He can't see me translate Turkish
164 parallel translation
Excuse me, my friend, I can't see Mr Lestingois ; is he out?
Affedersiniz dostum. Bay Lestingois'i göremiyorum. Kendileri dışarı mı çıktı?
Can't you see he's got me covered?
Beni enselediğini görmüyor musunuz?
Shut up, can't you see he's trying to comfort me?
Kes sesini, beni avutmaya çalıştığını görmüyor musun?
- l guess he can't see me tonight.
Galiba bu akşam benimle görüşemeyecek.
Don ´ t you see that since he explained it to me, I can ´ t be near you without blushing?
Bana anlattığından beri, utanmadan senin yanında olamadığımı anlamıyor musun?
Well, after what he said when he came to see me last month it can't do any good making it public.
Geçen ay beni görmeye geldiğinde söylediklerini düşününce, dünya aleme ilân etmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
But he can't see me.
Ama göremez.
He told me : "What can we do so that the children won't see it?"
Bana : "Çocuklar görmesin diye ne yapabiliriz?" dedi
... and now I see a psychiatrist about five times a week, and he told me that, uh... well, he told me that I can't have sex except under certain conditions, and he said that it's a matter of time, it's a matter of time.
Şimdi haftada beş defa psikiyatrı görüyorum, o bana dedi ki bazı şartlar dışında cinsel ilişkide bulunamam. Bunun bir zaman meselesi olduğunu söyledi.
Do you know the name of a good hypnotist I can go and talk to and see if he could help me lay off these cigarettes before tomorrow night, or else Warren won't get that job, see?
Yarın akşamdan önce sigarayı bırakmama yardım edebilecek iyi bir hipnozcu adı biliyor musunuz? Yoksa Warren o işi alamayacak.
Worst that can happen is he starts to hear things that he don " t see... and rhyme his words just like me.
En kötü ihtimalle, görmediği şeylerin sesini duymaya başlar ve benim gibi kafiyeli konuşur.
Can't you see how fascinated he is by me?
Benden ne kadar etkilendiğini göremiyor musun?
- Than I asked him, because I can see he didn't tell me everything, I said "Comrade..." ... are you suspecting me?
Baktım ki bana her şeyi anlatmıyor, sordum ona : " Yoldaş benden mi şüphe ediyorsun?
He can't see me like this, alright?
o beni bu halde göremez, tamam mı?
It's too bad my boss can't see me now, He'd probably give me a raise.
Çok yazık, patronum beni göremiyor, bana büyük ihtimalle terfi verirdi.
He's me pal, he's me pal There ain't nobody else I can see
O benim dostum, o benim dostum Onun gibisini tanımıyorum
Can't he see what's inside of me?
İçimdekileri göremiyor mu?
He can't see me if I'm sitting down.
Oturursam beni göremez.
He can't see me if I'm sitting down.
Bir bakalım.
I can see and hear him, and he can see and hear me, but we can't interact physically.
Ben onu o beni görebiliyor duyabiliyorduk ama fiziksel iletişime geçemiyorduk.
He can't see me or hear me.
Beni ne duyabilir ne de görebilir.
Please, Vinnie, he can't see me like this.
Lütfen Vinnie. Beni bu şekilde görmemeli.
He won't let me see his files, but maybe he'll relax enough to drop his guard so that I can finesse a little information out of him.
Dosyalarını göstermez ama belki gardını düşürecek kadar rahatlar da.. .. ben de ondan biraz bilgi sızdırabilirim.
He doesn't believe I'm on the team because he can't see me during the games.
Takımda olduğuma inanmıyor çünkü maç sırasında beni kenarda görmüyor.
He can't see me here.
Beni burada görmemeli.
You don't think he can cross it out and write it better... so you can see it's for me, that we're friends?
Sence bunu karalayıp daha iyisini yazar mı... böylece bana ait olduğu görünse, yani arkadaş olduğumuz?
