Hate to break it to you translate Turkish
366 parallel translation
Hate to break it to you, but you got a spinal injury.
Sana söylemek istemezdim, evlat. Ama belkemiğinde zedelenme var.
Hate to break it to you, Billy, but you're not a street fighter anymore.
- Seni o labortuvar farelerinden biriyle tutuklanırken gördüm. Seni üzmek istemiyorum Billy ama artık sokak dövüşçüsü değilsin.
I hate to break it to you, but this is Knoxville.
Sana söylemek istemezdim ama Knoxville'desin evlat.
Well, gee, Eddie, I hate to break it to you, but what do you think actresses do in their dressing rooms?
Peki, gee, sana kırmak istemem Eddie,, ancak oyuncu kendi soyunma odalarında ne düşünüyorsunuz? Bilmiyorum. .
I hate to break it to you, Dr. G but an Angel wouldn't be caught dead on a rice burner.
Söylemek istemezdim ama bir çete elemanı bu hurdayı asla kullanmaz.
I hate to break it to you, Larry, but if Mr. Burns wants to see a stranger he will observe him through a telescope.
Geri çevirmekten nefret ediyorum Larry... ama eğer Mr.Burns bir yabancıyı görmek isterse önce onu çok güçlü bir teleskopla gözlemler.
Mr. Mayor, I hate to break it to you... but your city is infested with bears!
Bay Başkan, bölmekten nefret ederim ama şehriniz ayılar tarafından işgal edilmiş.
I hate to break it to you, but you're male.
Seni de dahil etmek istemezdim, ama sen de erkeksin.
- Well, I hate to break it to you, Peter Pan, but some of us are already dealing with those problems.
- Well, I hate to break it to you, Peter Pan, ama bazılarımız zaten bu problemlerle cebelleşiyor.
I hate to break it to you, but a fast car can be a real turn-on.
Bunu sana soylemekten nefret ediyorum, hızlı bir araba bir cok kapıyı acar.
I hate to break it to you, but there's no such thing as chronic cubicle syndrome.
Şevkini kırmak istmem ama kronik kübik sendromu diye birşey yok.
I hate to break it to you, but you don't have the build or the look for it.
Hayır, seni üzmek istemezdim ama buradaki sorun şu ki sende ne böyle bir vücut ne de böyle bir görüntü var. Bu adamlar devasa.
I hate to break it to you, man, but, uh, it's just a bet.
Seni bozmaktan nefret ederim fakat bu sadece bahis.
- Well, I hate to break it to you, Jason, but I don't know how to shut down a neutron reactor, and unless you took a Learning Annex course I don't know about, I'm pretty sure you don't know how to shut down a neutron reactor, either.
Sana söylemek istemezdim, fakat ben nötron reaktörün nasıl kapatıldığını bilmiyorum, ve şayet kurs almadıysan, senin de bilmediğinden eminim.
I hate to break it to you, but you'll probably end up Cool Headwaiter Guy.
Bunu sana söylemek hoşuma gitmiyor ama, büyük bir olasıIıkla havalı bir garson çocuk olacaksın. Havalı olayım.
Grams, I hate to break it to you but you were showing off a bit more than just team spirit.
Grams, seni kırmayı hiç sevmem ama sen, takım ruhundan biraz daha fazlasını sergiliyordun.
I hate to break it to you, but you were never that good-looking to begin with.
İtiraf ediyorum, sen hiç bir zaman birlikte bişeyler yapılabilecek kadar iyi görünümlü değildin.
I hate to break it to you, but your entire belief system is based on a myth.
Sizi kırmak istemem ama tüm inanç sisteminiz sadece bir mitten ibaret.
What makes you think that your landlord is the killer? Crawford, I hate to break it to you, but that weed's been dead for at least two weeks.
Size ev sahibinizin katil olduğunu düşündüren nedir? Crawford bunu söylemekten hoşlanmıyorum, fakat o elindekinin en fazla 2 haftası var.
I hate to break it to you, but you guys lost.
Seni kırmak istemezdim ama, Ama siz kaybettiniz.
I hate to break it to you, O impotent one, but you're not the Big Bad any more.
Yüce İktidarsız, ama artık pek de kötü değilsin. Yaramaz bile sayıImazsın.
I hate to break it to you Ned, but no one asked you to.
Bunu söyleyeceğim için üzgünüm ama isteyen de olmadı zaten.
I hate to break it to you, the horse, the cliff.
Bunu söyleyeceğim için üzgünüm ama... At, uçurum falan.
