Highest translate Turkish
4,004 parallel translation
We want you to join the ranks of our highest echelon.
Bizim en yüksek kademe derecemize katılmanı istiyoruz.
It also contains 200 milligrams of guarana, one of the highest caffeine containg plants in the world.
Ayrıca 200 mg guarana içeriyor,... dünyadaki en çok kafein içeren bitkilerden biri.
It has adhered to the highest standards of safety.
En üst güvenlik standartlarına sıkı sıkıya bağlıdır.
That would be political censorship on the highest level.
Bu da en yüksek düzeyde politik sansür anlamına gelir.
I have reason to believe that you were a participant in this conspiracy. I also believe you had co-conspirators, possibly ones in the very highest reaches of the White House.
Bu komployu sizinle birlikte şu anda Beyaz Saray'da önemli görevlerde olan insanların düzenlediğine inanıyorum.
And so, congratulations to all our new agents, but especially to our highest-scoring recruit, Lucas Troy!
Ve bütün yeni ajanlarımıza tebrikler. Ancak özellikle de... en iyi skoru yapan, Lucas Troy'a!
Other than that, it goes to the highest bidder.
Bunun dışında, en yüksek teklifi verene gidecek.
Auction it to the highest bidder and you'll have more money than you could spend.
En yüksek teklifi verene sat. Böylece hayat boyu harcayabileceğinden çok daha fazla paraya sahip olacaksın.
Four 2's came out, now the ace is the highest.
Dört tane ikili çıktı, şimdi en yüksek kağıt birlidir.
Highest clearance rate in the city.
Şehirdeki en yüksek çözüm oranı.
- And as you know, the student who scores the highest will be given the opportunity to serve as your research assistant.
- Evet. - Bildiğiniz gibi en yüksek puanı alan öğrenciye araştırmanızda yardımcınız olma fırsatı tanınacak. - Anladım.
You have consistently scored the highest marks in class for every written and oral exam.
Tüm sözlü ve yazılı sınavlarda hep sınıfın ek yüksek notunu aldın.
Just before Khan's computer died, we got a momentary glimpse at the hard drive, and because McGee and I operate at the highest levels of professionalism...
Khan'ın bilgisayarı ölmeden hemen önce, sabit diskine anlık bir kısa bakış atabilmiştik, ve McGee'yle ben yüksek derecede profesyonellikle çalıştığımız için...
That's how you reach the highest level of Carrollism.
Carollizm'in en yüksek kademesine böyle erişirsin.
Much less a bran muffin, which is the highest honor that flour can achieve.
en fazla bran muffin * olur, ve bu da o unun erişebileceği en büyük onur olur.
Just miles from the equator, they're the highest mountain range on the continent and home to the largest glacier in Africa.
Ekvatorun birkaç km ilerisindeki bu dağlar... kıtanın en büyük sıradağları. Afrika'nın en büyük buzulu da burada.
They eventually arrive at the highest hut, surrounded by ice and nearly three miles up.
Nihayet en üst kulübeye varıyorlar. Yaklaşık 5 km yukarıda ve buzla kaplı.
The rainwater now flows southwards from Mozambique's highest peaks to the lowlands of the Eastern Cape.
Yağmur suyu şimdi... Mozambik'in en yüksek zirvelerinden güneye... Doğu Burnu'nun ovalarına akıyor.
If that doesn't work, she roofies them, digs for dirt herself, and sells it to the highest bidder.
Alamadığında ise onlara Rohypnol verip kirli çamaşırları kendisi ortaya çıkarıyor, sonra da en çok parayı verene satıyordu.
Up until two years ago, he was selling intel to the highest bidder, but then went to ground when he pissed off the French.
İki yıl önceye kadar, en yüksek parayı verene bilgi satıyordu. Fransızları kızdırınca saklandı.
I can assure you that your privacy is our highest priority.
Güvenliğimizin en üst seviyede olduğu konusunda sizi temin ederim.
Highest percentage of female applicants.
En yüksek kadın başvuru yüzdesi.
Third-highest military decoration for valor.
Askeriyedeki en yüksek üçüncü cesaret madalyası.
That's like the highest compliment you can give somebody.
Bu birisine edebileceğin en büyük iltifat.
