English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Harmless

Harmless translate Turkish

2,312 parallel translation
This is all just some harmless fantasy.
Bu sadece küçük zararsız bir fantezi.
claire may be a bit touched, but she seems perfectly harmless.
Claire biraz deli olabilir ama zararsız görünüyor.
They're dorks but they're harmless.
Aptaldırlar ama zararsızdırlar.
It says that the males are harmless, except for they create the sores that the females bore into and then they lay their eggs and multiply.
Erkeklerin zararsız olduğunu söylüyor. Sadece yara yapıyorlar ve yaralara yerleşen dişiler buraya yumurtalarını bırakır sonra da çoğalıyormuş.
Kissing is harmless.
Öpüşmenin bir zararı olmaz.
He's harmless.
Zararsızdır.
Okay, a lot odd, but she was harmless.
Tamam, oldukça sıradışı, ama zararsız.
And you add unrefined molasses to contaminated soil, and it breaks down the TNT into harmless molecules.
Kirlenmiş toprağa ham melas koyarsan, TNT'yi çözerek zararsız moleküller hâline getirir.
Most voices are harmless, especially at the onset.
Çoğu sesler, özellikle başlangıçta, zararsızdır.
I'VE GOT A FEW DRUNK AND DISORDERLIES, BUT HE SEEMS HARMLESS.
Birkaç küçük olay çıkarmış ama önemli değiller.
Chris is harmless.
Chris zararsızdır.
No, you're just a harmless Cullen.
Hayır, sen sadece zararsız bir Cullen'sin.
It paralyzes, but harmless. Also CCTV, both inside and out.
İçerdeki ve dışarıdaki güvenlik kameraları da...
It's gonna be a shock to their brain, but it's harmless.
Zarar vereceğiz.
It's harmless.
Fakat acı vermeyecektir,
IT WAS HARMLESS.
Zararsızmış.
It's harmless.
Bir zararı olmadı.
But he has pneumocystis, a harmless bug that's everywhere and never makes anyone sick, unless they have a compromised immune system.
Ama her yerde olan, zararsız, kimseyi hasta etmeyecek pnömosit dışında bir şey yok. Tabii zarar görmüş bir bağışıklık sistemi yoksa.
? only offered you a harmless little drink.
Sana yalnızca zararsız bir kadeh içki teklif ettim.
- Creepy, funny, harmless.
- Ürpertici, komik, zararsız.
He's harmless.
O zararsızdır.
Well, most of the house were locked in the drawing room, Mr. Serrocold here with a gun pointed by the harmless Edgar Lawson
Evdekilerin çoğu salondaydı ve Bay Serrecold da o zararsız denilen Edgar Lawson tarafından silahla tehdit ediliyordu.
They're useless but harmless.
Bir işe yaramıyorlar ama bir zararları da yok.
It seemed a harmless thing to do.
Bana zararsız gibi göründü.
But the Chastity Girls are harmless.
Ama bu İffet Kızları gerçekten zararsızlar.
Eli Loker, Ria Torres. He's harmless.
Eli Loker, Ria Torres.
He's harmless.
Zararsız o.
Oh, he's harmless.
- Zararsız bir şey.
She looks harmless.
Zararsız gibi görünüyor.
Now the plastic in our bomb casings is completely harmless.
Bomba kaplamasında kullandığımız plastik malzeme tamamen zararsız.
They were harmless to the children who received them.
Onu alan çocuklar için zararsızdı.
Harmless. They can't hurt you.
Seni incitemezler, tamam mı?
And just for good measure, there is a metal plate that renders the bullet harmless.
Arada da kurşunu zararsız hâle getiren metal bir katman bulunur.
IT PARALYZES, BUT HARMLESS.
Geçici olarak felç yaratıyor fakat zararsız.
BUT IT'S HARMLESS.
Zarar vereceğiz.
IT'S HARMLESS,
Fakat acı vermeyecektir,
Those two are harmless.
O ikisi zararsız.
I mean, it might seem harmless now, but eventually, you'll want more.
Şu anda zararsız gibi gözüküyor, er veya geç daha fazlasını isteyeceksin.
Took me an hour and a half to get to him. Two hours to dig around it, render it harmless and get him out.
Ona ulaşmam bir buçuk saat sürdü, etrafını kazmam iki saat, zararsız hale getirdim, ve onu oradan çıkardım.
You're threatened by a cute, harmless baby?
Sevimli, zararsız bir bebekten mi korkuyorsun?
It's harmless.
Zararsızdır.
They're harmless, just blanks.
Hayır, hayır, hayır, zararsızdırlar.
Hill may have strange religious beliefs, But he's harmless.
Hill'in tuhaf bir inancı vardır ama zararsızdır.
They are harmless.
Zararsızlar ve bana tapıyorlar.
Sorry, they are harmless
Kusurlarına bakmayın, zararsızdırlar.
The saline is harmless, your body will simply absorb it.
Tuz zararsızdır, vücudunuz emecek sadece.
But here, it evolved into a harmless, graceful wanderer.
Fakat burada, o değişerek zararsız, zarif harikalar arasına girdi.
It was a harmless click of the mouse.
Farenin küçük bir tıklamasıydı o kadar.
I... it was just a few nights of harmless fun.
Sadece birkaç gecelik zararsız eğlenceydi.
Garret is harmless.
Biz de öldük.
It's harmless, Sir.
Zararsız efendim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]