Victor, I hate to break it to you, but your name didn't even come up.
Kalbin kırılacak ama adın bile anılmadı.
I hate to break it to you, but some people actually like nice guys.
Bunu söylediğim için kusura bakma, ama kimileri iyi adamları sever.
Well, I hate to break it to you, Max, but you're never gonna be a regular anything.
Sana bunu söylemekten nefret ediyorum Max ama hiçbir zaman normal birisi olamayacaksın.
Gang, I hate to break it to you, but Manticore was not attacked.
Ekip, size açıklayan ben olmak istemezdim ama Manticore saldırıya uğramadı.
I hate to break it to you guys, but Moya and Pilot are for it
Sizi bölmek istemem çocuklar ama, Moya ve Pilot bundan yana
I hate to break it to you, but I don't think he's after your money.
Seni kırmak istemem, ama senin paranın peşinde olduğunu sanmıyorum.
I hate to break it to you, but I'm fresh out.
Bunu söylemekten nefret ediyorum ama sanırım hepsi tükendi.
OH, I HATE TO BREAK IT TO YOU, BUT YOUR OLD JOB'S BEEN FILLED.
Bunu söylemek istemezdim ama yerine biri alındı.
I hate to break it to you, but Showbox is 18 and over.
Showbox'a girmek için 18'inden büyük olmak lazım.
I hate to break it to you, but this junk is not music!
Seni kırmaktan nefret ediyorum ama, bu boktan şey müzik değil!
Well, I hate to break it to you, Tony, but Gibbs can be wrong sometimes.
Söylemek istemezdim Tony ama Gibbs de bazen yanılabilir.
Kimber, I hate to break it to you... but no plastic surgeon does surgery after 6 : 00 on a weekday.
Kimber, bunu söyleyen olmaktan nefret ediyorum ama hiçbir cerrah, iş günlerinde 6 : 00'dan sonra ameliyat yapmaz.
I hate to break it to you, honey, but it's not our fault!
Sana bunu söylemeyi istemezdim hayatım ama bizim hatamız değil. Gidelim.
You know, I'd hate to break it to you, but I think your boy Dante panicked.
Bunu söylemekten nefret ediyorum ama bence senin çocuk Dante panikledi.
I hate to break it to you, but everybody's breathing here.
Size bildirdiğim için üzgünüm, fakat buradaki herkes nefes alıyor.
- I hate to break it to you, but she's right.
Söylemek çok acı ama karın haklı.
I hate to break it to you, but I don't stand a chance here, OK?
Bunu söylemek hoşuma gitmiyor, ama hiç şansım yok, tamam mı?
Jesus is never mad at us if we live with him in our hearts. I hate to break it to you, but he is.
- Bu şekilde bölmek istemem, ama döner.
- Hey, Jennifer. I hate to break it to you... but I can't hire you if you're pregnant.
Jennifer, üzgünüm ama hamileysen seni işe alamam.
Gentlemen, I hate to break up the party before it gets out of hand... Some of you have to depart immediately. We have a crisis situation.
Baylar, partiyi böyle kesmek istemem ancak bazılarınız derhal ayrılmak durumundalar.
I hate to be the one to break it to you, Larry... but the concept of dirty money went out... when the Catholic Church got into banking 300 years ago.
Şunu kafana sok, Larry... Katolik kilisesinin 300 yıl önce bankacılığa girmesiyle birlikte... kirli para kavramı ortadan kalktı.
I hate to break the news to you, but this car's had it.
Kötü haberler vermekten nefret ederim, ama bu araba öyle bir şey.
I hate to be the one to break it to you, but Brenda from the newsroom got the job. - Brenda?
Roz, üzülerek söylüyorum ama o işe haberden Brenda'yı almışlar.
Look, I hate to break it down to you this way, but it's not'cause they love you, man.
Sana bu şekilde söylemek istemezdim ama seni sevdiklerinden değil.
I hate to break this to you, given your obvious level of enthusiasm but now it's time for the second course.
Heyecan seviyenize bakacak olursak size bu haberi vermekten nefret ediyorum ama sıra ikinci kısımda.
I hate to break it to you.
Ama bunu söylemek gerekiyor.
I hate to be the one to break it to you... but as a dream girl... you've got certain travel limitations.
Bunu söylemek kırıcı biliyorum ama... bir hayal kızı olarak... çok sınırlı seyahat limitlerin var.
Well, I hate break it to you, honey, but that kiss did absolutely nothing for me, either.
Evet, seni kırdım, tatlım ama bu öpücük Benim için de anlam iade etmiyor.