English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Harnessing

Harnessing translate Turkish

105 parallel translation
I'd like to talk with you sometime, sir and tell you about my idea for harnessing a life force.
Bir gün sizinle yeni bir enerji hakkına konuşmak isterim.
Advances in the harnessing of nature... were not yet matched by a corresponding... liberation of everyday life.
Henüz doğanın kullanımındaki gelişmelere eş bir... günlük yaşam özgürleşmesi yoktu.
travel hours and harnessing', unharnessin', caring'for horses, loading', unloading', bedding', guard duty, poor drinking'water, order of wagons in march, and, might I add, in addition to no whiskey ration whatsoever in a whole cargo of whiskey. Now, suppose these grievances of yours aren't answered?
... yolculuk süreleri, atları eyerleme, koşumları çıkarma, atların bakımı, yükleme, boşaltma, yatacak yer, nöbet, kötü içme suyu, intikal esnasında arabaları düzene sokma ve ilaveten diyebilirim ki bütün yükü sadece viski olan bir konvoyda hiç viski verilmemesi.
This same middle-class which, in 1955, had accepted oligarchic hegemony, tried with Frondizi, 3 years later, an intermediate policy, aiming at harnessing the proletariat In new industrial sectors.
1955'de oligarşik hegemonyayı kabul eden aynı orta sınıf 3 yıl sonra Frondizi ile, işçi sınıfını yeni endüstriyel sektörlerde kullanmayı amaçlayan orta yol bir politika denedi.
It makes a man a better man, a great athlete a superathlete, by harnessing all his strength.
İnsanı daha iyi bir insan yapıyor, tüm gücünü kullanarak iyi bir atleti bir süper atlet yapıyor.
We like to call it "harnessing hate."
Buna "Nefretten istifade etme." demeyi seviyoruz.
I'm harnessing my Chi.
Benliğimi topluyorum.
Harnessing that aggression into a team effort to achieve perfection!
MUKEMMELLiYETE ULASMAK iCiN SALDIRGANLIGINIZI TAKIM RUHUNA YANSITMAKTIR!
Its ultimate purpose is the complete mastery of mind over the material world, the harnessing of the forces of nature to human needs.
İlerlemenin nihaî amacı, aklın maddesel dünya üzerindeki hakimiyetini tamamen sağlamak ve doğanın gücünü, insanoğlunun ihtiyaçları doğrultusunda kullanmaktır.
Since childhood, Tesla had dreamed of harnessing the power of the great natural wonder called Niagara Falls.
Tesla çocukluğundan beri, bir büyük doğa harikası olan Niagara Şelâlelerinin gücünden faydalanabilmenin hayallerini taşıyordu.
The Ottomans are the first major force to actually develop new ways of harnessing gunpowder to the cause of military expansion in creative ways.
Osmanlılar, barutu geliştirerek ve yeni şavaş teknikleri kullanarak askeri ilerlemenin önünü açtılar.
Harnessing gravity fields for anti-proton catalyzed fusion.
Anti-proton kataliz füzyonu için, yerçekimi alanı bağlantı takımı.
The Initiative represented the government's interests in not only controlling the otherworldly menace, but in harnessing its power for our own military purposes.
Organizasyon hükümetin öbür dünyanın belalarını kontrol etmekle kalmayıp onların gücynü askeri amaçla kullanma arzusunu hayata geçiriyordu.
You know Roxton the windmill is one of the oldest and most reliable... ways of harnessing the incredible energy of nature.
Yel değirmenleri, doğanın muazzam enerjisinden yararlanmak için kullanılan en eski ve güvenilir yöntemlerden biridir Roxton.
I melted down the Rheingold, harnessing all its power into a single ring.
Ren Altını'nı erittim ve tüm gücünü tek bir yüzüğe hapsettim.
I melted down the Rheingold, harnessing all its power into a single ring.
Ren Altını'nı erittim, bütün gücünü bir yüzüğe hapsettim.
It's a matter of harnessing the energy of light.
- Işık enerjisini sürme meselesi.
Life then flourished, blanketing the earth with green plants... by harnessing energy from the Sun, using photosynthesis.
Hayat gelişerek toprağın üstündeki yeşil bitkiler güneşten aldıkları enerjiyle fotosentezi kullanmaya başladılar.
Not to mention the possibility of harnessing its power to heal.
İyileştirme gücünden istifade etmekten bahsetmiyorum bile.
We are harnessing the power of water to bring electricity to some of the smaller villages.
Küçük köylere elektrik getirmek için suyun gücünden yararlanıyoruz.
And this is a revolutionary new technology that does a great job of harnessing what is the oldest and most renewable energy resource available.
Bu, mevcut en eski ve en yenilebilir enerji kaynağını hasat eden devrimsel bir teknoloji.
It is an atomic bomb, it is a harnessing of the basic power of the universe.
Bir atom bombası, evrenin en temel gücünün çalışır duruma getirilmesi.
But many brilliant physicists remained in Germany, and Szilard was fearful it was only a matter of time before someone would find a way of harnessing the power of e = mc ² and make a bomb.
Ama pek çok dahi fizikçi Almanya'da kaldı ve Szilard birinin E = mc ²'nin gücünü kullanmasının bir yolunu bularak atom bombasını yapmasının sadece bir an meselesi olmasından çok korkuyordu.
