English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He doesn't need to

He doesn't need to translate Turkish

556 parallel translation
Tell the Chairman that he doesn't need to try too hard to change his schedule.
Başkan'a programlarını değiştirmesine gerek olmadığını söyle.
He doesn't need to lose his dad, too.
Babasını da kaybetmesin.
He doesn't need more than one second... to invent the most howling lie you ever heard.
Bir saniye sürmez sana duyduğun... en muhteşem yalanı uyduracaktır.
If he fails to take my hand, or if he doesn't leave you, Then you're the winner. That way he'll be yours, and I won't need him.
Elimi tutmazsa, benimle kalmazsa siz kazandınız demektir.
He doesn't need anybody. I want him to stay that way.
Hiç kimseye bağımlı olmasını istemediğim için bu yolu seçtim.
And it's kind of sad that Dorfmann won't be there to see it. But then I guess he doesn't need to see it.
Dorfmann bunu bitiremeyecek... bunu göremeyecek...
I want to make it quite clear that in my opinion he doesn't need any help.
Bir şeyi iyice açıklığa kavuşturalım, bence onun hiçbir yardıma ihtiyacı yok.
He doesn't need to forge paintings.
Sahte tablo yapmaya ihtiyacı yok.
He doesn't need to care.
Kimseden çekinmesine gerek yok.
I mean, even if he doesn't need anybody himself he'd be bound to know of any openings.
İhtiyacı olan birilerini kesin biliyordur.
All you need to do, is tell him that you'll hang them all if he doesn't turn himself o ver to you.
Sadece, teslim olmazsa onları asacağını ona ilet.
Tell him our prayers are his. He doesn't need to fight.
Dualarımız hep onun yanında,... savaşmasına gerek yok.
He doesn't need to, not at all.
Buna gerek de yok zaten.
He doesn't need to stoop.
Kusuruma bakma, Castor.
Even when he doesn't need to buy.
Mala ihtiyacı olmadığı zaman bile.
As far as earning money's concerned, he doesn't really need to,
Katışıksız endişedir onu yatağından sürükleyen.
As far as earning money's concerned, he doesn't really need to.
Maddi konuda sıkıntısı yok bildiğim kadarıyla.
He doesn't need to know any...
Bunları niçin söylüyorsun?
He doesn't seem to need anybody.
Hiç kimseye ihtiyacı yokmuş gibi görünüyor.
He doesn't need to say it. I conclude.
Onun vermesine gerek yok. Bitiriyoruz.
if he doesn't need to see the picture anymore, he could have had another dozen after we put him to bed.
Görüşürüz.
He doesn't need to die, though.
Ama ölmesi gerekmiyor.
I plan to turn myself in... when he doesn't need me anymore.
Teslim olmayı düşünüyorum... bana ihtiyacı kalmadığında.
No, not talk, Michele, but there are some things that need to be said. How can I know if my son wants to be a guru... in a place like this, if he doesn't tell me, if he's like a wall?
ama söylenmesi gereken bazı şeyler var. nasıl bilebilirdim.
What he doesn't need right now is to hear from you.
İhtiyacı olan şey, senin sesini duymamak.
He doesn't need to apologise.
Hayır gerekmiyor.
Peg, I'm a real hero. For once, there's one man brave enough to stand up and say he doesn't need any stinking car ins...
Ben gerçek bir kahramanım, Bir kez olsun bir kişi şunu söylemeye cesaret etti :
He doesn't need to appreciate your job to do his.
Bu işi onun için yaptığın kanaatinde olmak zorunda değil.
He doesn't need to hunt us down.
Bizim peşimize düşmesi gerekmiyor.
- Jo, he doesn't need to answer that.
- Jo, Albay'ın bunu cevaplaması gerekmiyor.
He doesn't need to be labeled "still worthy of being a Baird man."
"Baird erkeği" damgası yemek istemiyor.
I'd offer Jefferson some but he doesn't need anything to keep him going.
Jefferson'a da yapardım ama onun harekete geçmek için hiçbir şeye ihtiyacı yok.
He doesn't need to hurry, Mother.
Acele etmesi gerekmez, anne.
But the only thing is, he doesn't make a lot of money and we would need about $ 5,000 to open up a restaurant.
Tek sorun fazla para kazanamaması. Bir restoran açmak için 5000 dolara ihtiyacımız olacak.
Our boss is going there, so we need to show up so that he doesn't lose face.
Patronumuz oraya gidiyor,.. ... o yüzden bizim de görünememiz gerekiyor ki yüzü olsun.
With the medicine I gave him, he doesn't need to diet.
Ona verdiğim ilaçla diyet yapmasına gerek yok.
Because he doesn't need to get stupid again!
Çünkü o tekrar aptal olmak istemiyor!
Well, all I can say is I'm glad my man is evolved to the point where he doesn't need a sports bar to go to.
Benim erkeğimin bir spor barına ihtiyaç duymayacak kadar gelişmiş olduğuna seviniyorum.
Well, I'm of the opinion that if Marsellus lived his whole life, he doesn't need to know nothin'about this incident.
Marsellus ebediyen yaşasa da bu olaydan hiç haberi olmamalı diye düşünüyorum.
He doesn't seem to need much assistance now.
Şimdi, öyle bir ihtiyacı yok gibi görünüyor.
- He doesn`t need to know.
- Bunu bilmesi gerekmiyor.
What can this possibly mean to someone who doesn't need meaning who just goes with the mystery, pretending he's not scared to death?
Anlamlara gerek duymayan birisi için hayatımın ne anlamı olabilir?
He doesn't need to know.
Anlıyor musunuz? Bilmesi gerekmez.
He doesn't need to be exposed to chickenpox.
Suçiçeğine maruz kalmaması gerek.
Yeah, I just talked to Dino and he said he doesn't need a ride home.
Dino'yla konuştum, eve gitmek için araca ihtiyacı yokmuş.
He doesn't need to know my business.
Özel hayatımı bilmesine gerek yok.
The only thing you need to know about him is he doesn't take showers because it fogs up the mirror.
İhtiyacın olan tek şey onu tanımak aynaları buğuladığından dolayı duş alamaz.
With me by his side... He doesn't need to think about me.
Yanında olsam bile beni düşünme gereği duymuyor.
Don't talk so much. He doesn't need to know these things.
Çok konuşma, onun bunları bilmesi gerekmiyor.
- Then we need a doc to make sure he doesn't fall too hard.
- Yanımızdaki doktor fazla sert düşmesini önleyecek.
- No, he doesn't need to see the pole.
- Hayır, direği görmesi gerekmiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]