English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hiccup

Hiccup translate Turkish

1,015 parallel translation
Have you nailed down our hiccup?
Hıçkırığımızın nedenini bulabildin mi?
A stutter, you know, a hiccup.
- Kekeleme, bilirsin, hıçkırık gibi.
Max's E.E.G. monitor's developing a nice electronic hiccup.
Max'in E.E.G monitörü yeni elektronik hıçkırık üretiyor.
It's just a little hiccup in the power.
- Elektrikler kesildi, o kadar.
We've got this one little - hiccup.
Küçük bir.sorunumuz var.
- What do you mean "hiccup"?
- Nasıl yani?
As I sat waiting for her to finish an equation she invented for measuring hiccup velocity below the equator,
Ekvator seviyesinin altındaki hıçkırık hızını hesaplamak için yarattığı denklemi bitirmesini beklerken Şubat semalarında dans eden uçurtmaları gördüm.
There's been a slight hiccup. There are no ovens.
Önemsiz hıçkırıklar gibi, fırınlar yok.
We'll be camped here for as long as it takes with seismometers and tiltmeters that will measure and monitor every hiccup the mountain makes.
Dağın yaptığı her hareketi ölçüp kontrol eden sismometrelerimizle... burada yerleşip gerektiği kadar kalacağız.
You're not gonna let a little hiccup like tonight put you off, are you?
Bu gecenin seni üzmesine izin vermeyeceksin, öyle değil mi?
It's a tiny hiccup.
Bu küçük bir sorun.
Meteorology has got some hiccup, they're checking out.
Meteoroloji biraz dengesiz, ama kontrol ediliyor.
Is this gonna be another translator microbe hiccup?
Çevirmen mikropları gene hıçkırık mı tutacak?
I hiccup when I'm nervous!
Ben gergin olduğumda hıçkırırım!
A hiccup is involuntary you... pellish venker!
Hıçkırık istemsizdir, seni... cehennem zebanisi!
One hiccup and that's the difference between life and death?
Yaşamla ölüm arasındaki tek şey bir hıçkırık mı?
Most people believe the 20th century was defined by the death struggle of communism versus capitalism and that fascism was but a hiccup.
Bir çok insan 20. yüzyılın en büyük kavgasının komünizmin kapitalizme karşı olduğunu düşünüyor ve faşizmin kuru gürültü olduğuna inanıyor.
3 anti-hiccup teats and sanitary towels.
3 temizlik havlusu ve steril pişik kremi.
Once you become a doctor, your patients will die without a hiccup.
Bir doktor olmak, hastan ilaçsız hıçkırarak ölecek.
Maybe just a hiccup.
Ufak bir aksiliktir belki.
This is just a hiccup.
Bu sadece bir hıçkırık.
Apart from the one obvious tiny, little, baby, little hiccup.
Tabii, küçük, minik bir sorun dışında.
Had a hiccup last night.
Dün gece hıçkırık tuttu.
{ Hiccup ] Ooh. Sorry, Michael.
Affedersin Michael.
It's all a bit of a hiccup.
Son anda bu iş çıktı.
A hiccup is when something happens that's not supposed to happen.
Ani ölümler, olmaması gereken olaylar olunca gerçekleşir.
[Bridget] Who cares about the odd professional hiccup?
Profesyonel hayatın iniş çıkışları kimin umurunda?
So one little hiccup and we give in, eh?
Küçük bir hıçkırık ve teslim oluyoruz, ha?
- There's been a tiny hiccup.
- Sadece ufak bir yanlış anlaşılma olmuş.
We'll have this little hiccup dealt with immediately.
Bu ufak sorunu derhal çözeceğiz.
She said every time she tried to have a cigarette, that she would hiccup.
Ne zaman sigara içmeye çalışsa, hıçkırık tuttuğunu söyledi.
A couple of hiccup here and there, of course, like the pond.
Göl konusu gibi birkaç ufak tatsızlık yaşanabiliyor elbette.
Hiccup, hiccup.
Hıçkırık, hıçkırık.
There is however, the minor moral hiccup of their form of capital punishment.
Yine de ölüm cezası kavramında biraz ahlak sorunları var.
Well, look, there was a little hiccup in the money situation.
Para durumunda küçük bir sorun vardı.
We're not just a hiccup between the end of university and the beginning of life, like Auden, are we, sir?
Biz Auden gibi üniversitenin sonu ve hayatın başı arasındaki bir engel miyiz efendim?
Lights, vending machine, public phone, hiccup clock!
Lambalar, kahve makinesi, telefon, hıçkıran saat!
How about instead you tell her that a persistent hiccup could be an indication of something much more serious?
Ona, geçmeyen hıçkırığın, çok daha önemli şeylerin belirtisi olabileceğini söylemeye ne dersiniz?
This is nothing, a hiccup.
Bu hiç birşey, sadece hıçkırma.
- Just a little hiccup.
- Sadece ufak bir pürüz.
One hiccup left, but I'm working on it.
Bir pürüz kaldı, ama üzerinde çalışıyorum.
I'll decide what is and isn't an attack, like, say, a hiccup.
Neyin saldırı neyin saldırı olmadıgına ben karar verecegim, diyelim ki bir hıçkırık.
Just a mental hiccup.
Bir benlik problemi.
A fragment of something, a sort of... mental hiccup.
Bir şeyin bir parçası veya bir çeşit zihinsel hıçkırık.
- Just one teeny-incy-winsy-little hiccup,
- Gerçi ufak bir sorun var.
This is just a little hiccup.
Bu, hıçkırık gibi geçici bir şey.
And if you so much as hiccup, you could tear the uterine wall and kill this woman's child, so, do what you can to be careful, OK?
Bir yanlışlık yaparsanız rahim duvarını yırtıp bu kadının çocuğunu öldürebilirsiniz o yüzden elinizden geldiğince dikkatli davranın, tamam mı?
A way to show support for our parent company, which is having a little p.R.Hiccup right now.
Şu sıralar biraz halka ilişkiler sorunu yaşayan ana firmamıza biraz destek olmak için. 1997'DEN BERİ NEHİRLERİ ZEHİRLEMİYOR
Hiccup!
Hıçkır!
You're a hiccup, man. A fart in my gas pump.
- sen bittin adamım.
Quick as a porcupine's hiccup.
- Kirpinin hıçkırığı kadar çabuk.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]