And since that time I have dedicated my life to understanding and harnessing its true power!
O gece Gölgenin kanını aldım. Ve o günden sonra hayatımı kanın gerçek gücünü anlamaya ve toplamaya adadım.
By harnessing a quantum tunnel with an FTL factor of 36.7 recurring.
Yinelenen 36.7 FTL faktörüyle kuantum tüneli açarak.
Chloe's harnessing it to place those kids in a holding pen made up of ionic power.
Onları iyonik enerjiden yapılmış bir tür kalem hücresine yerleştiriyor.
It has to do with harnessing energy and projecting it to the outside world.
Doğal enerjiyi kullanma ve dış dünyaya yansıtma gücü olmalı.
Meditation is the pathway to your silent energy, and by harnessing your silent energy you will overcome your fear of flying.
Meditasyon sessiz enerjinize giden yoldur ve sessiz enerjinizi kullanarak, başarı korkunuzun üstesinden geleceksiniz.
Sammael has found a way of harnessing the collective energies from each of the Fallen.
Sammael, tüm Düşmüşlerin enerjisini toplu olarak kullanmanın bir yolunu bulmuş.
"I shall invent a new energy source... by harnessing radiation emitted from the Earth's core."
"Yeryüzünün çekirdeğinden yayılan radyasyonu kullanarak yeni bir güç kaynağı keşfedeceğim."
Look, harnessing power from the ZPM is tricky.
SNM'den güç çekmek zor bir iş.
Weather is the most untamable force in the planet. I can't imagine any technology harnessing it.
Hava, kontrol edilemeyen bir tabiat gücüdür, bunu hangi teknoloji kendi yararına kullanabilir?
Harnessing that same power could mean a virtually limitless and self-sustaining source of energy without producing any greenhouse gases.
Bu gücü kontrol altına almak, neredeyse sınırsız, kendini sürdürebilen ve sera gazı üretmeyen bir enerji kaynağı bulmak anlamına gelebilir.
" It can be postulated that the completion of the BLECE project hinges on the system harnessing the Satsui no Hado, a power that lies dormant in this particular subject.
" BLECE projesinin başarıya ulaşması için Satsui no Hado'yu kullanması gerekiyor bu güç de belirli bir kişinin içinde sessizce barınmakta.
Harnessing the Satsui no Hado?
Satsui no Hado'nun kullanılması mı?
The BLECE device provides a method of harnessing human energy to cause a cyclical chain reaction...
BLECE cihazı insan enerjisini kullanarak döngüsel bir zincirleme reaksiyon oluşturuyor.
Harnessing my chi.
Hamaratlığım tuttu.
And the harnessing of wind.
Ve rüzgar enerjisi.
A wave farm off Scotland is harnessing the ocean's energy.
İskoçya'daki bir çiftlik okyanusun gücünden yararlanıyor.
And by taking on this project, she is making my simple dream of harnessing the powers of the sun a reality.
Bu projeyi başlatarak benim hayalim olan güneşin gücünü gerçekten kullanmamızı sağlayacak.
and the people have sought prosperity by harnessing the power known as'aer'.
İnsanlar, zafere ulaşma umuduyla "aer" denilen bir temel enerji kaynağını kullanmaya başladılar.
During the campaign Barack Obama used the Internet like no other candidate before him, harnessing the energy of millions of his supporters.
Kampanyası süresince Obama interneti kendinden önceki bütün adaylardan fazla kullanarak, milyonlarca destekçisinin enerjisini yönlendirdi.
These leaves are wonderful machines, nature's way of harnessing the power of the sun.
Yapraklar Güneş enerjisini doğal olarak işleyen harika birer makine gibidirler.
Understanding and harnessing the vacuum turned out to lead to a wealth of new technologies that we just take for granted today.
Yokluğu anlamak ve dizginlemek bu gün karşılıksız üzerine konduğumuz teknoloji zenginliğine dönüştü.
But all the technological innovations that came from harnessing the vacuum would pale into insignificance when compared to what scientists would soon find out about the fundamental nature of reality.
Fakat vakumu zaptetmekten kaynaklanan bütün teknolojik yenilikler, bilimadamlarının gerçekliğin temel doğası hakkında bulduklarıyla karşılaştırıldığı zaman teferruata dönüşecekti.
But harnessing the microscopic world is helping NASA tackle one of its biggest problems.
Ama mikroskobik dünyadan yararlanmak NASA nın en büyük problemlerinden biriyle mücadelesine yardım ediyor.
But now we're going even further, harnessing the microscopic secrets of the natural world to design completely new, man-made structures...
Ama şimdi, daha ileri gidip, doğanın, mikroskobik sırlarından faydalanılarak tamamen yeniden imal edilen insan yapımı..
We're actually harnessing the power of the impact to build larger biologically relevant molecules.
Biz aslında darbenin etkisini daha büyük biyolojik moleküller inşa etmek için kullanıyoruz.
By harnessing the power of psychic energy, the lines of time have begun to recede.
Tamam, bir bahane uydururum.
[Ethan] : We're harnessing the force... of sunlight!
Güneş ışığının gücünü kullanalım!
that harnessing interesting amounts of it will essentially be impossible.
ya da bir tür enerji alanı ve oldukça düşük yoğunluklu bu yüzden de büyük miktarlarda depolamak, hacimsel olarak imkânsız olacaktır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]