English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Harpoon

Harpoon translate Turkish

240 parallel translation
I won't get rich, but I won't be sitting around, picking my teeth with my harpoon.
Zengin olamam ama, en azından boş boş oturup, zıpkınımla dişlerimi temizlemem. Belki de şanslıyız.
Get me a harpoon, quick.
Bana bir zıpkın bul, çabuk.
But if you're wrong, this harpoon will correct any mistakes.
Ama eğer yanıldıysan, bu zıpkın tüm hataları düzeltir.
Art thee the man to pitch a harpoon down a whale's throat and jump after it?
Peki bir balinaya zıpkın atıp sonra peşinden atlar mısın?
My harpoon yours.
Zıpkınım senin.
You're getting to be all the things you used to harpoon.
Bir zamanlar yerden yere vurduğun şeylere dönüşüyorsun.
A woman throws a harpoon into you, and you go where she pulls.
Bir kadın sana bir zıpkın fırlatır ve nereye çekerse oraya gidersin.
He always went down to help him carry the lines, the gaff and harpoon and the sail that was furled around the mast.
Misinayı, zıpkını ve göndere sarılmış yelkeni taşırken her zaman ona yardıma koşardı.
Though he was sure no local people would steal the old man thought a gaff and a harpoon were needless temptations to leave in a boat.
Etraftan kimsenin çalmayacağına emin olmasına rağmen yaşlı adam zıpkını ve kancayı açıkta bırakarak kimseyi gereksiz yere günaha teşvik etmek istemiyordu.
Eat it until the point of the hook goes into your heart and kills you then come up nice and easy and let me put the harpoon into you.
Kancanın ucu kalbine ulaşıp seni öldürene kadar ye onu. Sonra kolayca yüzeye çık ki ben de zıpkını sana vurayım.
A lost harpoon? A broken knife?
Kayıp bir zıpkın, kırılmış bir bıçak mı?
This is a harpoon canon effective at a range of 100 yards.
Bir zıpkın topu, yaklaşık 90 metreye kadar etkili.
At this height they may harpoon us, but they can't get us on any radar.
Bu irtifada bizi vurabilirler, ama radarlarında göremezler.
She raises her harpoon and fires. Peng!
Zıpkınını kaldırıyor ve fırlatıyor.
Get me the harpoon.
Zıpkını getir.
He threatened me with a harpoon, and I was about to jump overboard.
Beni zıpkınla tehdit etti, bende neredeyse suya atlayacaktım.
Hey, here is his harpoon!
Hey, işte zıpkını!
If you treat the villagers bad, my harpoon will be aimed true and send you to Hell!
Köylülere kötü davranırsan, zıpkınım gerçek hedefini bulup, seni cehenneme yollayacak!
But aren't you afraid of Conan's harpoon?
Conan'ın zıpkınından korkmuyor musun?
Set your harpoon. Follow me on the next pass.
Zıpkını hazırla ve beni takip et.
Activate harpoon.
Zıpkını hazırla.
We'll set harpoon.
Zıpkını hazırlayın.
Give me a harpoon.
Zıpkını ver.
- Harpoon gun?
- Zıpkın tüfeği?
Now, I don't know if anybody ever tried a rocket-powered harpoon before, so I figure it's about a 50-50 chance it'll fire off or blow up.
Daha önce kimse roket tipinde bir zıpkın denedi mi bilmiyorum düşünüyorum da 2 olasılık var. Ya işe yarar ya da elimizde patlar.
- The American film Harpoon mirrors that we offer you, the bourgeois society where the dollar's the alpha and omega of life.
"Aynalar" adlı bir Amerikan filmiyle yayınımız devam ediyor. Sosyetik yaşamın içyüzünün gözler önüne serildiği paranın baştan sona hüküm sürdüğü hayatlar.
Harpoon... " Yeah.
Harpoon... " Evet.
Dad's all torn up and Mom's got a harpoon thing in her neck.
Babam tamamen paramparça oldu ve annemin boynunda zıpkın şeyi var.
i don't have a harpoon.
Bir zıpkınım yok.
Maybe somebody'll harpoon you.
Belki birileri senide tekneye alır...
You're supposed to harpoon the goddamn dummy.
Şu lanet maketi zıpkınlaman gerekiyordu.
Damn. My harpoon.
Kaçırdım.
Alice, Harpoon is launched.
Alice, Harpoon ateşlendi.
Harpoon, I don't know if the president will reach Andrews.
Harpoon, başkan Andrews'a ulaşacak mı bilmiyorum.
You and Harpoon take it from here.
Sen ve Harpoon sonrasına baksın.
Did Harpoon pick up the secretary of interior?
Harpoon İçişleri Bakanı'nı buldu mu?
We're not even sure Harpoon's after the right guy.
Harpoon'un doğru adamın peşinde olduğundan bile emin değiliz.
Mr President, Harpoon.
Sayın Başkan, Harpoon.
Harpoon, do you think I'm scared?
Harpoon, korktuğumu mu düşünüyorsun?
Did Harpoon give you the signal code?
Harpoon sinyal kodunu verdi mi?
With all due respect, I'd run this past Harpoon first.
Saygısızlık etmek istemem ama ben olsam Harpoon'la başlardım.
Harpoon reporting, sir.
Harpoon rapor veriyor, efendim.
Dad's all torn up and Mom's got a harpoon thing in her neck, and they're getting bigger.
Babam yaralı ve annemin boynuna zıpkın gibi birşey saplandı, ve onlar gittikçe büyüyorlar.
Have you ever heard the sound a whale makes with his big harpoon?
Hiç, bir balinanın zıpkınlandığı anda ki çıkardığı sesi duydun mu?
I have a harpoon locked on.
Hedefe kilitli bir zıpkınım var.
We believe there's 1 5 harpoon cruise missiles still aboard... ... and 32 Tomahawks.
Hala 15 zıpkın misili ve 32 Tomahawk Füzesi var.
Somebody ought to stick a harpoon in you, you big whale.
Seni birisi zıpkınla vursa iyi olacak, koca balina.
A mini-harpoon?
- Bir mini zıpkın mı?
Eddie, get the harpoon line.
Dineen, zıpkın ipini al.
Is that a harpoon?
Zıpkın mı o?
Give me a harpoon,
Bana bir zıpkın verin!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]