English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hijab

Hijab translate Turkish

45 parallel translation
I know, let me take your Hijab
Dur, örtünü alayım.
- Change your Hijab then
- Örtünü değiştir.
Their daughter Nadia, has decided to wear the hijab or head covering, that was first worn by Muhammad's wives.
Kızları Nadya, tesettüre ve başını örtmeye karar vermiş. Muhammed'in eşlerinin kıyafetidir bu.
Many Muslim women still wear the hijab as a sign of modesty and piety.
Bir çok Müslüman kadın iffet ve dindarlığın işareti olarak örtünür.
And she said, I've decided that I want to wear hijab.
Ben örtünmeye karar verdim dedi.
I mean, it's, sure, this hijab is accepted in our community here, and, you know, you maybe do well.
Demek istiyorum ki ; evet kuşkusuz tesettür bizim toplumumuzda, burada kabul görmektedir.
I'll wear a hijab, hide my face.
Çarşaf giyerim, yüzümü saklarım.
We have the complete Hijab collection.
Tam tesettür takımımız var.
- This is my hijab.
- O benim başörtüm.
France colonized our lands and outlaws our sisters wearing hijab.
Fransa topraklarımızı sömürgeleştirdi ve kız kardeşlerimiz başörtüsü taktıkları için suçlu ilan edildiler.
Hijab.
Hijab.
What about the hijab?
- Ya başörtüsü?
Can you identify your wife's hijab?
Karınızın başörtüsünü teşhis edebilir misiniz?
Hijab? You mean her scarf.
Başörtüsü mü?
Her husband said she never wore her hijab covering her face.
Kocası normalde başörtüsü takmadığını söyledi.
Your hi - hijab is - it's - it's very beautiful.
Baş örtün.. çok güzel.
My hijab is not just my religious identity.
Benim başörtüm sadece dini bir kimlik değildir.
She didn't wear the hijab.
Türban giymiyordu bile.
A Qur'an, scriptures, prayer rugs, and his wife wears a hijab.
Evinde Kur'an, Kutsal kitaplar, seccadeler var. Karısı da tesettürlü.
I don't feel I am compromising myself as a Muslim by not wearing the hijab, and I certainly don't not wear it, because I am trying to say that I am not a serious Muslim.
Bir Müslüman olarak örtünmediğim için kendimle çeliştiğimi düşünmüyorum, bu yüzden de örtünmüyorum, çünkü çok da dindar bir Müslüman değilim demeye getiriyorum.
- His wife isn't wearing a burka or a hijab.
- Karısı hijab ya da burka giymiyor.
She wears the hijab there in America?
Amerika'da baş örtüsü takıyor mu?
I have danced with hijab-clad women under the Northern Lights.
Kuzey Işıkları altında, türbanlı kadınlarla dans ettim.
Do you see a hijab on my head?
Kafamda örtü var mı?
It's called hijab.
Bunun adı türban.
I come out, throw a hijab around you, escort you off the stage.
Sahneye çıkıp etrafına çarşaf sararım ve sahneden inene kadar sana eşlik ederim.
'Rachel Earl had a middle-aged white woman in a hijab.'
'Rachel Earl'ün yanında ise türbanlı bir orta yaşlı, beyaz kadın vardı.'
I-I noticed that sometimes you... you pin your hijab to the left and sometimes to the right.
Fark ettim ki, başörtünü bazen soldan bazen sağdan iğneliyorsun.
You wear a hijab, she doesn't.
Sen baş örtüsü takıyorsun, o takmıyordu.
If you want to leave this house, you will wear your hijab.
Eğer bu evden çıkmak istiyorsan, türbanını takacaksın.
- Yeah, a hijab.
- Evet, başörtüsü vardı.
I like what you've done with your... - Hijab.
- Şeyi bağlamana bayıldım...
The man who saw my hijab and put his finger across his throat. Maybe when he was younger, he was chasing my dada through the streets of East London and laughing because he was going Paki-bashing.
Başörtümü gördüğünde bu hareketi yapan adam belki de gençken dedemi Doğu Londra sokaklarında kovalayan adamdı.
Listen, the thing about the hijab... I can see that was a bit rubbish. I'm sorry.
Dinle, başörtün için söylediklerim saçmaladığımı şimdi görebiliyorum.
There are loads of different styles of hijab, but this is how we like to roll on the Isle of Thanet.
Başörtüsü bağlamanın çeşitli şekilleri var. Ama Thanet'te böyle bağlamayı seviyoruz.
He's gonna want her to wear a hijab.
Babam onun örtünmesini isteyecek.
El Deir Square. You wear a blue hijab.
Mavi başörütüsü tak.
You wear a blue hijab. Someone will take you to the border.
Birisi seni sınıra götürecek.
- A hijab?
- Türban mı?
- Hmm. How the fuck do you know the word "hijab"?
- Sen "türban" ı nereden biliyorsun ya?
Hijab-wearing enemy of Christ.
Türbanlılar, Hristiyanların düşmanıdır.
It's bouncy. You know, hijab.
Kulağa hoş geliyor, türban.
You don't wear the hijab.
Sen tesettürlü değilsin.
Mid - to late thirties. She's wearing a hijab.
Başörtüsü takmış.
It's called a hijab.
- Türban deniyor buna.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]