He can't be translate Turkish
2,983 parallel translation
He doesn't know it, but another life needs to be saved.
Haberi yok ; ancak kurtarılması gereken bir can var.
It could be hurtful to ask a cop who can't be a cop why he became the Paradise Police Chief.
Polis olamayan birine niye Paradise'ta polis şefisin diye sormak incitici olabilirdi.
What I do know is Dale can't be here when he comes back.
Ne bileyim o geri geldiğinde Dale burada olamamalı.
He can't be lying', boss not after a krantzing like that.
Yalan söylüyor olamaz, patron hele bir de bu şekilde Krantz'landıktan sonra.
And he can't be getting distracted, okay?
Ve dikkati dağıtıImamalı, tamam mı?
But he can't be as bad as you are now.
Ama şimdiki halin kadar değil.
Don't worry, dude. He's just pissed'cause someday a geek like you will be his boss.
Sıkma canını bişeyler sikmiştir onu
He can't be, he hates the daylight.
Olamaz, gün ışığından nefret ediyor.
And you can't be surprised he doesn't have a sense of humor.
Mizah duygusundan yoksun olması da şaşırtmamalı seni.
He's been gone for seven weeks, it can't be his.
Yedi haftadir burada degil, ondan olamaz.
And you can't be surprised he doesn't have a sense of humor.
Mizah duygusundan yoksun olmasi da sasirtmamali seni.
If he hasn't committed a crime, he can't be locked up.
- Eğer suç işlemediyse, hapse giremez.
He can't be alone, he needs me,
O yalnız kalamaz, bana ihtiyacı var.
So anyway, and then he said, "You have to stand up because performance can't be without me."
Ulay dayanamadı. Sonra bana dedi ki : "Bu performansı bensiz yapamazsın." Fakat ben bunu kabul etmedim.
They say he can't be killed.
Öldürülemez diyorlar.
Probably'cause he doesn't wanna be caught so he can drink a lot of blood for a long time.
Büyük ihtimalle yakalanmak istemiyordur. Böylece uzun bir süre bol bol kan içebilir.
When you first meet him, you think surely to God this man can't be as big a shit as he seems, but he is.
Onunla ilk buluştuğunda, bu adam göründüğü kadar boktan olamaz diyorsun ama öyle işte.
He can't be out of there.
Onu götüremezsin.
You can't sit. He's gonna be here in two minutes.
Oturma, iki dakikaya burada olacaklar.
He can't be that annoying.
Bu kadar rahatsız edici olamaz.
This can't just be because he's pissed.
Bunun sebebi kızgınlık olamaz.
I can't believe he still says "Hells yeah" all the time.
Hala "Tabii be" dediğine inanamıyorum.
He was born back in China before his dad got his citizenship, so he can't be president or vice president.
Babası daha vatandaşlık alamadan Çin'de doğmuş yani ne Başkan olabilir ne de Başkan Yardımcısı.
But I can send him some place where he won't be able to use his powers.
Ama güçlerini kullanamayacağı bir yere gönderebilirim.
Come on, he can't be that far.
Haydi. Fazla uzaklaşmış olamaz.
I-I don't- - I can't imagine he'd be thrilled to have that conversation.
Bu konuşmanın onu pek heyecanlandıracağını sanmıyorum.
Gotta cut his hands off, pull his teeth ; he can't even be identified.
- Ellerini kesip dişlerini sökersek kimliği tespit edilemez.
That can't be, can it, since he's already been taken on?
Böyle bir şey olamaz değil mi? Ne de olsa zaten işe alındı.
No, he can't be by himself.
- Hayır, yalnız kalmamalı.
Ah, you gotta feed him, cos if you don't, he can be a right grumpy old sod.
Onu beslemelisin, bunu yapmazsan aksi bir moruk gibi ibneleşir.
Well, he didn't kill Carlos, but that doesn't mean he can't be useful to us. Uh... yeah.
Carlos'u o öldürmedi ama bu bize yararı olmayacak anlamına gelmiyor.
He can't be dead.
Ölmüş olamaz.
If he only caught a glimpse of you, he can't be sure what he saw, so all we got to do is find the guy and, uh, convince him it wasn't you.
Eğer bir anlık gözüne iliştiysen ne gördüğünden emin olamaz. Tek yapmamız gereken bu adamı bulmak ve... -... gördüğünün sen olmadığına ikna etmek.
Eric can't really be fired for his beliefs, can he? If he kept them to himself, no, he couldn't be.
Eğer bunu saklasaydı- -
Oh, it's nothing. He says that I can't be a good GP without getting involved with my patients.
Bir şey değil, dedi ki hastalarımla yakınlaşmadan iyi bir pratisyen hekim olamazmışım.
- Oh, come on, he can't be trying that with all our wives.
Hepimizin karısını sikmeye çalışmıyordur herhalde.
He can't be helped by your discipline, this must be dealt with by his own kind.
Sizin disiplininiz işlemez, kendi soyundan insanlar tarafından ilgilenilmeli.
But he won't be expecting'how incredibly taciturn and deflating I can be'in social situations.
Ama benim sosyal durumlar karşısında ne denli sessiz olup havasını söndürebileceğimi bilmiyor.
He can't be so bold.
O kadar cesur olamaz.
We can't just let them take him. He'll be killed.
Onu öylece götürmelerine izin veremeyiz.
He can't be saved from it any more than I can from mine.
Ben kendiminkinden nasıl kurtulamıyorsam, o da kurtulamaz.
It's just too bad that he can't be here to share his side of the story.
Sadece onun burda olmaması çok kötü olayı onun açısından dinlememek
I don't give shits for how he can be.
Nasıl olacağı umrumda bile değil.
A bent screw at Tramble, the kind of guy who put people together who ain't supposed to be. He might be the same kind of guy who can get them out.
Tramble'da çarpık bir çivi var, yan yana gelmemesi gereken kişileri yan yana getirebilecek biri, dışarı çıkmalarını da belki sağlamıştır.
He can't be having a baby!
Hayır! Çocuk sahibi olamaz!
He can't be having a baby!
Onun bebeği olamaz!
He can't be straight and single, cos then I'd stand a chance.
Hem hetero hem bekâr olamaz, çünkü o zaman bir şansım olabilirdi.
Apparently, she can't be activated unless he's present.
Anlaşılan o olmadan yetenekleri aktif olmuyormuş.
No, he can't be trusted.
Olmadı mı? Dur Cafer olmaz. O puşta güven olmaz.
Number two : he can't be alone with Bay or Daphne.
Kural iki : Bay veya Daphne ile yalnız kalamaz. Kural üç :
It proves he can't be trusted.
Güvenilemeyeceğini kanıtlıyor.
he can't be trusted 40
he can't be dead 21
he can't be far 20
he can't swim 20
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't be dead 21
he can't be far 20
he can't swim 20
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19