Headphones translate Turkish
655 parallel translation
Headphones.
Kulaklıkları getirin.
They're in headphones. They convert electrical signals into sound.
Hiç birşey olmadı, hiç birşey olmayacak.
Ich! Headphones! Help me!
Kulaklıklar Yardım edin!
Those headphones. Heh.
Şu kulaklıklar.
And my headphones are gone.
Ve kulaklığım da kayıp.
Since I brought the headphones of knowledge... the wizard opposed me at once!
Bilgi kulaklıklarını yanımda getirdiğimden büyücü bana daha en başta karşı çıktı!
The Oms are learning if only we had more headphones.
Omlar yavaş yavaş öğreniyorlar. Keşke daha fazla sayıda kulaklığımız olsaydı.
Knowledge acquired from the headphones... enabled us to reduce... Traag rockets... to our size.
Kulaklıklardan edindiğimiz bilgiler, Traag roketlerini, kendi boyutlarımıza indirgemimizi sağlayacak gelişmiş teknolojiyi kullanmamıza olanak verdi.
Quadrophonic, headphones- - - Speakers?
Kuadrafonik kulaklıklar.
Jomy, take off my headphones, please.
Jomy, kulaklığımı al lütfen.
- # # [Headphones]
Hayır.
Maybe something like stereo headphones.
Belki stereo kulaklık tarzı bir şey olabilir.
Listen to your headphones.
Kulaklık dinle.
turn up the volume on your headphones, and the world outside drops away.
Kulaklığınızdaki sesi açarsınız Ve dış dünyayı bir kenara bırakırsınız.
These are your headphones so you can hear the show.
Bunlar kulaklıkların. Böylece şovu duyabileceksin.
- It's because of your irreverent attitude... that Bart thinks he can sneak headphones into Sunday school.
Senin saygısız tavırların yüzünden... Bart Pazar okuluna sinsice kulaklıklarını sokabileceğini düşünüyor
Do not do your homework without wearing headphones...
Ev ödevinizi yaparken kulaklık takmayı unutmayın!
I just would really like to lay on the sand with a pair of headphones and listen to some music, maybe read a book.
Kuma uzanıp bir çift kulaklıkla biraz müzik dinlemek ya da kitap okumak isterdim.
With katy's headphones it should work.
Katy'nin kulalıklarıyla çalışması lazım.
Headphones go on the head, thingamabob goes on the belt.
Kulaklıklar kafaya, bu şey de kemere.
- I bought you these headphones.
- Bunu halledebiliriz.
Kelly, at least have the decency to take the headphones off when I say no to you.
- Kelly, sana hayır derken kulaklıklarını çıkarma nezaketini göster.
If you don't buy things : toilet paper, new cars... electrically operated sexual devices... stereo systems with brain-implanted headphones... screwdrivers with built-in radar devices, voice-activated computers- -
Mal satın almazsan : Tuvalet kağıdı, yeni araba... elektrikli cinsel aletler... beyne yerleştirilmiş kulaklı stereo sistemleri... entegre radar cihazlı tornavidalar, sesle çalıştırılan bilgisayarlar...
He's up in his room, I guess, with those damn headphones on.
Odasında, kulaklıklarını takmış oturuyordur.
Just leave the headphones in there.
Sağ olun, çocuklar.
- And with the headphones- -
- Kulaklıklarla- -
I hear it on the headphones.
Kulaklıkla duyuyorum.
I grew up in my room wearing headphones blaring music so I wouldn't hear.
Bağırmak. Odamda kulağımda kulaklıkla müzik dinleyerek büyüdüm, böylelikle onları duymuyordum.
The Missing Link, with headphones, huh?
Kulaklıklı maymun insan.
He's got those darn headphones on.
Tim! Tim! Kulaklıkları kulağındadır.
Slip on those headphones and follow my lead.
Kulaklıklarımızı takalım. Bana ayak uydur, tamam mı?
We'll use the headphones.
Kulaklıkları kullanırız.
Use the headphones.
Kulaklığı kullan.
He'll give you a pair of headphones so you can hear the dialogue.
Size bir kulaklık verecek, böylelikle konuşmaları dinleyebilirsiniz.
I had headphones.
Bende de kulaklıklar.
She allowed me to keep my headphones.
Ve hostes çok çok iyiydi. Benim kulaklıklarımı takmama izin verdi. Harika bir hostesti.
Well, I... I... I told Bill if Sandra's going to... listen to her headphones while she's filing... then I should be able to listen to the radio... while I'm collating... so I don't see why I should have to turn down the radio.
Şey, Ben--Ben--Ben Bill'e eğer Sandra dosyalama yaparken... müziği kulaklıkla dinlerse, benim de sıralama yaparken... radyo dinleyebilmem gerektiğini... söylemiştim, o yüzden neden... radyonun sesini kısmak zorunda kalıyorum anlayamadım.
The one in the red with the headphones, you know, sunning herself on the rocks?
Kulaklık takan şu kırmızılı bilirsin, taşlarda güneşlenen?
No need to get me extra headphones.
Benim için fazladan kulaklık almana gerek yok.
Late at night when my family is sleeping, i listen on the headphones and i play... how do you say?
Gece geç saatlerde, ailem uyurken, kulaklığımı takıp çalıyorum işte... Buna ne deniyordu?
It lives in your car, or alone, on your headphones with vast, scenic bridges and angelic choirs in your brain.
Arabanda yaşar, veya kulaklığınla dinlerken beyninde muhteşem köprüler ve melek sesli korolar yaratır.
- I had headphones.
- Benim kulaklıklarım vardı.
( Heavy breathing sounds from the headphones. )
( Kulakliktan siddetli solunum sesleri duyulmakta. )
My brother'd be in the room with headphones on, then he'd take the headphones off and he'd been listening to Yes.
Abim kulaklıklar kulağında odasındaydı sonra kulaklıkları çıkardı, Yes mi ne dinliyordu.
- I had my headphones on.
Kulaklıklarım açıktı.
Don't shell out five bucks for headphones for Magnolia.
Magnolia için kulaklıklara 5 dolar ödeme yapma sakın.
It's got headphones, so I can watch Steven Seagal movies without waking Bonnie. Yes!
Kulaklıkları da var böylece Bonnie'yi uyandırmadan Steven Seagal filmlerimi izliyorum.
Headphones?
Kulaklıklar?
- We're just all in agreement. The kid can't wear headphones while he pitches.
Çocuk atış yaparken kulaklık takamaz.
I want you guys to explain to them why they lost Jamal... and why Miles can't wear headphones... and why the Bua Was and the Waatas have nice uniforms... and we have shitty T-shirts.
Onlara Jamal'i neden keybettiklerini anlatmanızı istiyorum ve neden Miles'ın kulaklık takamadığını ve neden Bua Was ve Waatas'ların güzel formaları olduğunu ve neden onların boktan tişörtleri olduğunu.
# # [Headphones] I don't know where he is.
Nerede olduğunu bilmiyorum.