He won't be translate Turkish
3,176 parallel translation
♪ We'll be parted forever He won't let me go
Sonsuza kadar ayrılacağız Gitmeme izin vermeyecek
It's too bad he won't be able to make his movie.
Filmini yapamayacak olması çok kötü.
And next time he won't be so lucky.
Bir dahaki sefere, bu kadar şanslı olmayacak.
Competition won't be stopped if he doesn't play the guitar
Gitar çalamazsa, yarışma durdurulmayacak.
He won't be going alone.
Yalnız gitmeyecek.
He must not be disturbed or we won't get presents.
Rahatsız edilmemesi gerek. Yoksa hediyelerimizi alamayız.
Is he afraid that he won't be able to fix him?
Onu iyileştiremeyeceğinden mi korkuyor yoksa?
So... If I got this correctly, Ku Jang-il won't actually be moving into the house, will he? No
Ayrıca, burada ismi yazan kişi bayan Gu Hong Sil aslında taşınmayacak değil mi?
Caplan won't be lonf. He'll go to the bank tomorrow as soon as it opens.
Kaplan muhtemelen yarın dosyalar için gidecektir.
If it's him, he'll be here tomorrow. 382 00 : 31 : 50,007 - - 00 : 31 : 53,079 And I won't be far No change of plans
Ölmeseydi yarın o da gelecekti.
At least he won't be around Janine anymore, right?
En azından artık Janine'e yaklaşamayacak, değil mi?
- My son will be born, won't he?
Oğlum doğacak, değil mi? Hadi!
He won't be parted with Mustafa and me.
[Kapı açılma sesi] Mustafa'yı, beni yanından ayırmayacak.
He won't be, Gülşah.
Kalmaz Gülşah.
- He will make sure you won't be harmed.
Her fenalıktan korur sizi. Ya, ya.
He should be at home, but he won't answer the phone. We must find him.
Evdeyken telefonlara cevap vermez.
He said she won't be able to come to school for awhile. What should we do?
Yani Lee Gyu Won katılamayacak mı?
But, he said no. He said he won't be my oppa, Seung Chul.
Ama, benim oppam olmayı istemediğini söyledi Seung Chul.
He won't give it up so easily. It would be good to join together.
Bu çocuk kolayca pes etmeyeceğinden ona arka çıksan daha iyi olur.
Of course it would be a home run, if he would ever do it, which he won't.
Tabii ki de bingo olacak, tabii eğer Al Pacino yaparsa, ki yapmayacak.
He won't be able to.
Yapamayacak.
He knows what we're doing. If he catches us for real, it won't be a lecture. You saw him.
Ne yaptığımızı biliyor ve bizi yakalarsa ders vermekle kalmaz.
He won't be back until late tonight.
Gece yarısından önce dönmeyecekmiş.
Now, Oscar won't be in his prime until he's over 20, but one day, he'll look like this big guy.
Şimdi, Oscar 20 yaşını geçene dek, yetişkin olmayacak. Fakat bir gün, aynen bu koca adama benzeyecek.
He's coming fast, it won't be long.
Hızlı geliyor, çok uzun olmayacak.
If any money goes missing again he won't be the only dead guy around here!
Bu gece yeni ustabaşınız olacak.
But I guess he won't be calling any more.
Ama bence bir daha aramayacak.
- With this, her dad won't be late for work if he spends too much time with her.
- Bu da onunla çok fazla meşgul olup işe gitmeyi unutmasın diye babasına aldım.
It won't be tonight, it won't be tomorrow, but eventually he will. And then I'm inside.
İşte o zaman son olarak ne olduğunu anlayacaksın
So he probably won't be able to handle anything for a while.
Yani muhtemelen bir süre hiç bi'sey halledebilecek durumda olmayacak.
So he won't be able to mess with us for a very long time.
Böylelikle bizle uzun süre uğraşamayacak.
He won't be able to dare anything for a very long time.
Uzun süre kafasını kaldırmaya cesaret edemeyecek.
You can be sure that he won't send a dime of the 300,000 coin subsidy he had agreed for Orhan.
Emin olun bundan sonra, Orhan için daha önce ödemeyi kabul ettiği üç yüz bin akçenin de tek kuruşunu göndermeyecektir.
He won't be bringing you back
Sana hiç bir şey getirmiyecek
He won't be a problem anymore.
Artık sorun çıkarmayacak.
He is trying to make sure that if Westridge Amalgamated has to file bankruptcy, that Westridge United won't be affected.
Batışın tam nedeninin bizimle alakalı olup, olmadığını anlamaya çalışıyor Belki de etkilemedi
I only hope he won't be pampered.
Şımartırlar orada bunu.
Gonzalo won't be able to believe it. He's right.
Gonzalo'nun buna inanması mümkün olmayacaktır.
- He won't be here until tomorrow.
- Yarın sabah geliyor.
If he keeps acting like a fool I won't be able to keep him.
Eğer aptal gibi davranmaya devam ederse onu koruyamayacağım.
What's more, he won't be returning to the lab.
Dahası, laboratuvara gelmeyecek.
He won't be back till this evening.
Bu akşama kadar gelmeyecek.
Won't he be pissed if we leave without him?
Onsuz gidersek kızmaz mı?
Oh, he won't be a problem.
- O sorun olmayacak.
"He won't be a problem"?
Sorun olmayacak mı?
I'm, um, sorry that my husband won't be in attendance, but he's feeling a little under the weather.
Kocam katılamayacağı için üzgünüm ama biraz rahatsız hissediyor. Müsaadenizle.
Solving crimes won't be enough. One day he'll cross the line.
Gün gelecek, cinayetleri çözmek yeterli olmayacak
He won't be able to report for trial.
Duruşmaya katılamayacak.
And if he dies, this won't just be an arson charge.
Eğer ölürse, sadece kundakçılık ile suçlanmayacaksın.
He won't be much longer I'm sure!
Eminim uzun kalmayacaktır!
And where Tony is tonight, he won't be doing any talking.
Ve Tony bu akşam olduğu yerde artık konuşamayacak.
he won't be long 18
he won't be there 16
he won't be back 17
he won't wake up 17
he won't come back 18
he won't talk to me 33
he won't get far 29
he won't bite 22
he won't stop 34
he won't go 16
he won't be there 16
he won't be back 17
he won't wake up 17
he won't come back 18
he won't talk to me 33
he won't get far 29
he won't bite 22
he won't stop 34
he won't go 16