He was just a kid translate Turkish
183 parallel translation
He was just a kid who made a mistake and got sent to reform school.
Bir hata yapıp ıslah evine gönderilen bir çocuktu.
In most jobs he was just a kid.
Birçok işte daha çocuktu.
It isn't the same thing, he was just a kid. But for a manly guy like you, I'm more than willing.
Bu aynı şey değil, o daha çok tecrübesizdi sizin gibi bir erkeğe, hiç bir kadın hayır diyemez.
- He was just a kid. He was 32.
- Yalnızca bir çocuktu. - 32 yaşındaydı.
He was just a kid then, but he survived the war with his head full of a dream called America.
O zaman bir çocuktu, ama kafası Amerika denen hayalle dolu bir şekilde hayatta kaldı.
I had one friend... and he was just a kid.
Bir arkadaşım vardı.. ve o da sadece bir çocuktu.
I used to do this for his dad when he was just a kid.
Bunu küçükken babasına yapardım.
He was just a kid having fun. That's all.
Hayır, o sadece eğlenen bir çocuktu o kadar.
He was just a kid.
Daha çocuktu.
He was just a kid with a dream of livin'in the wilderness.
Sadece ormanda yaşamayı düşleyen bir çocuktu.
- He was just a kid.
- O sadece bir çocuktu.
- He was just a kid.
- O sadece bir çocuk.
He was just a kid!
Sakin olun. - Hayır.
He was just a kid.
O daha çocuk.
I know he was just a kid but... Hurtful things is bad.
Onun daha bir çocuk olduğunun farkındaydım ama çok kötü şeyler söyledim.
He was just a kid lashing out because his sister got sent to an insane asylum.
Kız kardeşi akıl hastanesine gönderildi diye etrafa saldıran bir çocuktu sadece.
He was just a kid, he'd just started at the hotel, it was his first job,
Daha bir çocuktu, otelde yeni çalışmaya başlamıştı, ilk işiydi,
He was just a kid, just a... young lad.
O sadece bir çocuktu. Sadece.. genç bir delikanlıydı.
He was just a kid.
Daha çocukmuş.
He was... he was just a kid.
O daha... o daha bir çocuktu.
I mean, he was smart, but he was just a kid who wasn't strong enough to deal with this period in his life.
Yani, o zekiydi, ama o böyle bir durumla baş edecek kadar güçlü olmayan bir çocuktu sadece.
Albie's suggestion was a little childish, but he was just a kid.
Albie'nin isteği biraz saçmaydı... ama ne de olsa sadece bir çocuktu.
You see, it was kind of dark... ... and the Kid had had a few... ... and I think he was just trying to scare the pants off of me.
Bak, hava kararmıştı ve Kid birkaç tane yuvarlamıştı ve sanırım beni korkutmaya çalışıyordu.
He was just a roughneck kid before that, like any of the rest.
Ondan önce, diğerleri gibi sadece biraz kabadayı bir çocuktu.
Sir, he was just a mixed-up kid. I...
Efendim, sadece kafası karışmış bir çocuktu.
I thought he was just a blind kid, too.
Ben de onu sadece kör bir çocuk sanıyordum.
You mean there really is a Kid Shelleen? I thought he was just in books.
Kid Shelleen gerçekten var mı?
He was just a dumb old kid.
Aptal bir çocuktu.
It was just a kid's imagination, I'm sure, but he seemed so sincere, but...
Alt tarafı bir çocuğun hayal gücü, bu kesin, ama... o kadar samimi görünüyordu ki, ama...
My God, he moved to Australia when I was just a kid.
Tanrım, ben daha çocukken Avustralya'ya taşınmıştı.
I was just a kid when he died.
Ben çocukken öldü.
I saw that little bump-and-run that Walker laid on you, and I told him it was a cheap shot, but being the new kid on the block, he's just looking out for me.
Walker'ın üstüne geldiğini, küçük bir vuruş ve koşu gördüm ve ona ucuz numara olduğunu söyledim ama açık arttırmaya çıkarılan yeni çocuk olmak, o sadece beni kolladı.
He was just a little kid!
Yalnızca ufacık bir çocuktu!
He's just a poor kid, see, and he was terrified.
O sadece zavallı bir çocuk ve çok korkmuş halde.
Yes, love him when he was just a swell kid with hot ideas who was in over his head.
Evet, onu sevdim Kafasındaki harika fikirleri olan iyi bir çocuktu o.
My son had his removed when he was, uh, just a kid.
Oğlum kendininkini daha bir çocukken aldırdı.
When I was still just a kid, I remember my father telling me what he thought that it took for a man to be happy.
Ben daha çocukken babamın bana bir erkeğin mutlu olması için gerekenin ne olduğu hakkındaki düşüncelerini anlattığını hatırlıyorum.
He was just a big kid.
O koca bir çocuktu.
[Ben] See, when I was a kid, my dad would get drunk, and he'd just kind of disappear for days.
Ben küçükken, babam sarhoş olur ve günlerce ortadan kaybolurdu.
You know, I remember Doug when he was just a chubby little kid at church camp.
Doug'ın kilise kampımızda küçük tombik bir çocuk olduğu zamanları hatırlıyorum.
A kid had just been killedthere because he was gay.
Sadece eşcinsel olduğu için öldürülen bir çocuk...
He was just some kid in a black peacoat.
- Daha önce hiç görmedim
When I first met Sandro, he was a young kid, just like these.
Burada ise, turistler yiyecek ve para verirler. İşte böyle başladı.
He was just pumped up, so excited, his hair was wet, there was snot coming out of his nose, and he's beside a Catholic kid, kid from town here.
Çok mutluydu ve çok heyecanlıydı saçları ıslanmış, sümükleri akmış Katolik bir çocuk olmasının dışında, bu şehrin çocuğu.
When I was 13 years old, my dad he was this macho, hot-shot banker guy, and I was just this skinny little kid who'd been caught trying on his mother's shoes one too many times... anyway, my dad said he would rather die than raise a little nellyboy and I thought I would rather die than be one.
Ben 13 yaşındayken, babam o, maço, yetenekli bir bankacı... ve ben, sıska, küçük bir çocuk... bir çok kez annesinin ayakkabılarını denerken yakalanan... neyse, babam yumuşak bir çocuk büyütmektense, ölmeyi tercih edeceğini söyledi... ve ben, öyle bir çocuk olmaktansa, ölmeyi tercih edeceğimi düşündüm.
Just like when he was a kid.
Aynı çocukluğundaki gibi yaptı.
He was really just a sad, lonely kid.
O sadece üzgün, yalnız bir çocuktu.
He was just trying to unload these crappy comics on a helpless kid.
Bu saçma çizgi romanları aciz bir çocuğa kakalamaya çalışıyordu.
The kid was just taking his A.P. calculus exam, when all of a sudden he got nauseous and disoriented.
Çocuk kalkülus sınavındayken birden midesi bulanmış ve dikkati dağılmış.
He was a good kid, just poor as hell.
İyi bir çocuktu, sadece çok fakirdi.
Cesar was a good kid. He just, you know... he could have gone far.
Cesar iyi çocuktu.