He didn't tell me anything translate Turkish
62 parallel translation
Listen, I was going to tell Sims that I pumped Steve and that he wouldn't tell me anything'cause he didn't know anything about you.
Dinle, Olanları Sims'e anlatacaktım. Steve'in ağzından laf almak istedim ama o bana hiçbirşey söylemek istemedi. Senin hakkında birşey bilmiyordu.
He didn't tell me anything.
Bana bir şey söylemedi.
He didn't tell me to expect anything like this.
Bana böyle bir şey olacağından bahsetmedi.
He died a hero, he didn't tell me anything.
Ağzından tek kelime bile çıkmadı.
Let me tell you a story... about a little fat boy that nobody loved... and all the other kids, they used to make fun of him... and they would pick on him... and they used to say that he talked funny and stuff... and he had a twin brother... and everybody said... that he didn't look anything like his twin brother... but he wanted to.
Sana kimsenin sevmediği küçük şişman çocuğun hikayesini anlatayım. Bütün çocuklar onunla dalga geçip onun komik konuştuğunu söylüyormuş. Çocuğun bir de ikizi varmış.
Don't tell me you didn't hear anything,'cause he heard it!
Bana bir şey duymadığını söyleme, çünkü o duydu!
And you, don't tell me you didn't see anything'cause he saw it.
Ve sen, bir şey görmedim deme, çünkü o gördü.
He didn't have to tell me anything, Dad.
Bana bir şey demesi gerekmiyor.
Andy told me to tell you that if anything were to happen to him that it wouldn't be your fault. He didn't want you to blame yourself.
Andy dedi ki, ona ne olursa olsun senin suçun değilmiş.
He didn't have to tell me anything.
Bir şey söylemesine gerek yoktu.
Actually he didn't... tell me anything.
Şey aslında bana hiçbir şey anlatmadı.
Tell them that I didn't know anything about what was goin'on and that Dan threatened me, he had a gun.
Olan biteni bilmediğimi ve Dan'in beni tehdit... ettiğini anlat. Silahı vardı.
He didn't tell me anything.
Hiçbir şey anlatmadı.
He didn't tell me anything.
Bana hiçbir şey anlatmadı.
No, he didn't tell me anything.
Hayır bana bir şey söylemedi.
He didn't tell me who it was or anything.
Kim olduğunu falan söylemedi.
- He didn't tell me anything!
- Bana hiç bir şey söylemedi.
OK! Please, please tell me he didn't say anything!
Tamam, lütfen lütfen hiçbir şey söylememiş de!
He didn't tell me anything!
- Bana bir bok söylemedi!
I gotta be honest, sometimes I wish he didn't tell me anything.
Dürüst olmam gerekirse, bazen anlatmasını istemiyorum.
The truth is, he didn't tell me anything.
Gerçek şu ki, bana hiç birşey söylemedi.
- He didn't have to tell me anything.
- Bana hiçbir şey söylemedi.
He didn't tell me anything.
- Bana hiç bir şey söylemedi.
He didn't tell me anything.
Bana hiçbir şey söylemedi.
I asked him if he was on anything, But he didn't tell me.
Neler olup bittiğini sordum ama bana anlatmadı.
I swear to God, he didn't tell me anything else.
Yemin ederim, bana başka bir şey söylemedi.
I just figured he was a busy guy and he didn't have anything else he could tell me.
Meşgul bir adam dedim. Ayrıca bana yeni bir şey söylemeyecekti.
He didn't tell me anything,
Bana bir şey anlatmadı,
I swear, he didn't tell me anything.
Yemin ediyorum bana bir şey anlatmadı.
He didn't tell me anything.
Bana bir şey anlatmadı.
And yet, he didn't tell me anything.
Yine de bana bir şey demedi.
He didn't tell me anything about that.
Bunları bana anlatmadı.
He told me about the job, but he didn't tell me anything funny.
O bana işten bahsetti, ama komik bir şey anlatmadı.
He didn't tell me anything else.
Bana başka bir şey söylemedi.
He didn't- - he didn't tell me anything.
Hiçbir şey anlatmadı.
He didn't tell me anything else.
Başka bir şey demedi.
If he'd have given me anything, this family would have dragged my ass through court, and I'd have to sit there and listen to people tell me that Virgil and I didn't love each other.
Bana bir şey bıraksaydı, bu aile beni mahkemeye verecekti..... ve ben oraya oturup, insanların bana Virgil'la birbirimizi sevmediğimizi söylemelerini dinlemek zorunda kalacaktım.
He didn't tell me anything. He showed me.
Bana hiçbir şey söylemedi.
So Zach is making a mistake, and I would tell him that if the law didn't prohibit me from speaking to him, and Sheldon's not gonna tell him that he's doing anything wrong.
Zach bir hata yapıyor, eğer yasalar engel olmasaydı ona kendim söylerdim ama Sheldon yaptığının yanlış olduğunu ona söylemeyecek.
- No, he didn't tell me anything.
- Hayır, bana hiçbir şey söylemedi.
He didn't tell me anything.
Benim hiçbir şeyden haberim yok.
- No, he didn't tell me anything.
Hayır. Bana bir şey anlatmadı.
No, he didn't tell me anything.
Bana hiçbir şey söylemedi.
He didn't tell me anything.
Hiçbir şey söylemedi.
He called here twice, Why didn't he tell me anything?
burayı iki kez aradı, niye bana söylememiş?
He didn't tell me anything.
- Bana bir şey söylemedi.
I mean, he didn't tell me about what you guys do or anything, but... he liked you.
Yani, yaptığınız işi falan söylemedi ama senden hoşlanmıştı.
He didn't tell you? He doesn't tell me anything these days. - Ah, Cyrus...
Son zamanlarda bana hiçbir şey söylediği yok ki.
He's in a safe place, far from any man's reach, ready to tell the world that he didn't kill your father if I give the word or if anything happens to me.
Kimsenin ulaşamayacağı güvenli bir yerde, dünyaya babanı kendisinin öldürmediğini söylemek için bekliyor, eğer bana bir şey olursa bu haber dünyaya yayılacak.
- He didn't tell me anything!
Babam bana hiç bir şey anlatmadı ki!
he didn't tell me anything about himself... where he lives, you know, his age, identity, uh, anything that could be remotely identifying.
O bana bir şey söylemedi Kendisi hakkında - nerede yaşadığı, bilirsin, onun yaşı, kimlik, ah, herhangi bir şey olabilir uzaktan belirleme olacak.