Heated translate Turkish
1,055 parallel translation
MAN : " Now the substance of cinnbar is such that the more it is heated, the more exqisite are its sblimatibns
" Şimdi cıva sülfit karışımı çok daha sıcak,... yapısı değişerek daha özel bir hale gelip saf cıvaya dönüşüyor.
They took the red dye, cinnabar, which is a sulphide of mercury, and heated it.
Kırmızı boyayı, cıva sülfiti alarak bir arada ısıttılar.
At the last stage, the sword is prepared by being covered with clay to different thicknesses, so that when it's heated and plunged into the water, it will cool at different rates.
Son aşamada kille kaplanarak farklı kalınlıklara getirilir,... böylece ısıtılıp suya batırıldığında farklı derecelerde soğur.
The sword is to be heated until it glows to the colour of the morning sun.
Kılıç, doğan güneşin rengine ulaşana dek ateşte kalmalıdır.
A bone-ash vessel, or cupel, is heated in the furnace and brought up to a temperature much higher than pure gold requires.
Kemik tozundan bir kap fırında ısıtılarak saf altının erime sıcaklığının üzerine çıkarılır.
Both men heated the red oxide of mercury using a burning glass - the burning glass was fashionable just then - in a vessel in which they could see gas being produced and could collect it.
İkisi de kızıl cıva oksitini odaklı mercekle ısıtarak,... ki bu mercekler o dönemde oldukça popülerdi,... çıkan gazı toplayabildikleri bir araç kullandılar.
I heated some water for you.
Senin için biraz su ısıttım.
It's not heated, you know.
İçeride soba yoktur ha!
" The Great Hall will be adequately heated
" Büyük salon yeterli şekilde ısıtılmış olacak.
Relax by the side of our heated
Olimpik ölçülerdeki havuzumuzda gevşeyip yorgunluğunuzu atabilir,
Ed's always hankered after a heated swimming pool.
Ed hep ısıtmalı bir yüzme havuzu istemişti.
In the dance hall, it wasn't heated.
Dans salonunda. Salon soğuktu.
And his eyes, which had witnessed much injustice were burned out with heated copper coins.
Ve bin bir adaletsizliğe tanık gözlerine mil çekildi.
Gettin'me all heated up, aren't you?
Tüm ateşimi yükseltiyorsun, değil mi?
We spotted them as we pulled up, had a few heated words.
Oraya giderken gördük onları. Biraz tartıştık.
Probably is if it hasn't been heated.
Isıtılmadıysa öyledir.
They would become the Earth and the other planets heated not from within, but mainly by the distant sun.
Bunlar Dünya ve diğer gezegenleri oluşturarak kendi enerjileri ile değil, uzak Güneş tarafından ısıtıldılar.
And the bathhouse is already heated, you climb the upper shelf, it smells of wood.
Ve hamam zaten çok sıcak, üst tarafa çık, ağaç kokuyor.
What in tarnation is he all heated up about?
Ne diye kafası bozuldu bunun böyle?
None of the other bedrooms are heated during the winter.
Kısın bunun dısında.. başka hiç bir oda ısıtılmıyor.
Where is the heated water in these places?
Nerede bu yerin su ısıtıcıları?
You brought us the heated wine, why are you still here?
Servis yapmamış mıydın? neden hala buradasın?
Fire- - the mysterious phenomenon that cooked his food, heated his cave, and kept him alive.
Ateş- - bilinmeyen bu doğa olayı yemeğini pişirir, mağarasını ısıtır, onu hayatta tutar.
Everyone of us experiences these heated March days.
Hepimiz o hararetli Mart olaylarına şahitlik ettik.
Your room isn't heated in this dreadful weather?
Odan bu berbat havada ısıtılmamış durumda mı?
Pool heated?
Havuz ısıtıldı mı?
Is the place heated?
Kalorifer var mı?
We had a wonderful heated pool only for officers'children.
Subay çocuklarına mahsus ısıtılabilen, harika bir havuzumuz vardı.
The latex is heated and poured.
Kauçuk madde burada ısıtılıp dökülüyor.
Just to be on the safe side, let's not even get into a heated discussion today.
Yine de temkinli olalım ve bugün hararetli tartışmalardan kaçınalım. Olur mu?
I've heated up some warm milk for you.
Sana süt ısıttım tatlım.
I can't spend another night without you in that big, empty, lonely, solar-heated waterbed.
O büyük, boş, yalnız ve güneş enerjisiyle ısıtılan yatakta sensiz bir gece daha geçiremem.
It's solar heated.
Güneş sistemli ısınma.
- You want it heated too?
- Sıcak mı istemiştin?
But I'm heated up.
Ama ben ısındım.
It was December, but it was warm inside because we made the heat. We heated it up with our temperature, body temperature.
Aralık ayıydı,... ama içerisi ılıktı çünkü vücutlarımızın ısısı içeriyi ısıtıyordu.
I say, we'll hold a feast I your honour, prepare all our specialities, boars... with mint sauce and we'll have mounds of beer all heated till it is just right.
Şerefinize bir ziyafet vereceğiz, bütün özel yemeklerimizden, domuzlardan... nane soslu hazırlatacağız, ve biraları kıvamına gelene kadar ısıtacağız.
I sealed a vine in a case and heated it.
Bir sarmaşığı dış ortamdan soyutlayıp ısıttım.
Once Marcin had toothache he heated the iron and pressed it here.
Bir keresinde Marcin'in dişi ağrıyordu ütüyü ısıttı ve burasına bastı.
5,000 gallons of heated dip pumped at enormous velocity through a pressurized water cannon.
Beş bin varillik sıcak bandırmaca. Basınçlı topla inanılmaz bir hızla püskürtülüyor.
The match is getting heated up.
Maçta hararet yükseliyor.
Yes, I had a row with it, and it got very heated when I refused to shave.
Evet, onunla tartıştım, tıraş olmayı reddettiğimde de baya bir sinirlendi.
Someone in a heated discussion down there, I guess.
Ateşli bir tartışma var her halde.
He has got a goddamn pool at the beach. It's heated.
Plajda kahrolası bir havuzu var!
But I'd like the pie heated and I want the ice cream on the side.
Ama pastayı ısıtın. Dondurmayı üstünde değil yanında istiyorum.
- No, just the pie, but then not heated.
- Hayır, yalnız pasta, ama ısıtmayın.
It must have dropped it before drinking the power, but, needing a hot drink, it heated the cocoa and drank it.
İçmeden önce kahveyi dökmüş olmalı. Ama sıcak bir şeyler içmek istediğinden kakaoyu ısıttı ve onu içti.
Come on, Bart. The tape showed that the robber heated up a burrito.
Hadi, Bart. Kasette gösterildiğinde hırsız Meksika ekmeği yapıyordu.
Hot water doesn't need to be heated.
Sıcak suyu ısıtmaya gerek yok ki.
They've heated up the engines!
Motorları ısındı.
It's a very heated exchange.
- Sen bir puştsun.