English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He didn't die

He didn't die translate Turkish

577 parallel translation
So, he didn't die after all.
Ölmemiş.
Kinkaid didn't have six months to decide if he wanted to die.
Kinkaid'in ölmek isteyip istemediğine karar vermek için 6 ayı yoktu.
- I'm sorry he didn't die.
- Ölmemesine üzüldüm.
He didn't die of anything catching, did he?
Yakalandığı bir hastalıktan ötürü ölmedi, değil mi?
He didn't die in battle.
Savaşta ölmedi.
And even when old Vince Wesley forced me to fight and his eyeball was hanging down on his cheek after and they didn't know whether he was gonna live or die you knew I had no way out.
Ve hatta yaşlı Vince Wesley beni kavgaya zorlamıştı da sonrasında gözünün yuvarlakları yanaklarından sallanıyordu ve insanlar yaşayıp yaşamayacağına karar verememişlerdi ama biliyorsun başka çarem yoktu.
- He didn't die of old age.
- Eceliyle ölmedi.
He says, "He didn't mean for him to die."
Diyor ki, "onu öldürme kastı yokmuş"
- He didn't die of indigestion.
Hazımsızlık değildi onu öldüren.
well He didn't die of old age.
Yaşlılıktan ölmedi.
Didn't he die or something?
O ölmemiş miydi?
He didn't die.
Ama ölmedi ki.
- He didn't die.
- Ölmedi ki.
- He pretended to, and of course, he didn't suffer, he didn't die, ect.
- Hayır, dediler. Yer gibi yapardı. Tabii, acı da çekmezdi ve ölmedi falan.
He didn't have to die for it.
Onun için ölmesi gerekmiyordu.
He didn't die of that.
Ölüm sebebi bu değildi ama.
But he didn't actually see him die...
Ama aslında ölümünü görmemiş...
GIRL 1 : He didn't die.
Ölmedi ya.
You have stated that our Lord Jesus Christ was hanged and not crucified, that he didn't want to die, and that he died against his will, that he was a sad person, and that he used to perform miracle-like acts to seduce the people.
Diyorsun ki, İsa Mesih asıldı ve çarmıha gerilmedi, ölmek istemedi ve iradesine rağmen öldü. Mutsuz bir insandı, ve mucize sanatını insanları ayartmak için icra etmeye alışkındı.
When he was about to die... He didn't finish sending out the telegram regarding the hiding place of gold
Ölmek üzereyken altını gizlediği yeri tarif eden telgrafı göndermeyi başaramamış.
He just hung there and he screamed, but he didn't die.
Orada asılı kaldı, çığlık attı, ama ölmedi.
Didn't he die in the Tu Village?
O Tu Köyünde ölmedi mi?
He didn't know when he was going to die.
Ne zaman öleceğini bilmiyordu ki.
He didn't dare dream his hero would die.
Ama bu çok mantıklı.
Even though he didn't die by my hands, he died because of me.
Onu ben öldürmediysem bile o benim yüzümden öldü.
I didn't want the President to think I would die while he was talking to me.
Baskan'n, kend ¡ s ¡ yle konusurken öleceg ¡ m ¡ düsünmes ¡ n ¡ ¡ stemed ¡ m.
He sure didn't look like someone who would die so fast
Bu kadar kolay ölecek biri değildir ama
Then... he moaned and groaned all night long but he didn't die until the next morning.
Sonra... bütün gece ağlayıp sızladı ancak ertesi sabaha kadar ölmedi.
Maybe he didn't die.
Belki de ölmemiştir.
Everybody thought he died, but he didn't die.
Herkes öldüğünü sandı, ama ölmedi.
He didn't die. Fire!
Ölmüştü.
We knew his son didn't die and all the things he did.
Para ve daha güçlü olmak insanı gözünü kör eder. Oğlunun ölmediğini biliyorduk.
He didn't die.
Ölmedi.
He didn't die of pneumonia or consumption.
- Ona ne oldu ki? O zatüree yada veremden ölmedi.
I hope he didn't die of anything catching.
Umarım bir hastalığa yakalandığı için filan ölmemiştir.
He didn't die then.
O zaman ölmedi.
They thought he was dead. But he didn't die until last month.
Öldüğünü düşündüler, ama geçen aya kadar ölmemişti.
You're the one... that's gonna make sure that he didn't die for nothing.
Onun boş yere... ölmediğini, kanıtlayacak olan sensin.
I didn't mean to kill your brother, but he didn't die in vain if that's any comfort.
Ama eğer içini rahatlatacaksa boşa ölmedi.
She said he didn't want to die although for some time it seemed as though he accepted it
Zaman zaman ölümü kabul ettiğini söylese de ölmek istemediğini söylemiş.
He didn't die of any breathing disease.
Solunum problemi değil.
What, he didn't die?
Ne, ölmedi mi?
Dan didn't die for anything. He didn't leave his goddamn guts on a goddamn trail in goddamn Ashaw Valley.
Bu saçmalığı kimseye söylemedim ve Dan de kimse için ölmedi.
He didn't die, did he?
- Babası ölmedi, değil mi?
I'd still be there if he didn't up and die.
Ölmeseydi hâlâ onun yanında çalışıyor olacaktım.
He didn't die of old age, either.
Yaşlılıktan ölmemiş.
He didn't die.
O ölmedi.
All I am saying is, why don't we just pretend he didn't die?
Demek istediğim, neden ölmemiş gibi davranmıyoruz?
I told you that my dad died when I was 10. He didn't die.
Ben 10 yaşındayken babamın öldüğünü söylemiştim ya.
He didn't die.
Aslında ölmedi.
He didn't bark like a dog for me. However, I want to know why he had to die.
Bana hiç köpek taklidi yapmadı ama, ama neden öldürüldüğünü öğrenmek istiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]