His grandmother translate Turkish
464 parallel translation
Something the matter with his grandmother's paisley shawl.
Büyükannesinin işlemeli eşarbıyla ilgili sorunlar varmış.
Your father brought a man into the bank who sold me... his grandmother's paisley shawl with a beer river running through it.
Baban bankaya birini getirdi ve o adam da bana, büyük annesinin işlemeli şalı ile içinden bira deresi geçen bir yer sattı.
That mayor would hang his grandmother to be reelected.
Başkan, seçilmek için ninesini bile astırır.
Another guy wanted me to rub out a name in his grandmother's will.
Ve bir diğeri, adının büyükannesinin vasiyetinden çıkarılmasını istedi.
I hope Ryokichi studies hard... even with his Grandmother here, but with her around he might not obey me.
Umarım Ryokichi, büyükannesi buradayken derslerine iyi çalışır ve ondan yüz bulup bana karşı itaatsizlik etmez.
A boy in Des Moines took a blowtorch to his grandmother.
Des Moines'te bir oğlan büyükannesine alev çıkaran bir pürmüz tutmuş.
Tell her what happened... and that I suggested the boy spend the night... at his grandmother's house.
Ona olanlardan bahset. Ayrıca çocuğun bu geceyi büyükannesinin yanında geçirmesini söylediğimi de söyle.
His grandmother's a bit on the dark side, you know.
Büyükannesinin bir taraftan siyah olduğunu biliyor muydunuz.
- Who cut up his grandmother.
- Büyükannesini kesmiş.
Now he enters my sight looking as though he just exhumed his grandmother with his bare hands.
Büyükannesini çıplak elleriyle topraktan çıkarmışa benziyor.
His grandmother.
Büyükannesi!
Go to his sister, because his sister is like his grandmother.
Eğer sesini kısmazsan, seni de öyle asarım. Kendini bıyıklarından as, seni piç!
His grandmother is like his mother, like his daughter, if he could make one.
Seni pis tüccar nesilli onun bunun çocuğu.
I agree that my wife looks a lot like his grandmother.
Karım onun annesine epeyce benziyor, kabul ediyorum.
His grandmother was so happy she lived to see him marry.
Büyükannesi çok mutluydu, evlendiğini görebilmek için yaşamıştı.
We came to ask if you want to go with us..... to the funeral of Marcello and his grandmother
Eğer bizimle gelmek istersen biz sormaya geliriz..... Marcello ve büyükannemizi cenazesi için. ( to the )
Yes, it's sad the Lord took Marcello and his grandmother
Evet, Üzücü. Tanrı, Marcello ve büyükannemi aldı.
His grandmother's here, that's why.
Büyükannesi geldi, o yüzden.
Because unfortunately for him, he's very busy with his grandmother.
Çünkü maalesef büyükannesiyle çok meşgul.
Yet the man he called father and the woman who was his grandmother do not come out to great us!
Oysa "babam" dediği adam ve o büyükannesi olacak kadın bizi karşılamaya bile çıkmadılar!
His guardian was his grandmother, the Lady Nii.
Bakıcısı ve koruyucusu büyükannesi bayan Nii idi.
Sell his grandmother for tuppence - still talk his way to heaven.
İki kuruş için ninesini satar - yine de aziz gibi davranır.
He lives with his grandmother.
Büyük annesiyle yaşıyor.
I don't care if you're his grandmother.
Manevi annesi olsan da umrumda değil.
And the linen sheet his grandmother wove.
Ve büyükannesinin dokuduğu tabut örtüsünü de getirsin.
That money was for his grandmother's operation!
Bu para büyükannesinin ameliyatı için gerekliydi.
Just a little for his grandmother.
Büyükannesi için küçük bir miktar.
And Littlefoot found his grandmother and grandfather at last, the same loving faces he'd looked into on the day of his birth.
