English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hoarder

Hoarder translate Turkish

138 parallel translation
I didn't know Sam was a hoarder.
Sam'in bunları biriktirdiğini bilmiyordum.
I'm afraid he was a bit of a hoarder.
Korkarım biraz istifçiydi.
My Auntie Molly was a hoarder.
Teyzem Molly tam bir istifçiydi.
He's a hoarder- - whether it's a bank account or a room full of stuff, the mentality is the same.
O bir stokçu. Bir banka hesabı ya da eşyalarla dolu bir oda da olsa zihniyet aynıdır.
I guarantee he's a hoarder.
Eminim saçma sapan şeylerin koleksiyonunu yapıyordur.
So Mike finally went to ask his dad to Thanksgiving, which sounds easier than it is,'cause Big Mike's kind of a hoarder who doesn't like to leave his house.
Mike sonunda babasını şükran günü için çağırmaya gitti, kulağa olduğundan çok daha basit geliyor, Çünkü koca Mike'biraz içinde biriktirenlerdendir Evini hiç terk etmek istemeyenlerden.
Hoarder.
İstifçi.
- I'm sorry, did you call me a hoarder?
- Bana istifçi mi dedin?
A hoarder.
Stokçulardan.
These photos indicate that the victim was a level five hoarder.
Bu fotoğraflar kurbanın beşinci düzeyde bir stokçu olduğunu gösteriyor.
No, not unless he was trying to hoard the hoarder's hoard.
Stokçunun stokunu stoklamaya çalışmadıkça hayır.
Hey, what if the traumatic event that turned him into a hoarder was work-related?
Hey, ya onu bir stokçuya çeviren travma işle alakalı bir olaysa?
Hoarder has an actual treasure, somebody wants it, he won't sell, he's robbed, murdered.
Stokçunun gerçek bir hazinesi vardı, biri onu istiyordu satmayacaktı, soyuldu, öldürüldü.
We have a hoarder.
Bir stokçumuz var.
But if someone came in and disturbed the hoarder's system, then put everything back, it would look different.
Ama eğer biri geldiyse ve stokçunun sistemini bozduysa sonra her şeyi yerine koyduysa, farklı görünürdü.
So, here's what you got so far : A crazy hoarder got knocked down, buried alive under his own hoardings, by a robber who stole something that maybe killed bugs, then the hoarder died a little while later, then fell through the ceiling of the apartment downstairs.
Şu ana kadar öğrendiklerimiz : Böcek öldürücü çalan soyguncu deli stokçuyu kendi stokuna gömüyor biraz sonra stokçu ölüyor ve tavandan alt kata düşüyor.
- I think she was a holiday hoarder.
Bende kadın bayram stokçusuydu.
She's a hoarder, not a killer.
O bir istifçi, katil değil.
Well, every hoarder experiences something called "clutter blindness."
Her istifçi "dağınıklık körlüğü" denilen bir durum yaşar.
For a level-one hoarder, it can mean ignoring a stack of newspapers piling up in a room.
Birinci seviyedeki bir istifçi, odadaki gazetelerin dağınıklığını görmezden gelir.
However, if you're asking if a hoarder like Marta has some sort of system, then that answer is yes.
- Ancak, Martha gibi bir istifçinin böyle bir yöntemi var mıdır ; evet vardır.
A time capsule's an impulsive act by a hoarder to throw away groups of items into a single container at a single moment in time.
Zaman kapsülü, bir istifçinin düşünmeden, farklı eşyaları bir anda bir kutuya koymasına denir.
Churning? Over time, a hoarder's stack of items gets shuffled and shifted around ; churned.
Zamanla, böyle istifçiler topladıkları ıvır zıvıra bağlanır habire karıştırıp etrafa yayarlar ; yani yaygı.
I'm like a hoarder, I guess. But, um,
Ben stokçu gibi bir şeyim sanırım.
Oh, God, we've got ourselves a hoarder.
Tanrım, elimizde bir stokçu varmış.
The hardest part was realizing what a hoarder mom was.
En zor kısmı, annemin ne kadar stokçu biri olduğunu kavramak oldu.
Your grandma is a hoarder.
Senin babaannen istifçi.
I left you guys in charge of Hope, and now she's trapped under a giant pile of crap because you're a hoarder.
Size Umut'un sorumluluğunu verdim ama sen istifçisin diye bir yığın gereksiz şeyin arasında sıkışmış.
There's no doubt. The school counselor is a class-5 hoarder.
Okul danışmanının beşinci sınıf istifçi olduğu şüphe götürmez.
It's pronounced "hoarder," and yes you are.
İstifçi diye okunuyor.
The counselor's flat-top readers are calculating with the boy's and the sheep hoarder's.
Neler oluyor? Danışmanın hareket okuyucusu diğer ikisiyle aynı değerleri hesaplıyor.
It's pronounced "hoarder." And if you are, you talk to the school counselor.
Ona istifçi deniyor genç adam eğer öyleysen, okul danışmanıyla konuşmalısın.
- She's a hoarder, Boo. - She's not a hoarder.
- Her şeyin koleksiyonunu yapıyor, Boo.
Oh, was he a hoarder?
Stokçu birisi miydi?
She's a hoarder.
Kadın tam bir istifçi.
Last guy who bailed on the apartment ended up being a hoarder.
Evi terk eden son kiracı stokçu çıkmıştı.
He's kind of a hoarder.
O bir çeşit stokçu.
The hoarder's handbook.
İstifçinin el kitabı.
I'm not a hoarder.
- Ben istifçi değilim.
She's the hoarder.
O sadece orada yaşıyor.
A hoarder, right?
Bir stokçusun, değil mi?
Dr. Santino I'm a hoarder.
Dr. Santino... Ben her şeyi biriktiririm.
He's a hoarder.
Adam istifçi. İstifçi.
A hoarder. It's a bad reality show.
Bu çok kötü bir reality show.
Tell me the hoarder has to grease his sides to get through the door.
Bir istifçinin kapıdan geçebilmesi için kapının iki tarafını da yağlaması gerektiğini söyle.
Hold up. He's hoarding another hoarder in here?
Adam burada başka bir istifçiyi istiflemiş.
Gaby's mom's a hoarder.
Gaby'nin annesi istifçinin teki.
One thing I promised myself when I buried gold in my backyard was that I'd never be a hoarder or a miser about it.
Altınları arka bahçeme gömerken kendime bir söz verdim hazine avcısı ya da pinti bir adam olmayacaktım.
Well, it sounds like she's a hoarder. That... that's an obsessive-compulsive disorder, Coop.
Tamam, anlaşılan istifçi.
I'm not a hoarder.
Ben istifçi değilim.
- What kind of a mother are you? - She's a broccoli hoarder. - What does it mean?
Annesiyle kavga eden biri gibi düşün

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]