English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He didn't show

He didn't show translate Turkish

700 parallel translation
Well, a young fella named Breck Coleman left it with me, and he told me to give it to you in case he didn't show up.
Bizi bırakıp giden Breck Coleman adındaki genç... -... eğer geri dönmezse sana vermemi söylemişti.
- That's why he didn't show tonight.
- O yüzden bu gece görünmedi.
- Yes, but he didn't show up.
- Evet, ama gelmedi.
Well, he didn't have much to show for all...
Fazla bir şeyi yokmuş...
He didn't show up.
Gelmedi.
I wonder why he didn't show the night the killers were there.
Katillerin geldiği gece neden oraya uğramadı merak ediyorum.
He didn't show for dinner.
Yemeğe gelmedi.
Then one day he didn't show up.
Bir gün ortadan kayboldu.
He didn't show. I waited.
Gelmeyince ben de bekledim.
Because he said that she didn't belong in the same show with me.
Çünkü benimle aynı gösteriye çıkmayı hak etmiyormuş o kadın.
I gave him the chance to show how good he was, didn't I?
Ona ne kadar iyi olduğunu gösterme şansı vermedim mi?
So different that her face didn't even show the fierceness he spoke of.
Öylesine farklıydı ki, yüzünde adamın sözünü ettiği kızgınlıktan eser yoktu.
He didn't show up.
Adam gözükmedi.
We wouldn't know where to find him if he didn't show up.
Gelmezse onu bulamayabiliriz.
He didn't show up. That's why Thereza left so early.
Gelmediği için Thereza erken ayrıldı.
That's why he didn't show at the graveyard till later.
Bu yüzden mezarlıkta biz kasayı gömene kadar ortada gözükmedi.
And he didn't show up again?
Ondan sonra görünmedi mi?
He didn't show up.
Ama gelmedi.
The fact is that he didn't show up.
Gerçek şu ki, o gelmedi.
He didn't show up.
Buluşmaya gelmedi.
- No, miss, he didn't show up yet.
Hayır, henüz gelmedi hanımefendi.
Why didn't he show up himself?
Neden kendisini göstermiyor?
When I went down to the train station to meet Willy yesterday, like we planned, man, he didn't never show up.
Planladığımız gibi Willy'le buluşmak için dün tren istasyonuna gittiğimde, oraya gelmedi dostum.
Why didn't he show up then?
Peki o zaman neden gelmedi?
He didn't show the harshness he'd shown towards Sadao.
Sadao'ya gösterdiği sertliğin zerresini kıza göstermedi.
He entered in the race, but then he didn't show.
Yarışa katıldı ama sonra görünmedi.
He didn't show up at home.
Evde yoktu.
Strange he didn't show up at the funeral, isn't it?
Cenazeye gelmemiş olması çok tuhaf, değil mi?
Saturday, when that nurse got it, he was supposed to come around. He didn't show.
Cumartesi günü, şu hemşirenin öldürüldüğü gece buralarda olması gerekiyordu.
He didn't show up?
Oraya gelmedi mi?
No, he didn't show up tonight.
Hayır, bu gece gelmedi.
I wanted her to tell him she'd met a man in Megève who was getting really close to her and that she was afraid she wouldn't resist him very much longer, that if he didn't show up the next day, she was afraid something might happen.
Megève'de ona çok yakın bir adamla karşılaştığını söylemesini istedim ve ona karşı daha fazla direnemeyeceğini ertesi gün gelmezse bir şeyler yaşanabileceğinden korktuğunu söylemesini istedim.
Well, um, you see, Clay and me was comin'in to a drive-in show, and I said to him, I'd like to go in to town and see the sheriff personally, and tell him I'm obliged the way he didn't arrest Buddy.
Şey... Clay ile kasabaya film seyretmeye inmiştik. ... ona dedim ki, kasabada şahsen gidip Şerifi göreceğim Buddy'i tutuklamadığı için teşekkür edeceğim.
- He didn't show up, did he?
- Gelmemiş, değil mi? - Hayır.
Half to try to make her jealous, and half to show her that... he didn't really care that she played around.
Biraz onu kıskandırmağa çalışmak, biraz da ona etrafta oyalanmasının umurunda olmadığını göstermek için.
You notice he didn't show up here today.
Bugün buraya gelmediğini fark ettiniz mi?
The guy he sent me to meet didn't show up.
Beni gönderdiği adam gelmedi.
It's odd he didn't show up.
Gelmemiş olması çok garip.
He was hoping I'd fall on my face with this Beale Show, but I didn't.
Benim Beale Show yüzünden tepe taklak olacağımı sanıyordu ama yanıldı.
He didn't care if Howard Beale was the number-one show or the 50th.
Howard Beale'in birinci veya ellinci olması umurunda değil.
He didn't really care if the Beale Show lost money.
Beale Show'un zarar etmesini önemsemiyor bile.
After his Lucy passed on he didn't show much interest in women.
Karisi öldükten sonra kadinlarla ilgilenmiyordu.
He said if I didn't show up for the fight... he'd do something bad to my family.
Diyor ki eğer dövüşmezsem aileme zarar verecekmiş.
Linda, he didn't show up.
Linda, ortaya çıkmadı.
He didn't show, I got them for a week.
Bir haftalığına tuttum.
He didn't like to dwell on poverty, but in everything he wanted to show there were also the 4-Fs of the Japanese model.
Fakirligi diline dolamaktan hoslanmazdi ancak göstermek istedigi herseyde de Japon modelinin 4-F'si vardi.
- He didn't show up here either.
- Burada da değildi.
He didn't show, so I went looking for him.
Gelmedi, ben de onu aramaya gittim.
Bank officers reported him missing... when he didn't show up at a meeting on Monday morning.
Görevliler toplantıya katılmayan yöneticilerin kaybolduğunu bildirdiler.
So, he didn't show up.
Demek gelmedi.
He didn't show.
Ama görünmedi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]