Here's your chance translate Turkish
321 parallel translation
Well, here's your chance, heroes.
Evet, işte size bir şans, kahramanlar.
Now here's your big chance.
İşte sana büyük şans.
Here's your chance at a real deal!
İşte size gerçek bir alışveriş şansı!
Here's your chance to get rid of me.
Benden kurtulman için bir şans bu.
Here's your chance, Tony.
İşte kısmetin, Tony.
All right, here's a chance to stub your toes.
- Pekâlâ.
Here's your chance to get out of the whole mess.
Bundan kurtulman için bir şans.
Julia, here's your chance.
Bu senin için büyük bir şans Julia.
- Here's your chance.
- İşte sana fırsat.
Well, look, here's the address of the Foundation if you should happen to change your mind by any chance.
Bakın burada vakfımızın adresi var olur da fikrinizi değiştirirseniz diye.
Penelope, here's your chance to make good. Go to Stan.
Penelope, Stan'i bul ve kendini affettir.
Well, here's your chance.
İşte sana fırsat.
Here's your chance to get it.
İşte sana onu alma şansı.
Here's your chance to do the one thing you like best.
İşte sana en çok istediğin bir şeyi yapma şansı.
Here's your chance. They're coming to apologize.
Özür dilemeye geliyorlar.
Here's a chance to swing your ladies,
Şimdi sevgilinizle hareketlenme vakti.
She's a witch, a heretic, a schismatic even her King himself is a heretic, because he sort to regain his throne with the help of such an apostate, we brought you here to this sacred and divinest cemetary to give you your last chance in public.
Kendisi bir cadı, bir kâfir, bölücü. Hatta Kral'ının kendisi bile bir kâfir. Çünkü tahtını geri kazanmak için dininden dönenlerin yardımını almıştır.
Here's your chance.
Al sana bir şans.
Well, here's your chance to come out and prove it.
Çıkıp bunu kanıtlaman için sana bir fırsat.
- It's your last chance to get out of here.
- Buradan çıkmak için son şansın.
Here's your chance.
İşte sana bir fırsat.
If you really mean what you said about wanting to help the unfortunates... here's your chance.
Eğer çaresizlere gerçekten de dediğin gibi yardım etmek istiyorsan bu senin fırsatın.
Well, here's your chance to defend thousands of men.
İşte bu da size, binlerce insanı koruma fırsatı.
- Here's your chance, Governor.
- İşte, elinize o şans geçti, Vali Bey.
Okay, Red, here's your chance for that joyride.
- Peki, Red. Oyuncağa binme şansı senin.
Here's your chance to analyse the Harrington report.
İşte, sana Harrington raporunu inceleme şansı. - Evet, Bay Shayne?
Here's your chance.
İşte size şans.
OK, teach, here's your chance to be a big "tell-it-all."
Tamam hoca, sana her şeyi anlatan tiplerden olmak için bir şans veriyorum.
Well, here's your chance.
Şimdi senin sıran.
Here's your chance to play a return engagement.
İşte size aynı rolü bir kez daha oynama şansı.
At this moment, Your Majesty if my troops knew the Tsar was here there's every chance they would turn on you.
Bu noktada Majesteleri eğer askerlerim, Çarın burada olduğunu bilseler size ilk fırsatta hücum ederlerdi.
Well, here's your chance to make a name for yourself on one of them.
Eğer bir isim kullanmak istersen, bunlardan birini kullan.
Here's your big chance.
İşte size büyük bir fırsat.
Sonja, here's your chance to do something kind for a dying boy. But I don't really love Boris.
Sonja, ölmekte olan bir çocuğa bir iyilik yapma şansın var.
Well, boy, here's your big chance.
Evlat işte sana bir fırsat Ün ve servet seni bekliyor.
Here's your chance.
İşte şansın.
Here's your chance.
İşte sana bir şans.
- Come on, here's your chance!
- Haydi, işte size fırsat çabuk!
All right, Joanne Greenwald, you horrible thing... here's your one chance to go out with a real stud.
Pekala, Joanne Greenwald, seni korkunç şey... işte gerçek bir aygırla çıkmak için tek şansın.
Now here's your chance to make a real killing.
İşte gerçek bir cinayet izleme şansınız var.
Hey, Daniel, here's your chance!
Hey, Daniel, işte senin şansın!
Here's your chance to run for it.
Kaçmak için f ırsatın var.
Here's your chance to get me out of the air.
İşte sana beni uçmaktan vazgeçirmek için bir fırsat.
Here's your chance to improve your table conversation.
Konuş, Georgina. Sana masabaşı sohbetini geliştirecek bir fırsat.
- Here's your last chance.
- Bu senin son şansın.
WELL, HERE'S YOUR CHANCE, ROMEO.
İşte sana bir şans, Romeo. Sammy!
Here's your chance.
İşte şans ayağına geldi.
Here's your chance.
İşte sana şans.
Here's your chance.
İşte sana fırsat.
- Okay, here's your chance.
Tamam, işte fırsatın.
Now here's your chance to get the best of me
İşte sana bir fırsat.
here's your mail 22
here's your ticket 24
here's your change 33
here's your coffee 53
here's your money 51
here's your lunch 22
here's yours 26
here's your key 21
here's your bag 18
here's your phone 19
here's your ticket 24
here's your change 33
here's your coffee 53
here's your money 51
here's your lunch 22
here's yours 26
here's your key 21
here's your bag 18
here's your phone 19
here's your drink 26
here's your water 22
here's your tea 28
here's your check 25
here's your problem 28
here's your 46
here's your cut 16
chance 308
chances 21
chancellor 172
here's your water 22
here's your tea 28
here's your check 25
here's your problem 28
here's your 46
here's your cut 16
chance 308
chances 21
chancellor 172
chances are 105
here's my number 71
here's the thing 1106
here's my 20
here's my problem 23
here's my plan 19
here's my offer 18
here's the deal 647
here's a thought 73
here's the story 23
here's my number 71
here's the thing 1106
here's my 20
here's my problem 23
here's my plan 19
here's my offer 18
here's the deal 647
here's a thought 73
here's the story 23