Ve Küçük Ayak sonunda büyükanne ve babasını buldu... Doğduğunda kendisine bakan aynı sevgi dolu gözleri gördü.
In Greenwich visiting his grandmother.
Greenwich'e büyükannesini ziyarete gitti.
And he has a 5 year old daughter living with his grandmother.
Beş yaşında bir oğlu varmış ve büyükannesiyle birlikte yaşıyormuş.
He wouldn't poison his grandmother's dog.
Ninesinin köpeğini bile zehirlemez o.
She is his grandmother.
Oğlanın büyükannesi Kaptan.
His grandmother was a quarter italian.
Ama büyükannesinin kuzeni İtalyan.
Someone that'll step on his grandmother for us.
Bizim için kendi ninesinin üzerine basabilecek tipte biri.
If you please, Herr Baron, we thought that Mr Henry could do with a glass of his great-grandmother's wine.
İzin verirseniz, Herr Baron Bay Henry'nin büyük büyükannesinin şarabından içebileceğini düşündük.
I sworn to man, that feller would sink his own grandmother... to salvage the gold in her teeth.
Eminim o adam altın dişini kurtarmak için büyükannesini bile batırırdı.
Today he's all jade and emeralds, and his coat is the most wonderful pattern of pale violet stripes, just like my grandmother's footstool.
Bugün sırf zümrüt ve yeşimler içindeydi,... ve ceketinin, tıpkı büyükannemin taburesi gibi,... solgun menekşe renginde harika bir deseni vardı.
He dropped by to pay his respects to your grandmother.
Büyükannene saygılarını sunmak için uğramış.
One of a set of eight belonging to his great-grandmother.
Büyükannesinden yadigar, sekiz parçalı takımın parçasıymış.
There is your father, your Uncle Vanya with his hypochondria, your grandmother - And finally, your step-mother...
İşte babanız, Vanya Dayı'nız bunalımda, büyükanneniz ve son olarak üvey anneniz.
- That's his grandmother.
- Dediğine göre, büyükannesiymiş.
He was named after his great-grandmother on his mother's side :
# Adını, anne tarafından olan büyük büyükannesinden almıştır :
Poupette, his mother the grandmother of Francoise, she's is more down to earth.
Zaten, atasıymış gibi davranır. Peki ya annesi Poupette, ondan bahsetmiş miydim sana? Françoise'ın büyükannesi, çok ama çok rahat bir kadındır.
- who'd plea bargain his own grandmother?
- Bu herif kendi anneannesini bile satar?
He'd cut off his own grandmother's hand if he caught it in the till.
Kasada elini yakalasa anneannesinin bile elini keser.
Hell, he's probably so scared right now, he'd roll over on his own grandmother.
Şu anda o kadar korkmuştur ki, büyükannesini satacak durumdadır.
my little brother, this morning... got his arm caught in the microwave and... and my grandmother dropped acid and freaked out... and hijacked a school bus full of penguins.
küçük kardeşim, bu hafta... kolunu mikrodalgaya sıkıştırdı ve... büyükannem asit döktü ve çıldırdı... ve penguenlerle dolu bir okul otobüsünü kaçırdı.
All that remained of his herd was his mother, grandmother, and his grandfather.
Onun sürüsünden kalanlar sadece, annesi, büyükannesi ve büyükbabasıydı.
The enthusiastic reception to a heir of the Throne Imperial'it demonstrates clearly what India remains so loyally to the Crown since it it was in the time of his great-grandmother, Queen Vitória.
İmparatorluk tahtının varisine yapılan bu coşkulu karşılama tıpkı prensin büyük büyükannesi Kraliçe Victoria dönemindeki gibi Hindistan'ın İmparatorluk'a sadık olduğunun bir göstergesi.
His grandfather, grandmother..
Büyük babası, büyükannesi...
When he had done his duty, he went home to your great-grandmother, took the watch off, put it in an old coffee can.
Görevi bittikten sonra eve dönmüş.