardship among those awful savages.
O yabaniIer arasnda yIIardr çektigi strap ve mahrumiyeti bir düsün.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]