English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hollering

Hollering translate Turkish

233 parallel translation
They kept hollering, "Back to nature!"
"Doğaya dönüş!" diye bağırdılar.
- Start hollering.
— Bağırmaya başla.
Quick as anybody said "health"... Doc Livingstone come surging out of the cane-break, hollering, "Yellow jack."
Birisi "sağlık" der demez Doc Livingstone "sarı humma" diye birden parlıyor ve, baston kırarcasına haykırıyor.
And I'll keep on hollering till you do something... about cleaning up this town, getting the filth off the streets.
Sizler bu kasabanın sokaklarındaki pisliği temizlemek için bir şeyler yapana kadar da haykırmaya devam edeceğim.
Come on in, but stop that hollering.
Oyunumuz bozulur. - Tamam, gel, ama bağırma.
Start hollering.
Bağırmaya başla.
I'm gonna use some of those two-dollar words hollering my papers.
Burada öğrendiğim fiyakalı lafları gazete satarken kullanacağım.
You never heard such hollering in all your life.
Hayatın boyunca böyle bir çığlık duymamışsındır.
Stop that hollering and watch where you're going.
Böyle bağırmayı kes ve nereye gidiyorsun oraya bak.
Who's hollering? I don't know.
- Kim bağırıyor?
Good idea, before someone begins hollering for the gendarmes.
İyi fikir, birileri polisi çağırmadan gidelim.
She didn't soothe me any, hollering around in the tower.
Kuleye gelip çığlıklar atması da beni korkutuyor, ona bakarsan.
You hollering for me?
Bana mı bağırıyorsun?
No man is going to jeopardize his present or poison his future... with little brats hollering around the house unless he's forced to.
Hiç bir erkek, eğer zorlanmadıysa evde bağrışıp duran küçük veletlerle şu anki halini tehlikeye atıp geleceğini zehirlemez.
- What are you hollering about?
- Ne diye bağırıyorsun?
Says these city folks traveling the river's hollering for venison.
Şu şehrin insanlarının av eti için bağırdıklarını seyahati esnasında söylerler.
Just hollering for it, he says, and it ain't half as good as pork.
Sadece bunun için mi bağırıyorlarmış, oysaki geyik eti domuzun yarısı bile etmez.
Still hollering a treat it was too. - Ah.
Hala bir şeyler haykırıyordu.
Holy hollering cats.
Gözlerime iyilik sağlık.
- Stop hollering, old man.
- Bağırmayı kes, ihtiyar.
What's the use of hollering?
Neden bağırıyorsun?
So then he jumped in front of me, Warren, Mr. Attinger... and I ran out in the hall hollering... and then I fainted and everything went black.
Bunun üzerine Warren, yani Bay Attinger, önüme atladı... ve ben de bağırarak hole koştum... sonra da bayıldım ve her şey karardı.
Big brass hollering for you up front.
Büyük patronlar hararetli bir şekilde seni çağırıyorlar.
I'm hollering down his ear, "Okay, Hucko."
Kulağına bağırıyorum, "Tamam Hucko."
What are you hollering about?
Ne bağırıyorsun?
If he'd escaped, there'd be plenty of hollering and I...
Eğer kaçmış olsaydı, hengameden geçilmeyecekti ve ben...
Who's that hollering?
Bu bağıran da kim?
Everybody keeps hollering about the truth.
Herkes gerçek diye haykırıp duruyor.
- What are you hollering?
- Ne bağırıp duruyorsun?
I'm sure he heard the squad leader's hollering.
Eminim manga komutanının haykırışlarını duymuştur.
You sure had them whooping and hollering.
Onları kesinlikle kendilerinden geçirdin.
Everybody starts hollering "You can't have a loggers'picnic without Sam McCord!"
Herkes haykırmaya başladı : "Sen keresteciler pikniğini Sam McCord'suz başlatamazsın".
Don't wind up a Mother Hubbard, with a bunch of kids hollering in your ear!
Kulağında birçok çocuk bağırışlarıyla kocakarı olarak son nefesini verme.
Well, don't stand there hollering Judas! Keep on trying to get Glynn.
"Tanrım!" diye haykırmayı kes de Glynn'e ulaşmaya çalış.
- Why are you hollering?
- Neden bağırıyorsun bana?
You call after 5 a.m. to practise hollering? No.
Bağırma alıştırması yapmak için sabahın beşinde telefon mu edilir?
If these settlers get burned out, there'll be a lot of hollering that this country's too wild to be a state.
Göçmenlerin işi kötüye gittiğinde büyük yaygara koparacaklar. Bu topraklar eyalet olmak için biraz fazla vahşi.
Tell me who called this meetin', what for, and what's all the hollering about!
Susun! Susun! Bu toplantı istek üzrine yapılıyor.
( Hollering and knocking ) - Perhaps it won't take...
- Belkide o kadar kısa...
( Hollering ) ( Ringo ) Come on, my finger!
Hadi Parmak!
( Hollering )
( Hollering )
( Hollering ) I don't want to knock anyone's religion, but...
( Hollering ) l don't want to knock anyone's religion, but...
I was fixing to make my plea to the jury when Ben busted in that courtroom hollering for me.
Ben mahkemeye gelip bana seslendiğinde jüriye sunacağım savunmayı düzeltiyordum.
Willie, quit that hollering!
Willie, kes şu bağırmayı!
How do they expect us to get our supplies with all that hollering going on?
Tüm bu bağrış çağrış devam ederken bizden nasıl alışveriş yapmamızı beklerler?
- I'm not hollering. You are.
- Bağıran ben değilim, sensin.
He kept hollering your brother's name.
Kardeşinin ismiyle sesleniyordu.
Frank Layton hollering cop.
Frank Layton, polise bağırıyorsun.
♪ No, there ain't far to go ♪ Now they're hollering'"whoa!"... ♪
Gidecek fazla yer kalmadı, artık "hooo" sesi geliyor,
- Who's hollering?
- Kim anırıyor?
He kept whimpering and hollering and wouldn't shut up.
Sabaha kadar uluyor, susmak bilmiyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]