In the end, word came down from the War Office - at the very highest level - that the story was to be spiked.
Nihayetinde savunma bakanlığından çok üst düzey birinden emir gelmiş. Ve olay hasıraltı edilmiş.
He deserves to sit on the bench of the highest court in the world.
Yüksek mahkeme koltuğunda oturmayı hak ediyor.
The blue ones are the highest-energy photons, the red ones are the lowest-energy photons and all the colours of the rainbow in the middle are just simply photons of different energies.
Mavi olanlar, en yüksek enerji fotonları, kırımızı olanlar, en düşük enerji fotonları ve gökkuşağının ortadaki tüm renkleri sadece farklı enerjilerin basit fotonlarıdır.
The horse is the animal whose family tree we know with the highest precision.
At, soy ağacını neredeyse kesin olarak bildiğimiz bir hayvan.
It's the highest award awarded to a firefighter.
Bir itfaiyecinin alabileceği en büyük ödül.
If Prince really did recruit an Air-Force colonel, it would be our highest-level source ever in Reagan's missile-defense program.
Prince gerçekten bir Hava Kuvvetleri albayını tarafımıza çektiyse Reagan'ın füze savunma programındaki, şimdiye kadarki en yüksek mevkideki kaynağa sahip olduk demektir.
If we get Barbosa, he'll be placed in Supermax : the highest level security prison in the country.
Barbosa'yı yakalarsak ülkedeki en güvenlikli cezaevine gider.
The highest standard.
Çok yüksek bir standart.
There's been communication at the highest levels between Russia, Great Britain, China, India...
Rusya, İngiltere, Çin ve Hindistan arasındaki iletişim fazlasıyla arttı.
She had the highest arches I've ever seen.
O gördüğüm en yüksek ayak kemerine sahipti.
Managing editors are the second highest ranking position at a newspaper.
Şef editörlük bir gazetedeki en yüksek ikinci rütbedir. Evet.
We believe that this unsub is targeting the rest of us, and we've determined that he's someone within the highest levels of the justice system and he's been reading the details of my reports.
Bu zanlının ekibin kalanını da hedef aldığını adalet sisteminin üst seviyelerinde biri olduğunu ve benim raporlarımı detaylarıyla bildiğini düşünüyoruz.
They all went through the highest levels of security.
Hepsinin yüksek derece güvenliğe erişebilirlikleri var.
This trade was brokered at the highest of levels, okay?
Anlaşma en üst merciler tarafından yapıldı.
I guess a Manager's highest priority ought to be about sales, right?
Bir müdürün önceliğinin kar etmek olması gerekmez mi?
And I will say my one has the highest Apgar score.
Benimki Apgar testinden en yüksek puanı aldı.
He was selling government secrets to the highest bidder.
Devlet sırlarını en yüksek teklif verene satıyordu.
I was acting under confidential orders from the highest of ranks.
Yukarıdan gelen gizli emirleri yerine getiriyordum.
On the last national exam, he got the highest score in the nation.
Son yapılan sınavda, ülkedeki en yüksek puanı aldı hatta.
Robin, a Realtor's just gonna give it to the highest bidder.
Robin, emlakçı en yüksek teklifi verene satar.
Highest security rating on the planet.
Gezegendeki en güvenli yer.
I intend to protest this outrage to the very highest level - to the Commissioner himself.
Komisyon üyesinin kendisine karşı olan öfkesi çok yüksek seviyeye gelmiş. Bu öfkeye itiraz etmeye niyetim var.
Matty and I were beyond the plateau of pettiness, and lived on the highest branch of the trust tree.
Matty ve ben bu tarz küçük şeylerin çok üzerindeydik güven ağacının en üstünde yaşıyorduk.
- WELL, LAST NIGHT I COULD HARDLY FEEL IT, SO I TURNED IT UP TO THE HIGHEST SETTING,
Dün gece çok az hissediyordum, o yüzden en yüksek seviyeye ayarladım.
I was using her to sell it to the highest bidder.
En yüksek teklifi verene satması için onu kullanacaktım.
Three is the highest rating.
3 en yüksek sınıf.
Secrets that are only accessible by the highest echelons of the administration...
Yönetimin en üst kademesinin, erişebileceği sırlar...