Here's your translate Turkish
16,248 parallel translation
This man sat right here risked his life twice so that you could sit there, piss away all those wooden nickels you cobbled together in some pathetic attempt to make this poor little fat girl fumble with your privates.
Burada oturan adam sırf sen orada oturup bu şişko kızın orasıyla burasıyla oyna diye umutsuzca biriktirmeye çalıştığın çipleri savur diye hayatını iki kez tehlikeye attı.
I wish I could take a photo, you've got... your father's eyes, right here, right now.
Şu an fotoğrafını çekebilmek isterdim. Babanın gözlerini almışsın.
Divine genius, bringer of light, keeper of knowledge, we are here to bring about your bidding.
İlahi dahi, ışık getiren, bilginin koruyucusu buraya senin rızanı yerine getirmek için toplandık.
There's your organic turkey club sandwich, and Dylan, here's your peanut-free peanut butter for lunch.
İşte bebeğim. Organik, hindili sandvicin ve Dylan, bu da senin ex-fıstık ezmeli öğle yemeğin.
Baby, here's your American history project I made you.
Bebeğim, işte benim yaptığım Amerika tarihi projen.
... with sports after this. Now, I broke curfew to come over here and have sex with your ass.
Ben yasağı, sırf seninle sikişmek için çiğneyip buraya geldim.
And here's me just below you... an ombudsman of sorts for all your weaponry needs.
Ve bu da ben. Senin tam altındaki. İhtiyacın olan silahların gözetmeni.
It's best you go on your own from here.
En iyisi sen kendin yap.
Here's your new security pass.
Kimlik kartın burada.
It says here your father's name is Ibrahim bin Fazril.
Babanın adını Ibrahim bin Fazril diye yazıyor.
Here's your "don't tell Mom" Jolly Ranchers back.
"Anneme söyleme" lafın aklımdan çıktı yine.
Here's your Skittles.
Al Skittle'ını.
If they're holding you here against your will, blink three times.
Burada rızan dışında tutuluyorsan üç kere göz kırp.
And by the way, here's your Frisbee.
Bu arada, senin frizbin.
Max, your ride's here.
Max, araban geldi.
Here's your first clue.
İşte ilk ipucu.
Ooh, look, your Uber's here.
Bak, araban gelmiş.
Well, that's no longer your worry. You're done here.
- Takma artık kafana, burada işin bitti.
We've already wasted an hour coming here. It's, um, on your right.
Neden olmasın, bir saatimizi harcadık zaten burada.
Or you can stay here, drink that bottle, go home and pass out, and in your drunken dreams, maybe come close to the things I've seen.
Ve ya burada kalıp, şişeyi bitirip, eve gider ve sızarsınız ve rüyalarınızda, bir ihtimal benim gördüklerimin yanına yaklaşabilirisiniz.
He's gonna kill us all out here and it's gonna be your fault.
Hepimizi burada gebertecek ve bunun suçlusu sen olacaksın.
Your old friend's inside and I don't wanna be here when the new one shows up.
Eski dostun içeride ve yenisi geldiğinde hala orada olmasını istemiyorum.
Here's your drink.
İşte içkiler
Here's your seat belt.
Bu emniyet kemerin
So you gonna show Fusco here some respect, or do I need to call your chief?
Fusco'ya biraz saygılı davranacak mısın yoksa amirini mi aramam gerekecek?
Nina, your aunt... she's here because something has happened to your father.
Nina, teyzen babana bir şey olduğu için gelmiş.
And as you think about every step that led you here, you'll eventually realize it's no one's fault but your own.
Seni buraya getiren tüm adımlarını düşünürsen sonunda anlayacaksın ki, bu senden başka kimsenin suçu değil.
Here at the Alternative School, you can pick your subjects and work at your own pace.
Alternatif Okul'da istediğiniz dersi istediğiniz hızda çalışırsınız.
Here's your dowry.
İşte çeyiziniz.
It's about the kids and your folks and maybe a little bit about jolly Saint Nick over here.
Noel ailedir, çocuklardır... belki biraz da Noel-Nick - Baba'dır.
- Here's your bridge. - Mm-hmm.
Bu köprün.
Here's your tributary, where it should be...
- Burası olması gerektiği yerdeki nehir kolun.
Anyway, it's really nice to have you here, and I left a hottie in your bed.
Burada olman gerçekten güzel ve yatağına sıcak su torbası koydum.
- Here's your coffee.
- Buyrun kahveniz.
I'm not here as a declaration of war, but as a beacon of hope... someone who knows how a business should be run, who sees exactly why your brand is bleeding market share, from the ingredients to the marketing.
Buraya size savaş ilan etmek için gelmedim. Umut ışığı olarak geldim. İşleri idare etmeyi bilen, markanızın niye pazar payını kaybettiğini çok iyi gören biri olarak geldim.
What's the next step? Your next step is to stay here and save your hide.
- Senin yapman gereken şey burada kalıp kendini koruman.
Here's your old room.
İşte eski odan.
Here's your change.
Buyurun para üstünüz. Teşekkürler.
Your husband's here.
- Kocan burada.
Um, I think that your daughter Kelly, um, may have exchanged some words with our Sarah here, and it got a little heated, you know?
Sanırım kızınız Kelly bizim Sarah'yla birbirlerine bazı sözler etmişler. Ortalık biraz kızışmış.
Your buddy's not here right now. And our appetite for sarcasm isn't quite as bottomless.
İştahımız da alayı kaldırmıyor.
- Here's your table.
- Masanız burası.
'Cause you're all so self-involved and self-serving and your behavior here today, sir, was a perfect embodiment of that truth, okay?
Çünkü hepiniz bencil ve kendine çalışan insanlarsınız... ve bugünkü davranışınız, bayım... bu gerçeğin mükemmel bir somut haliydi, tamam mı?
It's one thing to have your insane ideas outside of these walls, but if you've dragged another innocent person into your paranoia in here...
Bu kapının ardında istediğin kadar çılgınca fikirlerin olabilir ama söz konusu, buradan masum bir insanı kendi paranoyanın içine çekersen...
Ravn gather your men and bring the king's son here.
Ravn... adamlarını topla ve Kral'ın oğlunu buraya getir.
Norway's future is lying there, and it's your fault that we're even here.
Norveç'in geleceği burada yatıyor, ve burada olmamız senin hatan.
That's why you brought me here,'cause you thought it would be too weird to show up here on your own.
Beni bu yüzden buraya getirdin. Çünkü tek başına gelmenin çok garip kaçacağını düşündün.
While we out here doing all this felonious bullshit, your brother playing superhero holding back the tides of chaos.
Biz burada durmuş bu saçmalıklarla uğraşırken kardeşin arka taraftaki kaosu kontrol altına almaya çalışıyor yani.
Half the runners I chase down... they're just tryin'to get back to their wife, children. But your daughter... all her family's right here.
Kovaladığım kaçakların yarısı sadece karılarını, çocuklarını geri almaya çalışıyor ama kızınızın tüm ailesi burada.
What's your business here?
Burada ne arıyorsun?
Mr. Rhoades, your wife's here.
Bay Rhoades, eşiniz burada.