I'm afraid there won't even be a wedding if you can't get rid of that rotten habit, and he's just ordered me to see that you do!
O rezil alışkanlıktan kurtulmazsan korkarım nikâh bile olmayacak. Bana bunu emretti.
What do you mean, I can't see him? He's me son!
Ne demek göremezsin?
'He didn't ask me but I know all he can see are feet and knees.
Benden talep etmedi. Ama gördüğü tek şeyin dizler ve bacaklar olduğunu biliyordum.
He can't see me, or his sister.
Beni göremiyordu, ablasını göremiyordu.
Why can't he just phone and say he wants to see me?
Niye telefon edip beni görmek istediğini söylemez?
Yeah, you can get this guy out of my face. He hasn't even let me see my son yet.
Şu adamı alın yanımdan, oğlumu bile göremedim daha.
I CAN'T WAIT TO SEE KOWCHEVSKI'S FACE WHEN HE HANDS THIS BACK TO ME.
Bunu arkama uzattığında Kowchevski'nin suratını görmek için sabırsızlanıyorum.
I mean, sure, he can be obsessed with his work... ... and sometimes it's like... ... that he doesn't see me.
Yani, tamam, işine saplantı derecesinde bağlıdır ve bazen şey gibi olur sanki beni hiç görmüyormuş gibi.
But every time I see him I catch this look this slight look of recognition. But he says he can't remember me at all. Sammy, it's OK.
Ama onu her gördüğümde, tanıştığımıza işaret eden... bir bakış seziyorum... tabii hiç hatırlamadığını söylüyor.
He can't see me, and he's committing crime.
O beni göremez. Bakın suç işliyor.
He doesn't see me a lot, we can talk.
Kadraja çok girmiyorum, konuşabiliriz.
He told me to tell you he can't see you anymore.
Sana artık seni göremeyeceğini söylememi istedi.
- Are you sure he can't see me?
- Beni göremeyeceğinden emin misin?
No, let me ask Kyle when he gets back. And we'll see if we can't track her down for you.
Kyle döndüğünde ona sorarım... ve ona ulaşıp ulaşamayacağımızı görmüş oluruz.
I know he's grown since you last saw him, Kathy, but don't tell me you can't see the family resemblance.
Son gördüğünden beri epey büyüdüğünü biliyorum, Kathy, ama sakın aile benzerliğini göremediğini söyleme.
You can't know what it feels like... being free of that cage, to see the sky above me. All right, where is he, Mr. Kobold?
O kafesten çıkmanın, gökyüzünü görmenin nasıl bir şey olduğunu bilemezsiniz.
I can't explain. It's Agnès and her bullshit dealer. He's blackmailing me, see?
Açıklayamıyorum ama Agnès'in torbacısı bana şantaj yapmaya kalkıştı.
- But he didn't hurt me. - I can see why that might upset you.
- bu onun işi ama beni incitmedi
He can't see me, not like this.
Beni göremez, bu şekilde değil.
White's on my ass 24 / 7, I can't go back to work, I can't see Logan, and Joshua said he doesn't need me anymore.
White sürekli peşimde, işe geri dönemem, Logan'la görüşemem, ve Joshua artık bana ihtiyacı olmadığını söyledi.
"Nandu, have you given up booze and started drinking milk instead?" Not for me. lt's for Moti. Can't you see how skinny he's become?
Nando, içkiyi bırakıp süt içmeye mi başladın bana değil, Moti için, ne kadar korkutucu olduğunu görmedin mi?
He can't see me unless he passes his exams, and she tells him I'm dying.
Sınavlarından geçmeden beni göremez, ama ona benim ölüm döşeğinde olduğumu söylüyor.
- He can't see me.
- Beni göremez.
He can't see me, not at all.
Beni göremedi, önemli değil.
If your dad's such a great guy, I don't see why he can't start - treating me like a human being.
Baban o kadar harikaysa neden bana insan muamelesi yapmaya başlamıyor?
he can't swim 20
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't talk 39
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't talk 39